Hocam Arif Sağ’ın Üzerimde İz Bıraktıkları… Yrd.Doç.Dr. Göktan Ay


Toplam Okunma: 4363 | En Son Okunma: 02.05.2024 - 07:55
Kategori: Tarih ve Anılar

1975 yılında TMD Konservatuarı Temel Bilimler Bölümü’nde öğrenci olunca, çok değerli üstad - hocalarla birlikte olma şansını yakaladım… Binamızın tek olması (Bkz foto: Nişantaşı’ndaki eski bina girişi) nedeniyle, kantinimizde bütün bölüm öğrencileri ile birlikte olma imkanımız vardı. Kantin, herkesin çalgısını eline alıp çaldığı/paylaştığı bir alan olmuştu adeta. Arif hocam da hep aramızda olurdu. Halil Karaduman, Şeref Gülsün, Deniz Uğur, Gürkan Özpeker, Nursaç Öner Günhan, Turan Şan gibi müzik geçmişi olan arkadaşlarla meşk ederdik. Diğer yanda ise –asistan odamız olmadığı için- Nida Tüfekçi hocamızın odası adeta odamızdı… Arif hocam yeni başladığı metodu konusunda “acele etmeyeceğim, örnek bir metod olacak” diyordu…

Hocam Arif Sağ’ın Üzerimde İz Bıraktıkları… Yrd.Doç.Dr. Göktan Ay

Lise yıllarımda, Tokat Gazi Osman Paşa Lisesi’nin korolarında ve halk oyunları ekiplerinde yer alıyor, etkinliklere katılıyordum. O zaman çok turneler yapılmakta ve sanatçıları sahnede izleme fırsatı yakalamaktaydık. Tabii ki bazı isimler bizler için ulaşılmazdı. Örneğin Arif Sağ… O yıllarda Tokat’ta yaptığı bir konserde, türkü ve bestelerinden oluşan repertuarı arasında yapmış olduğu 15 dakikalık serbest bölüm dillere destan olmuştu. İmzalı bir resmini aldığımda dünyalar benim olmuştu. Ben konserin kaydını yapmıştım ve sık sık arkadaşlarımla dinlerdik.

1975 yılında TMD Konservatuarı Temel Bilimler Bölümü’nde öğrenci olunca, çok değerli üstad - hocalarla birlikte olma şansını yakaladım. (Her hocam ufkumu genişletti) İlk derslerde “hocam folklor oynamayacak mıyız?” soruma, rahmetli hocam Nida Tüfekçi, “Göktan, ders 1, folklor bilim dalıdır oynanmaz, halk oyunları oynanır” cevabını vermişti.

Binamızın tek olması nedeniyle, kantinimizde bütün bölüm öğrencileri ile birlikte olma imkanımız vardı. Kantin, herkesin çalgısını eline alıp çaldığı/paylaştığı bir alan olmuştu adeta. Arif hocam da hep bizim aramızda olurdu. Halil Karaduman, Şeref Gülsün, Deniz Uğur, Gürkan Özpeker, Nursaç Öner Günhan, Turan Şan gibi müzik geçmişi olan arkadaşlarla sürekli meşk ederdik.

1977 yılında TMDK Atatürk Korosu kuruldu (100 kişilik), ben korolar yürütücüsüydüm. (O zamanlar “genel sanat yönetmeni” kullanılmıyordu) Aynı koro, 3 ayrı tür müziği seslendiriyordu. THM kısmında Şef. Neriman Tüfekçi hocamız, çalgılarda Nida Tüfekçi ve Arif Sağ hocalarımız ile çok önemli çalışmalar yapıldı, konserler verildi.

Bu arada ben Folklor Kurumu’na yazılmış, halk oyunları ve halk müziği çalışmalarına katılmaktaydım. Arif hocam da gelip destek veriyordu ki o zamanlar folklor kurumu bir merkez görevi görüyor, maddiyat düşünmeden her kişi katkıda bulunuyor, geceler düzenleniyordu. Halk müziği topluluğuna Arif hocamın şefliğinde, yardımcısı olarak görev almıştım. Bu benim hayatımda düşünemeyeceğim bir fırsattı. Halk müziği korosu bağımsız türküler okuyor aynı zamanda halk oyunlarına eşlik ediyordu. Bu arada Sn. Ersan Başbuğ yönetiminde TRT TV çekimleri de hızlanmaya başlamıştı.

Bu arada Milliyet’in Geleneksel Liselerarası Halk Oyunları Yarışmalarında, hocamla birlikte seçici kurul üyesi olmuştum. Sadece, kendisinin, benim ve rahmetli Mazlum bey’in müzik puanı vermesini, oyun hocalarının müziğe puan vermemesi gerektiğini savunuyordu. Doğru söylüyordu ama tepki de alıyordu. Çünkü, alışılmış düzeni bozuyordu… Yarışma aralarında, davul çalanları çağırıyor, “yanlış çalıyorsunuz, ezgiye değil oyuna çalıyorsunuz” deyip, doğrusunu gösteriyordu… Bu fikirlerini yıllar sonra –enstrümantal CD lerin para kazanmayacağını bile bile- CD haline getirip, camianın hizmetine sundu.

Arif hocam, 1980 li yıllara doğru, halk müziği bağlama metodunun yazılması konusunda çalışmalara başladığını bize söyledi. Yoğun olduğu içinde genç arkadaşlardan da yardım istiyordu. Fırsat bulduğunda oturuyor, görüş alışverişinde bulunuyor, ortaya güzel şeyler çıkmaya başlıyordu. Ancak, Arif hocam, acele etmeyeceğim, örnek bir metot olacak diyordu. Haklıydı, çünkü, adına yakışır bir eser olmalıydı.

Eğitim demek metod demekti, ancak, Türk müziği çalgılarının metotları yoktu. Hızla çalışılması gerekiyordu, ancak, bu, her çalanın iyi metod hazırlayacağı anlamına gelmiyordu.
Ben, 1980 li yıllarda olağanüstü ciddi çalışan Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü THM Topluluğunu yönetiyordum. Ayrıca, Sn. İbrahim Yıldırım’ın isteği ile Cerrahpaşa Tıp Fakültesi THM Topluluğunu çalıştırıyordum. Kulüp 3 aylık dergi çıkartılıyor ve çok iyi kalemler yazıyor, takip ediliyordu. İlk konserimize misafir sanatçı olarak Arif Sağ hocamızı davet etmiştim, sağolsun beni kırmadı, enfes bir konser verdi, burada misafir olarak ta henüz TMDK’da öğrenci olan Nuray Hafiftaş’ta yer almıştı.

Nida Tüfekçi hocamızın odası, boş zamanlarımızda oturup konuşulan, çözüm aranan, fıkralarla süslenen, hatıraların anlatıldığı, ders aldığımız bir mekandı adeta.. Biz genç asistanların odası olmadığı için zamanımız birlikte geçiyordu..Arif hocamla da her konuşmamız, beynimde fikirlerin çatışmasını ve doğruyu bulmayı sağlıyordu. Ancak, yanlış yaptığımız da oluyordu; biraz önce bahsettiğimiz konserin afişine “Arif Sağ Resitali” yazdırmıştım. O zaman bu kelime çok yaygındı. Hocam Tüfekçi çağırdı ve “resitalde neymiş, benim Anadolu’da kimse bundan bir şey anlamaz” diyerek öğretili sitem etmişti.

Yine aynı yıllarda bir dergi çıkarma girişimim olmuştu, “Sanata Çağrı” isimli. Bir konu hakkında dergiler “…konusunda soruşturma açıyoruz” diye yazarlardı. Ben de, “…konusunda bir soruşturma açıyoruz. Konu hakkındaki düşüncelerinizi dergimize bekliyoruz” yazısını konu ile ilgili hocalarıma göndermiştim. Hocam tüfekçi çağırdı, gülerek cevabi yazısını verdi. Benim yazımın altına, not düşmüştü, “Sn. Ay, 30 yıllık hayatımda soruşturma gerektirecek bir durum olmadığını zannediyorum. Gözlerinden öperim”. İşte bu dersler benim hayatımda yazmanın/konuşmanın/kullanılan dilin/ilişkilerin ne kadar önemli olduğunu öğretmişti.

Şan tiyatrosu konserlerinde, Arif hocamla birlikte olduk, korist olarak çalıştık. Daha sonraları, Arif hocamla, okuldan ayrılmasına kadar birlikte olduk, konuştuk, tartıştık, paylaştık. Özellikle 12 yıl aralıksız düzenlediğim, “İstanbul Türk Müziği Günleri”nin, THM bölümünde beni yönlendiren/katkıda bulunan/güç veren kişi oldu.

Her defasında metod konusu açıldığında, “biraz daha çalışmam lazım” derdi. Zannediyorum, burada kendisine destek olacak kişiyi/kişileri aradı, bir zaman bulamadı kendiside vakit ayıramadı, ama sonunda “benim veliahdım” dediği, sevgili Erdal Erzincan ile işi sonlandırdı.

Arif hocamı ve Erdal kardeşimi gönülden tebrik diyorum. Ellerine sağlık. Bu metodu yayınlayarak hizmette/özveride bulunan Pan Yayıncılık sahipleri Işık Hanım’a ve Ferruh Bey’e teşekkür ediyorum

İnşallah THM’ne ve bağlamaya gönül verenler, kısa zamanda bu metodu elde edip, çalışmalarına ciddiyetle sarılırlar. Dershane ve müzik merkezlerimizde, kursiyerlerine bu metod çerçevesinde yön verirler.

Unutmayalım ki, bu tür eserler kolay ortaya çıkmıyor. Büyük emek istiyor… Paylaşalım ki; bir olalım, iri ve diri olalım.

Yılbaşı için en iyi hediye kitaptır… Türk Halk Müziğini Pan Yayıncılık sayesinde okuyabilirsiniz…




Hoşgeldiniz