Cinuçen Tanrıkorur’un Bestelerinde Kullandığı Form, Makam, Usuller ile Güfte ve Güfte Şairlerine Dair Bir İnceleme… Salih Zeki Çavdaroğlu


Toplam Okunma: 6082 | En Son Okunma: 11.05.2024 - 12:15
Kategori: Değerlerimiz

Bugün repertuvar arşivlerimizde zengin bir makam sayısı içinde 505 bestesi bulunmaktadır. Bu bestelerin her biri, melodi, seyir, geçki ve kompozisyon özellikleri bakımından adeta ders nitelikli örneklerdir… Beste üretirken öylesine fedakar ve hızlı bir mesai içindedir ki, hayatının son yıllarında , “… tedavi olmak için gittiği ABD’den dönüşünde; kendisini karşılayan o dönemin Kültür Bakanı’na, ‘ Devlet’e olan şükran borcumu ödemek için 73 besteyle dönüyorum ‘ dediğinde, Kültür Bakanı kendisine; ‘ Öyle şey olur mu? Bir sanatçı devletine borçlu olur mu hiç. Asıl devlet, sanatçısına şükran borçludur ve borçlu olmalıdır. Yaptığı hizmetlerden dolayı’ şeklinde …”

Türk musıkisinin son dönemde yetiştirdiği beş önemli bestekâr sayılsa, kuşkusuz Cinuçen Tanrıkorur (1938-2000) geride bıraktığı eserleriyle bu listenin içinde rahatlıkla yer alacak bir isimdir.

Üstâd, 62 yıllık ömrünün büyük bir kısmında hayatını kazanmak için mimarlık, yönetecilik gibi görevler yanında, bir de genç yaşından itibaren yakalandığı hastalıklarla da didişmek zorunda kalır.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen , geride bıraktığı bestelerinin nitelik ve nicelik yönünden zenginliği ise, müzikle ilgilenen herkesi şaşırtacak ve hayran bırakacak bir olgudur.

Beste üretirken öylesine fedakar ve hızlı bir mesai içindedir ki, hayatının son yıllarında , “… tedavi olmak için gittiği ABD’den dönüşünde; kendisini karşılayan o dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay’ a, ‘ Devlet’e olan şükran borcumu ödemek için 73 besteyle dönüyorum ‘ dediğinde, Kültür Bakanı Talay’ ın kendisine; ‘ Öyle şey olur mu? Bir sanatçı devletine borçlu olur mu hiç. Asıl devlet, sanatçısına şükran borçludur ve borçlu olmalıdır. Yaptığı hizmetlerden dolayı’ şeklinde …” (1) cevap verme gereği duyar.

Bir başka kaynakta ise :

“…Böbrek nakil ameliyatı için Kültür Bakanlığınca gönderildiği ABD’de 2 yıl içinde bestelediği 117 eser arasında Şehnaz ve Çargah makamlarında iki Klâsik takım…” bulunduğu belirtilmektedir. (2)

.Bir ud virtüözü olup, ud icrasında adeta bu sazı klâsik bir tambur tavrı ile , en az mızrap vuruşuyla çalarak daha çok melodi elde etmeyi başarması ile yetinmeyip, besteciliğini de geçmişteki yerleşik anlayış yerine kendine özgü bir anlayışla sürdürdü.

Bu gün repertuvar arşivlerimizde onun zengin bir makam sayısı içinde toplam 505 bestesi bulunmaktadır. Bu bestelerin her biri, melodi, seyir, geçki ve kompozisyon özellikleri bakımından adeta ders nitelikli örneklerdir.

Bu özelliği en çok bilinen Kürdilihicazkâr şarkısı “ Günaydınım, nar çiçeğim” de olduğu gibi, Hüseyni “ Köyde Sabah” isimli saz eserinde ve sözleri Aziz Mahmud Hüdai’ ye ait Çargah beste “ Âşıkın ol mahbûb-i bî hemtâ imiş” inde ve de özellikle deYahya Kemal’in ‘Itrî’ başlıklı şiirine yaptığı ‘Rast Destan ’ ında rahatlıkla farkedebiliriz.

Halktan bir gence âşık olan Hint prensesi Anarkali’nin, sevgilisi ile birlikte olduğu bir yerde , babasının askerlerince yakalanırlar. Kral’ ın emriyle askerler Anarkali’yi, diri diri duvara gömerler. Prensesin gömüldüğü yerde, her bahar nar çiçekleri açtığına dair bir efsaneden yola çıkan Halıcı bundan yola çıkarak;

“ Şavkıması, sana doğru yolların
Sana doğru, denizlerin çağrısı
Çırıl çırıl ötelerde bir güzel
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim.

Çıkmaz sokaklarda bu minyatür kim?
Bu göğüs kim, ya bu gözler, bu saçlar?
Uzak bir özlemde ayak seslerin
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim.

Kırk odanın kırkında da kırk güzel
Kırk aynada çengi çengi bir güzel
Çağlar ötesinde bir avuç nota
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim

Bu yıldızlar doğan günü çağrışır
Bu gündüzler gözlerini çağrışır
Ya kimlere verdin avuçlarını
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim.

Vurdum tellerine seni, sazımın
Sende anahtarı, alın yazımın
Yağmur yağmur serpil yalnızlığıma
Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim. “

sözlerini taşıyan şiiri yazar. “Anarkali “ de zaten Hint dilinde nar çiçeği anlamına gelmektedir. Bu şiir de Cinuçen Tanrıkorur tarafından Kürdilihicazkâr makamında bestelenir ve yıllardır hiç bitmeyen bir zevk ve heyecanla dinlenilmektedir.

Sözleri Fahri Tüzün’ e ait olan :
“Ettiğin cevri bile kendime nimet bilirim/ Küsemem bahtıma ben, sevmeyi kısmet bilirim/ Eremem vaslına,lâkin erebilsem de yine/ Doyamam vuslatına, kendimi hasret bilirim.”
güfte,Cinuçen Bey tarafında bestelenir ve ciddi konserlerin vazgeçilmez “ Hüzzam” larından biri olur.
Yine Güngör Fahri Tüzün’ ün sözleri “ İndirip yerlere benden kaçırıp gözlerini” sözleriyle başlayan şiirini yine Hüzzam makamı ile besteler. Bu şarkı da gerek sözleri ve gerekse müziğiyle adeta bir Cinuçen Tanrıkorur imzasıdır.
“ Yakut, mine,zümrüt bana birdir kayalarla” hicaz repertuvarımızda ayrıcalıklı yerini alır. Bu bestenin sözleri ise ünlü şairimiz Şükûfe Nihal Başar’ a aittir.

Tanrıkorur özgün bestekârlık özelliğini yıllar içinde edindiği bilgiler içinde kazanmışsa da, bunun temel taşının, yaradılışından ona bağışlanan bir yetenek olduğu da inkâr edilemez. Zira henüz 14 yaşında iken bestekârlığa başlayışını kendi dilinden şöyle anlatır:
“…. Efendim, l952 yılı bestelerimi fiilen saklamaya başladığım, yani ’1 numara ‘ verdiğim bestemi yaptığım yıldır. Bu ilk bestem, bir Ferahnak Sazsemâîsi idi. l4 yaşımda idim. Aynı yıl içinde güftesi Fuzûlî’ye ait Devrihindî usûlünde bir Şevkefzâ şarkı da besteledim. Çocuk denecek yaşta biri için, Ferahnak Sazsemâîsi ve Şevkefzâ makamında bir şarkı bestelemek önemli birşey olsa gerek. Bu yaşımda Ferahnak, Şevkefzâ gibi makamları biliyor ve beste yapabiliyorsam, tabii olarak daha küçük yaşlardan itibaren bunların hazırlığı içinde olduğum söylenebilir….” (3)

Musıkimizin zengin makam çeşitleri ile de yetinmeyip, “Gülbûse”, “Şeddisabâ”, ve ”Zavil-aşîran” isimleriyle yeni makamlar geliştirip, bu makamlardan eserler de besteleyerek, teorik bilgi ve yaratıcılığının da ne kadar zengin olduğunu ortaya koymuştur.

Cinuçen Hoca bütün yaşantısında son derecede titiz, ince eleyip, sık dokuyan ve oldukça seçici bir kişiliktir. Bu özelliği onun güfte seçiminde çok belirgin görülür. Bütün eserleri içinde, bir tane bile zevksiz ve niteliksiz güfteye rastlayamazsınız. Zaten güftelerini aldığı şair isimlerine bakarsanız, onlardan kötü bir şiir bulmanın imkânsızlığı ortaya çıkar.

Üstâd bir mülâkatında şiirin besteciliğindeki önemini şu cümle ile açıklar :
“… Benim ilerideki ud mûsikîmi ve besteciliğimi hazırlayan iki temel unsur klasik edebiyat? Yani şiir? ve ses eğitimidir….” (4)

Tanrıkorur’ un besteciliğinde , dini musıki önemli bir yer tutar. Çünkü o son derecede inaçlı ve mütedeyyin bir insandır. Bu yönünü ömrü boyunca büyük bir coşku ile yaşamıştır. Öyle ki :
“ Yalçın Çetinkaya’nın dilinden vefat anıyla ilgili kısmı aktaralım: “Vefatından iki gün önce tedavi gördüğü hastane odasında kendisini son kez görmek nasip oldu. Ellerinden öptüm. Helâlleştik. Tam o sırada öğle ezanı başladı. Merhum Cinuçen Bey ezan bitene kadar ‘Lâ ilâhe illâllah Muhammedun Rasulullah’ zikriyle ezana eşlik etti….”(5)
Tasavvufi bestelerinin çoğunun güftelerini ona özel bir muhabbet beslediği Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri’ nden almıştır. “ Bağ-ı aşkın andelîbi Hazret-i Üftâde’dir” sözleriyle başlayan şiirinden yaptığı Bayati Tevşih’ i örnek bir eserdir. Ayrıca Hz. Mevlanâ,Yunus Emre şiirlerine de ilgisiz kalamaz.

Dindışı eserlerinde ise Fuzulî, Bakî,Nedim Nef’i gibi divan şairlerinden ve Mehmed Akif, Yahya Kemal, Faruk Nafiz Çamlıbel ve Mustafa Nafiz Irmak gibi 20. yüzyıl şairlerinden aldığı görülecektir. Bunların yanında herhalde en çok güftelerini bestelediği şair Mehmet Turan Yarar’ dır. Onun ,takriben elli taneden fazla şiirini bestelemiştir. Ayrıca, Neyzen Tevfik , Mehmet Çınarlı, Turhan Oğuzbaş gibi isimler de bestecimizin tercih ettiği isimlerdir.

Elbette bu şairleri seçmesi bir rastlantı değildi. Kendi melodilerini yaratırken, o melodilerle örtüşen bir söz kümesini arar ve bulduğunda da adeta kuyumcu titizliğiyle yoğun bir mesai verirdi.
Çünkü ;
“…Cinuçen Tanrıkorur, Türk musıkisinin geleneksel konumuna bağlılığı bir dünya görüşü olarak temellük etmişbir besteci olarak anılacaktır. Bir dünya görüşü, evet, -çünkü, klâsik musıkimizi, sadece bir melodi dağarının formel anlamda yeniden üretiminden ibaret bir teknik mesele olarak ele alan bestecilerimizden değildir Cinuçen Tanrıkorur…” (6)
Fuzûlî’nin 54 mısralı Müseddes şiirinden muhteşem bir kâr besteler.

Neşati’ nin “ Gitdin amma ki kodun hasret ile canı bile/ İstemem sensiz olan sohbet-i yaranı bile/ Sîneden derd ile bir ah edeyim kim dönsün/ Aksine çerh-i felek mihr-i dırahşanı bile “ sözlerinden oluşan gazelini Mâhur makamında , “ beste” formunda Devr-I kebîr usulü ile melodileştirir.

Yahya Kemal’ in 18 şiirini bestelemiştir. Bunların içinden“Itrî” ,“Süleymaniye’de Bayram Sabahı”, , “Sonbahar” ve “Mehlika Sultan” başlıklı şiirlerinden ortaya koyduğu yepyeni formlarda besteler meydana getirir.

Bu bestelerde O kadar başarılı olmuştur ki, bilindiği gibi Yahya Kemal’ in yaşadığı dönemde “..şiirlerini, sesini ve tavrını çok sevdiği,meclisinde bulundurmaktan zevk aldığı Mümir Nureddin tarafından bestelenmesini aslında pek istemez, yaptıklarını beğenmezmiş. Ancak bana öyle geliyor ki, eğer Cinuçen Tanrıkorur’un bestelerini dinleseydi, ’Tamam, derdi, benim de aradığım ses bu’…Çünkü on sekiz besteden hiç biri, varlığını borçlu olduğu şiire ihanet etmedi; aksine derinden kavrayıp kucakladı,sarıp sarmaladı…” (7)

Musıkî formu seçiminde polifonik müziğin, majör minör gamlarını kullanarak beste ürettiği gibi, , günümüzde artık hiç üretilmeyen formlardan Mevlevî Âyinini, yeni bir anlayışla Bayatî-Araban, Evcara, Zâvil-Aşıran ve Nişâburek makamlarından ve bunun yanında içinde 63 makam barındıran Kâr da bestelemiştir.

O’ nun bestelediği eserlerin bütününe baktığımızda , toplam 65 değişik makamı kullandığı anlaşılıyor. Yaptığı bütün bestelerde 41 eserle en çok tercih ettiği makamın Hicaz olduğunu görüyoruz.

İkinci olarak kullandığı makam Kürdilihicazkâr’ dır. Bilindiği gibi şarkı formumuzu geliştiren Hacı Arif Bey tarafından bulunmuş ve en güzel eserlerini bu makamla meydana getirilmiştir. Türk musıkisinin Mâhur ve Nihavent ile birlikte tını olarak en parlak makamlarından biridir. Klasik repertuvarımızda 24.000’ e yakın eserin takriben 1000 kadarı bu makamdan bestelenmiş eserlerden oluşur.Bu da 350’ den fazla çeşidi bulunan makamların 1/20’ si kadar bir orana karşılık olarak büyük bir rakamdır.

Daha sonraki sıralamalara baktığımızda, 27 eserde Nişâburek, 25 makamla Nihavent, aynı sayıyla Bûselik,18 eserle Rast,aynı sayıda Segâh, 17 eserle Hüzzâm,16 eserde Dügâh, 15 eserde Evcâra, aynı sayıda Hüseynî, 14 eserde Uşşâk, aynı sayıda Hicazkâr,13 eserde Şehnâz,12 eserdeZâvilaşirân,11 eserde Beyâtiarabân, 10 eserde Şevkefzâ ve aynı sayıda Neveser, 9 eserde Sultaniyegâh, aynı sayıda Bestenigâr,, 8 eserde Nikriz, aynı sayıda Çargâh, aynı sayıda Muhayyerkürdî,aynı sayıda Mâhur, aynı sayıda Karcığar makamını kullandığını görüyoruz.

Bunlardan başka 41 değişik makamda daha beste üretmiştir.

TRT’ nin 2005 yılındaki kayıtlarına göre , başlangıcından günümüze Türk Musıkisi repertuvar arşivimizde, 286 farklı makamdan bestelenmiş toplam 23.592 saz ve söz eseri bulunmaktadır. Bunların makamlara göre dağılımlarını gösteren tabloya göre, en fazla eser bulunan ilk 20 makam :

.
1. Hicâz • 2359
2. Nihâvend • 2273
3. Hüzzâm • 1408
4. Rast • 1344
5. Kürdîli-Hicâzkâr • 1275
6. Uşşak • 1242
7. Hüseynî • 987
8. Mâhûr • 664
9. Muhayyer-Kürdî • 614
10. Hicâzkâr • 605
11. Segâh • 601
12. Karcığar • 588
13. Sûznâk • 505
14. Sabâ • 431
15. Acem-Aşîran • 401
16. Acem-Kürdî • 361
17. Muhayyer • 359
18. Bûselik • 346
19. Evc • 315
20. Bayâtî • 309

Toplam 16.987

Şeklinde belirlenmiştir. (8)

Bu tablodan hareketle üstâdın bestelerini değerlendirdiğimizde, onun 41 makamla en çok eser verdiği Hicaz makamı, aynı zamada musıkî repertuvarımızda da toplam 2359 eserle en çok beste yapılan makamıdır. Repertuvarımızda sayısal olarak ikinci makam olan Nihavent’ ten üstâd 25 eser yapmıştır.Ayrıca, bu listede bulunan Kürdilihicazkâr, Rast ve Hüzzam , Hüseynî,Uşşak ve Hicazkâr’ dan da oldukça eser besteleyen Tanrıkorur’ un diğer bestelerine baktığımızda popüler makamlardan ziyade, klâsik ekolümüzün kullandığı ve bestecilerimice daha az tercih edilen makamlara rağbet ettiğini görürüyoruz.

Mesela , Nişâburek, Dügâh, Evcâra, Şehnaz, Zâvilaşîran, Beyatîarabân, Şevkefza, Neveser, Sultaniyegah, Nikriz ve az kullaılan diğer bir çok makamdan değişik formda sözlü ve saz eserleri bestelemiştir.

Kıymetli üstâdımızın kullandığı formlara gelince, sözlü bestelerinin büyük çoğunluğunu şarkı formunda yapmıştır. Bunun yanında,klâsik musıkimizin Kâr, Beste, Ağır ve Yürük Semai ile, Kâr-ı Nâtık, Mersiye, Gazel, Mevlevî Ayini, İlâhi gibi formlarını da oldukça fazla eser üretmiştir. Hatta bestelerinde türkü formunu dahi kullanmış ve bunlarda da çoğunlukla Hüseyni makamını kullanmıştır.

Söz musıkisi dışında , oldukça fazla sayıda saz eser bestelemiştir. Bunların içinde 30’ dan fazla bestelediği saz semaisi en ön sırada yer alır. Saz semaileri içinde de nihavent “Mehtapta yakamozlar” ın ayrı bir yeri vardır. Ayrıca, Peşrev, longa, medhal ve oyun havaları da bestekârımızın tercih ettiği formlardır.

Sadece klâsik musıki formlarımızla da yetinmez ve çok sesli müzik formlarını da oldukça kullanır. Majör ve minör gamlarla marş, destan, etüdler besteler. Hatta yine Mehmet Akif’ in şiirinden yeni bir milli marş dahi yapar.

Bu eserler her halde önümüzdeki on yıllar sonrasındaki kuşaklar tarafından bütün detayları ile etüd edilecektir. Cinuçen Tanrıkorur da tıpkı Hacı Arif Bey ve Sadettin Kaynak’ da olduğu gibi, yaşadığı dönemden ziyade, sonraki dönemlerde daha bir beğeni ile dinlenecektir.

K A Y N A K Ç A :

(1) Mustafa BALKAN, “ En büyük vasfı, talebe yetiştirmekti” , Memleket e-gazete, 30 Haziran 2005 2005-06-30
(2) Yalçın ÇETİNKAYA, “ Ben Sadece Bir Kâibim”, Aksiyon Dergisi, 02 Kasım 1996, sayı: 100
(3) Yalçın ÇETİNKAYA, “ Ben Sadece Bir Kâtibim”, Aksiyon Dergisi, 02 Kasım 1996, sayı: 100
(4) Yalçın ÇETİNKAYA, “a.g.e”
(5) Ali OKTAY , “Vefatının 9. yılında bir müzik duayenini rahmetle anıyoruz “, Yeni Asya Gazetesi, 23. Haziran2009
(6) Hilmi YAVUZ,”İkinci Ölüm Yıldönümünde Cinuçen Tanrıkorur”,Zaman Gazetesi,28 Haziran 2002
(7) Beşir AYVAZOĞLU,”Şairler ve Bestekârlar”,Zaman Gazetesi,8 Kasım 1996
(8) http://www.neyforum.net/viewtopic.php?f=90&t=4425




Hoşgeldiniz