Vurgu ve Vurgulamalarıyla Türk Mûsikîsi Prozodisi … Burhan Atik


Toplam Okunma: 5026 | En Son Okunma: 07.05.2024 - 22:15
Kategori: Fikir Yazıları

Her öğrencinin eğitim hayatı içerisinde önemli şahsiyetlerle yaşadığı çok kıymetli zamanlar yer alır. Saadet Güldaş Hocamın hayatımdaki yeri ve önemi sürekliliğini korumaktadır. Çalışmalarımız esnasında edindiğim bilgiler, hem öğrencilik yıllarımda hem de sonrasında, bana ulusal dilimizin nasıl bestelenmesi gerektiğini çok iyi kavratmıştır. Kendi bestelerimin dışında birçok bestekârın bestelerini notaya alırken, aynı titizlikle hareket ettim… (Fotoğraf: S.Güldaş)

Vurgu ve Vurgulamalariyla Türk Mûsikîsi Prozodisi … Burhan Atik

Yıl 1986. İ.T.Ü Türk Mûsıkîsi Devlet Konservatuarı’nda 2.yarıyıl eğitim dönemindeyiz. Hocamız merhum S.İçli . Kendine has neş’esi ve tatlılığıyla hem dersimizi işliyor, hem de yeni geçtiğimiz bir eser üzerinde çeşitli analizler uyguluyoruz. Bir ara hocamız, eser içerisinde kulağımıza ters gelen bir şeylerin olup olmadığını sordu. Sınıftakilerin çoğu eserle ilgili fikirlerini beyan ettiler. Ben de görüşlerimi ifade için çekinerek parmağımı kaldırdım : “Eserin bazı hecelerindeki melodik akışı içerisinde Prozodik hatalar var hocam”dedim; sınıfta bir an sessizlik oldu. Hocam yanıma geldi: “Prozodi terimini sen nereden biliyorsun ? dedi.

Geçmiş yıllarda bir musıki mecmuasında bu kelimeyi gördüğümü ve terimin anlamını çok detaylı olmasa da, öğrendiğimi söyledim.
İşte o günden sonra Prozodi terimi, müzik eğitimim boyunca en önemli uğraşılarımdan biri oldu.

1990-91 yıllarında hocam Saadet Güldaş , Müzik Edebiyatı ve Prozodi derslerimize girdiği ilk günden itibaren bitirme tezimi teslim edene kadar geçen süre içerisinde, prozodi biliminin ne kadar değerli ve gerekli olduğunu bütün detaylarıyla anladım.

Bir bestekâr ulusal dilini, dilinin mûsiki diksiyonunu, gelecek nesillere, melodilerin hakim olduğu musıki cümleleri ile seslendirirken, prozodiye çok dikkat etmeli ve eserini bilimsel bazı veriler çerçevesinde notalara aktarmada çok titiz davranmalıdır.

Hocamız derslerinde, prozodi hakkında daima bizlere şunları söylerdi:
  “Prozodi, edebî-estetik konusunu kapsar; bestedeki şiir diliyle mûsıkî dilinin en güzel şekilde şahlanmasıdır. Mânâ bakımından derin, zarif ve duygulu eserlerin ortaya çıkmasında, zevkle estetiğin mükemmel buluşmasıdır.

Öğrencilik yıllarımda ve daha sonraları yaptığım ödüllü-ödülsüz bütün bestelerimin temel taşlarında hocam Saadet Güldaş’ın bana verdiği emekler vardır. Aylarca süren bitirme tezi esnasında öğrendiklerim, hem tezimin değerini arttırdı hem de, bugün beni üniversitede Prozodi dersleri verecek seviyeye getirdi. Kendisine minnettarım.

Her öğrenicinin eğitim hayatı içerisinde önemli şahsiyetlerle çok kıymetli zamanlar yer alır. S.Güldaş Hocamın hayatımdaki yeri ve önemi sürekliliğini korumaktadır. Çalışmalarımız esnasında edindiğim bilgiler, hem öğrencilik yıllarımda hem de sonrasında, bana ulusal dilimizin nasıl bestelenmesi gerektiğini çok iyi kavratmıştır. Kendi bestelerimin dışında birçok bestekârın bestelerini notaya alırken, aynı titizlikle hareket ettim. Bu bilgimle TRT repertuarına alınacak seviyede notist olarak tanındım. Öğrenciliğim sırasında da, okul cep harçlığımı bu sayede kazanıyordum. Üzerimde emeği olanlara tekrar tekrar teşekkür ediyorum.

Danışmanlığımı da üstlenen S.Güldaş Hocamla birlikte, M.Nurettin Selçuk’un Üç Eseri’nin üzerinde yaptığımız edebî estetik ve müzikal tahlil, Beste Tahlilleri konusunda, hazırlanmış 40 sayfalık çok detaylı ve önemli bir çalışmadır.

Hocama göre :
  “Mûsıkî eserlerinin tahlilinde bir şarkının veya türkünün yalnızca makam-usûl ve formundan söz edilemez; zira dil-edebiyat ve çeşitli kültür malzemeleri olmadan eser, bir iskeletten ibarettir. Eserleri sanat eseri haline getiren ve onlara özellik ve güzellik veren bir takım dil kurallarıyla edebî sanatlar, psikolojik ve felsefi yorumlar vardır. Prozodik değerlere dikkat edilerek üretilen eserler, Türk kulağında bozuk diksiyon etkisi yaratmaz. Bu yönde hazırlanması durumunda icra edilen eserlerin melodik-diksiyon bütünlüğü, dinleyicilerde, aynı zamanda bir edebi haz uyandırır. Şunu unutmayalım ki, bestekârlık büyük bir kültür birikimi gerektirir. Bunlar, başta Müzik Kültürü, Edebi-Estetik, Türk Dili ve Grameri, Psikoloji-Sosyoloji ve Felsefe…Tenkit dediğimiz Tahlil ise, Analyse ve Sentezle birlikte başlı başına bir ilimdir. Bir eserin kıymet değeri, Neden ve Niçin’lerle birlikte değerlendirilebilir. Yoksa, eseri çözümleme yapmadan övmek veya kötülemek, hiçbir zaman tahlil–tenkit değildir ve o eser asla lâyıkıyla tanıtılamaz. Bunlar, bir esere sanat vasfını veren en etken değerlerdir. Bestekâr, kendi ulusal dilini yarınlara melodik olarak aktaran bir sanatkârdır. Omuzlarında dâima Türk Dili’nin mesuliyetini taşıdığını bilmelidir.”

“Prozodi ilminin öğrenilmesi ve doğru şekilde uygulanması sadece müzikle uğraşanlar için değil, bu bilimin politikacılara, öğretmenlere, sanayicilere ve bilhassa televizyon ve radyolarda haber sunumları yapan spikerlere özel ders olarak öğretilmesi, anlatılması gerek. En olmadık yerde ters vurgulamalar, gerekli gereksiz tonlamalar, incelikten yoksun seviyesiz cümle kuruluşları, güzel Türkçe’mizin icrasını kötü şekilde yansıtır. Hepimize düşen görev bozuk icradan ve prozodik hatalardan titizlikte kaçınmakdır. ”

Bu vesile ile müzik bilimi içerisinde çok önemli bir yeri olan prozodinin, değerini ve önemini zengin örneklerle bizlere anlatan, ulaştıran ve bu değerlerin yarınlara aktarılmasında önemli bir mihenk taşı saydığım Dr. Saadet Güldaş Hocama en derin hürmetlerimi sunarım.




Hoşgeldiniz