Şed ile Transpoze Arasındaki Fark Nedir?.. Ayhan Sarı


Toplam Okunma: 9046 | En Son Okunma: 03.05.2024 - 09:04
Kategori: Cevabi Yazılar, Eleştiri/Kritik

Geleneksel Türk Sanat müziği kuram açıklamasında -bilindiği üzere- 20.yy’da oraya çıkan ve bugün hala mutabakat olarak çözülememiş “şed makam” sınıflandırması bulunur. Diğer tanımlamaları “göçürülmüş, aktarılmış” şeklinde karşımıza çıkar. Arel ve arkadaşlarının müzik literatürümüze kattıkları bu makamlar 14 tanedir… Şed açıklama- sındaki tarihsel anlatımlar, bir nevi günah çıkarmalar, günümüz işlevi sözkonusu olduğunda yeterli gelmemektedir. Şed ile transpoze’nin kelime anlamı aynı iken birine “şed” ; 1–2-4-5 vs. ses icralara ise “transpoze” demenin mantığı?.. “Şed” kelimesi sözlüklerde yok. Sadece “tasvir” deniyor. Ya  İng. veya Frn.ya çevirilmesi?.. İşte bir algılama ikilemi…

Genel tarihçe:

Şed Makamlar
Eski musikiciler (özellikle sistemci okulun ilk devirlerindeki musiki ustaları) “şed” kelimesini değişik manalarda kullanmışlardır. “Şed makamı” terimi ise çok daha yeni, bir 20. yüzyıl buluşu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Musiki tarihimizin seyri içinde, şeddin gelişme ve değişmelerini nazari sistemlerin şed hakkındaki görüş ve uygulamaları içinde mütalaa etmek icap eder. Bu itibarla konuyu nazari sistemlerin kuruluş ve devirlerine göre ele alarak başlamak istiyoruz.

A) Sistemci Okulda Şed ve Şed Makam
Sistemci okul kurucularından Safiyüddin Urmevî’de, şed adı başka bir anlamda kullanılıyordu. Safiyüddin sistemci okulda ana makamlar sayılan 12 makamı (Uşşak, Nevâ, Bûselik, Rast, Hüseynî, Hicazî, Rehavî, Zengüle, Irak, Isfahan, Zîrefkend ve Büzürk) şed terimi altında toplamıştı. Şedlerin dışında kalanlara “âvâze” (6 tane idi), âvâzelerin dışında kalanlara da “şube” (24 tane idi) denirdi. Şubelerin dışında kalanlara da “terkîbat” ismi verilmiştir. (Terkîbat terimi bugünkü mürekkep makam teriminin karşılığı idi.)
Safiyüddin Kitabü’l Edvârda, Abdülkadir Meragî Camiü ‘l-Elhan’da, bir melodik yapının başka bir perdeye göçürülerek icrasını, daha evvelden de bilindiği üzere7 “tabakat” olarak adlandırırlar. 8

Safiyüddin’e göre, bir dizi birinci devir olarak kabul edilirse, ikinci, üçüncü vb. perdelere nakledildiği zaman hasıl olan diziler ilk dizinin tabakaları olurlar. Bu tabakalar 17 perde üzerinde bulunabilirler.

Safiyüddin’den evvel de mevcut olan bir görüş, Safiyüddin’de metne geçirilmiş ve musikicilere bir kural şekline sokularak gösterilmiştir.

Nitekim, Abdülkadir Mera,gî de aynı konuyu işlemiş, fakat şed adını değiştirerek 12 şedde 12 makam ismini vermiştir. Abdülkadir’de tabakat Safiyüddin’in ileri sürdüğü gibi yorumlamıştır.

Gaybî Hoca’nın çağdaşı Hızır bin Abdullah, Kitab-ı Musiki adlı eserinde tabakattan bahsederken dolaylı bir ifade kullanmış ve perdelerin yer değiştirmesini esas kabul etmiştir. Gerçi eninde sonunda bir göçürme olayı söz konuşu olacaktır, amma, her nedense bu konu, düzen içinde perdelerin nakli şeklinde gösterilmiştir. Hızır bin Abdullah’a göre muayyen (seçilmiş) bir düzenin varlığı şarttır. Düzen olmazsa nakil de olmaz. Bu konuda birçok örnek veren Hızır bin Abdullah’ın deyimlerine daha açıklık getirmek için bu örneklerden birini aktaralım:

Rast düzeni üzere kurulmuş bir düzen içinde (Rast makamına göre akord edilmiş durumda), Hüseynî perdesi Dügâh olarak kabul edilirse perde isimleri şöyle değişecektir:

Hisar perdesi Segâh, Gerdaniye perdesi Çargâh, Muhayyer perdesi Pençgâh, Pençgâh perdesi de Yegâh olacaktır.
Görülüyor ki, bir makamın başka bir perdeye nakledilmesi, dolaylı yollardan ifade edilmiştir.
Sistemci okulun ilk mensuplarında görülen ve onlarca kullanılan şed ve tabakat kelimelerinin anlamları zamanla yer değiştirmiş, tabakat terimi kullanımdan kaldırılarak yerine şed kelimesi konulmuş ve metinlerde şed kelimesi bugünkü anlamda kullanılmaya başlanmıştır.

Lale Devri bestekar ve müzikologu prens Kantemiroğlu da eski musikicilerin tabakat terimi yerine şed terimini kullananlardan biridir. Buğdan prensi olan Kantemiroğlu Osmanlı kültürü ile yetişmiş, musikimize hizmetlerde bulunmuş, musikiciler arasında önemli bir yer tutmuştur. Kitâbü’l ilmü’l-Musiki adını verdiği edvârında, kendinden evvel gelen musikicilerin görüş ve uygulamalarına yer vermekle beraber kendi görüş ve tesbitlerine de geniş yer ayırmıştır. Bazı musiki konularında, sistemci okulun prensip ve görüşlerinin dışında, bir hayli değişik buluşlara yer veren Kantemiroğlu’nda, şed makamın tarifi şöyledir:

“Şed makam oldur ki, bizzat makam olanın dördüncü perdesinde olur ve karargâhı olmayan perdede karar eder, yani Dügâh-Aşîran, Segâh-Irak, Çargâh-Rast idüp bir makamın üzerinde tasnif olan nesneyi, dördüncü olan perdenin makamında çalınır. Lakin agâh ol ki, bu makule şed makamları hanendelerde bir veçhile teşhis olmayup, yalnız sazendelerde câ-be-câ müstameldir.”
Kantemiroğlu bu tarifi ile, asıl makamın yerinde değil de dördüncü perdesinde göçürülerek çalınması halinde, karar perdesi de göçürülmüş olur ve şed makam hasıl olur; göçürülecek bu perdeler de Aşîran, Irak, Rast ve Segâh perdeleridir, diye kayıt düştükten sonra, başka bir paragrafta şed makam hakkında şu açıklamayı yapıyor:

“Bilmiş ol ki, şed makam elediğimiz mahsus ve bizzat makam değildir, velâkin tarif-i makamâtta zikr olduğu vecb üzere, bir makamın üzerinde tasnif olunan nesneyi dördüncü perdede ya dahi tizi ya dahi nerme tutup çalınır ve bu makule şed yolları yalnız sazendeye mahsus verilmiştir ve hanende nefesinden bir veçhile fasi ü tefrik olamazlar. Bizim kıyasımız üzere, nerm perdelerde şedler dört olabilirler. Aşîran ile Dügâh, Irak ile Segâh, Rast ile Çargâh, Dügâh ile Hüseynî.”

Kantemiroğlu, makamların ayrımlarında da kendine özgü bir usul göstererek, sistemci okuldan ayrılmıştır. Makamları perdelere yerleştirirken perdelerin kalın veya ince oluşları ile yarım seslerini esas almış ve makamları bu oluşa göre yerleştirmiştir. 9
Kantemiroğlu, yukarıda saydığı geçen makamların şedlerini yaparken makamların dört perde peşte veya dört perde tize göçürüleceğine, yarım perdelerde bulunan makamların şedlerinin de yine aynı usul üzere yapılabileceğine ilişkin açıklamalarda bulunmuştur.

Kantemiroğlu şed makam hakkında sistemci okulun koymuş olduğu prensibi tekrar ederken, yine sistemci okulda uygulanan şed yollarını da açıklamaktadır. Kantemiroğluna göre, bu yollar dört şekil gösterir:

1- Şeddü’l-Yehûdan 10
Şeddü’l-Yehudan, musikicilerimiz arasında en çok kullanılan bir icra tarzıdır, diyor Kantemiroğlu. Bu tür şedde Dügâh perdesi saz üzerinde esas perde olarak alınır. Onun deyimi ile “dügâh perdesini kutb-i daire idüb” nağme hareketine bu perdeden başlanır. Diğer bir deyişle, seyre dügâh perdesinden başlamak gerekir.

2- Şeddü’l-muhtelif
Bu şed yolunda Bûselik perdesi Dügâh kabul edilir. Bu durumda, mâhur perdesi Hüseynî, Rehavî (bugünkü Geveşt) perdesi de Aşîran perdesi olarak göz önünde tutulur ve şed bu perdeler üzerinden icra olunur.

3-Şeddü’l-hams
Bu tür şed icrasında, Dügâh perdesi Hüseynî olarak değiştirilir. Diğer bir deyişle kutb-i daire Hüseynîdir. O zaman Muhayyer perdesi Nevâ, asıl Dügâh perdesi de Aşîran olur ve şed bu perdelerden icra olunur.

4-Şeddü’l-asl
Kantemiroğlu bu tür şed hakkında bir bilgi vermiyor. “Asl” kelimesinden, makamın yerinde icrası olacağı anlaşılıyor.
Şed konusuna oldukça geniş yer veren Kantemiroğlu, kendinden evvel gelen musikiciler gibi sistemci okul mensubu olmak itibarı ile, şed makam teriminin aslında mevcut olmadığını, şed makamın ancak belirtilen dört perdede (bu perdelerin dört perde pest, dört perde tiz olması, yani bu açıdan simetriği bulunması) icrasının esas tutulduğunu genişçe kaleme alıyor. Bu sırada makamın asli bünye-sinin muhafaza edilmesi, seyir ve çeşnisinin de aynen icrası söz konusudur.

Lale Devri’nin diğer bir büyük bestekar ve müzikologu, I. Sultan Mahmud Han’ın baş musâhibi, kemani ve Tanbûrî Hızır Ağa’dır.
Hızır Ağa, Tefhimü’l-Makamât fi Tevlidü’n-Negâmat adlı musiki kitabında şed bahsine temas ederken şu kaydı düşüyor:
“Dügâh yüzünden tarik-i şeddin imtizaç ve terası ser-i negâmatın istima ve safası budur ki, sabiku’z-zikr mukassim üstad Hüseynînin perdesini ve hevasını cüz’i gösterdikten sonra, Dügâh perdesinde karar ede.”

Biraz muğlak bir açıklama olmasına rağmen, Hızır Ağa Rastı Dügâh sayarak (Rast perdesini Dügâha geçirerek) vermiş olduğu değişik icra ile beraber, Irakı Rast, Segâhı Nevâ, Nevây-ı Irak etmek gibi daha zor ve zıt diye belirttiği perdeler üzerinde şed yapılmasını büyük bir ustalık saymakta, bunu beceremeyenlerin yalan söylemeleri zorunlu olur, demektedir. Sistemci okulun devamı bir görüşe sahip olan Hızır Ağa’da şed makam terimi yoktur.
I
II. Sultan Selim Han devrinin bestekar ve müzikologu Abdülbaki Nasır Dede Tedkîk u Tahkik adlı kitabında kendinden evvel gelen -kendi söyleyişi ile- “kudema ve kudema-ı müteahhirin”in kitaplarına aldıkları şed-tabakat bahislerini incelemiş, ufak bazı değişikliklerle beraber, sistemci okulun tesbit ettiği normların aslına dokunmamış, icra sırasında yapılması ve uyulmasını zorunlu saydığı bazı kriterlere yer vermiştir.

Eski musikicilerin metinlerde tesbit ettikleri dört türlü şed yolunun bulunduğunu, bunların Dügâh ile Aşîran, Rast ile Çargâh, Irak ile Segâh ve Dügâh ile Hüseynî yolları olduğunu inceleyen Abdülbaki Nasır Dede, Dügâh ile Hüseynî şed yolunda beş perde bulunmasının uygulamada dört perdeye düşürülmüş olacağını hatırlatmaktadır.

Diğer taraftan sistemci okulun şed makam konusunu ele almadığını ve metinlerde meskût geçildiği hususunu göz önüne alan Abdülbaki Nasır Dede, konuya kesin bir açıklık getirmiş ve “Şed dediğimiz, mahsus tasnif olunan bir nesnedir” diye bir ifade kullanmıştır. 700 sene musikimize hakim olmuş ve hizmet vermiş sistemci okulun görüşlerini tesbit ederken, musikimizde bu devirlere ilişkin başka bir nazari sistemin mevcudiyetini göremiyoruz. Tek nazari okul Safiyüddin Urmevî’nin koymuş olduğu ve sistemci okul diye adlandırdığımız bu sistemdir. Bu sistemde, şed makam teriminin anlamı ve karşılığı yoktur.

Hatta 20-yüzyılda bile, şed makam teriminin anlam ve kapsamını kabul etmeyen, sistemci okulun şed makam yoktur düstûrunu benimseyen görüşlere rastlanmaktadır.

Bu görüşlerin basında Abdülkadir Töre-M. Ekrem Karadeniz görüşü yer almaktadır.
M. Ekrem Karadeniz Türk Musikisinin Nazariye ve Esaslarıyla, şed makamdan hiç bahsetmemiş, ancak bahsetmemesinin sebeplerini de açıklamamıştır.

Prof. Yalçın Tura da Türk Musikisinin Meseleleri adlı kitabında şed bahsine ayrı bir bölüm ayırmamakla beraber, Türk musikisi ses sisteminde şedlerin bulunmasında hasıl olan durumu izah ederken, ilk perdeden sonra dörtlü aralığı ile gidilmek sureti ile on altı basamak ilerleyince, on yedinci basamakta ilk sesin sekizlisine varılabileceğini, şeddin Safiyüddin’de olduğu gibi 17 perde üzerinde uygulama imkanının bulunduğunu işaret etmiş ve fakat şed makam deyimini kullanmadığı gibi böyle bir makam türü olmadığını bazı söyleşilerinde açıkça ifade etmiştir.

Görülüyor ki, zamanımızda, şed makam terim ve mefhumunu kabullenmeyen görüşler de bulunmaktadır.

B) Rauf Yekta Beyde Şed ve Şed Makam
Rauf Yekta Beyin, şed makam hakkında görüş ve bilgilerin; belirtmek için yayınladığı bir metin veya kitap bulunmamaktadır. Verimli ve olgun çağında vefatı sonucu, yazmaya devam ettiği Türk musikisi nazariyatına ilişkin kitaplarının yanda kalması, merhum üstadın görüş ve tesbitlerinin de yarıda ve noksan kalmasına sebep olmuştur. Ne var ki, Rauf Yekta’nın şed makamlar konusundaki görüşlerini mesai arkadaşları Dr. Suphi Ezgi ve Hüseyin Sadettin Arel, kitaplarında kayda alıp açıklamışlardır. Ezgi ve Arel’den evvel tetkiklerine başlayan ve edindiği bilgileri iki dostuna aktaran Rauf Yekta, şed makam hakkında ilk teshilleri yapan müzikolog olarak musiki tarihimizde yeterini almıştır. Bu itibarla, Arel sisteminin şed makamlar hakkında görüş ve teshilleri Rauf Yekta okulunun görüş ve tesbitlerinden farklı değildir.

C) Arel-Dr. Ezgi Sisteminde Şed ve Şed Makam
Şed makam terimini kullanan, tanıtan ve bu konudaki tetkikleri ile musikimizde yeni bir sayfa açan Arel okulu olmuştur.
Arel, şed ile şed makam arasındaki kavram farklarını incelemiş ve şeddin tarifini şöyle vermiştir:
“Bir makamı, asıl mevkiinden başka bir yere götürmek, o makamın şeddini yapmak olur.”
Dr. Ezgi de şu tarifi vermektedir:
“Bir makamı, asıl mevkiinden başka tabii ve umumi dizilerin herhangi bir sesi üzerine nakletmeye şed derler.”
Ayrı görülen bu tariflerde, esasta birleşme olduğu görülmektedir. Sistemci okulun anladığı ve kabul ettiği şed-tabakat ile de esasta birleşme gözlendiği şüphesizdir.
Arel, şed makamlar hakkında şu açıklamaları yapmaktadır:
“Herhangi bir makamın şeddini, ondan başka bir makam imiş gibi yan bir isimle anmak doğru değildir.”
… Fakat şimdiye kadar şed makamlara birer ayrı isim verilmiş olduğu için, biz yalnız böyle isimler verilmiş bulunanları gözden geçireceğiz.
Hakikatte gerek isimli, gerek isimsiz şed makamlar için yapılması en muvafık olan şey, hangi perde durak ittihaz edilmiş ise, o perdenin ismi ile asıl makamın adını yan yana getirmekten ibarettir.11
Arel okuluna göre, isimlendirilmiş ve kullanılmaya devam edilen şed makamlar 14 tanedir.
Sistemci okuldan devralınan 14 makamı, sistemci okulca verilmiş olan adlardan başka ilave bir tanıtım şekline ihtiyaç duyulmadığı literatürde görülmektedir. Diğer bir deyişle, sistemci okulda adı geçen 14 makama başka bir ad veya nitelik ilave edilmemiştir.
Şu halde, Arel okulunun şed makam olarak saydığı 14 makamın şed makam oluşları nereden kaynaklanmaktadır?
Biraz evvelki paragraflarda gördüğümüz gibi, sistemci okul şed makam adı altında bir makamın mevcudiyetini kabul etmemektedir. Bu durumda, şed makam terimi sistemci okulunun görüş ve tesbitleri dışında meydana getirilmiş bir kavram olmaktadır. Nitekim bu ad Rauf Yekta Bey ile Arel okulunun musikimize tanıttıkları bir isimdir ve 20. yüzyılın bir görüş ve buluşudur.
Şed makam bahsine bu suretle girerken, şed makam ile makamın şeddi terimlerinin anlam ve farklarını belirtmemiz icap ediyor.
Makamın şeddi, bütün nazari sistemlerin müşterek görüşlerine uygun düşen bir terim olarak, asıl makamın başka bir perde üzerine göçürülerek, bu perde üzerinde icrasından ibarettir. Bu durumda, makamın başka bir perdeye göçürülmesi ve seyir ve çeşnisinde hiçbir surette değişiklik yapılmaması söz konusudur.
Şed makam teriminde ise, anlamında bir tereddüt kapısının açık tutulduğu görüşü vardır ve bu terim makamın şeddi terimi ile zıtlaşan bir anlamı ifade etmektedir. Çünkü, Arel sisteminde bu adın -bir makamın başka bir perdeye göçürülmesi olmasına rağmen- 14 makam içinde yeni bir makam türü olarak meydana geldiği görüşü ileri sürülmektedir.
Bu yeni bir görüşün ifadesidir. Şed makamların varlığı söz konusudur ve bunların da ancak 14 tane olabildiklerine işaret edilmektedir.
Bu konuda sistemci okul görüşüne zıt düşen Arel okulu, şed makam adı altında topladığı 14 makamı hangi kaynaktan elde etmiştir? Çünkü sistemci okulda şed makam yoktur. Şu halde Arel sistemi, bu okuldan şed makamın varlığı hususunda bir faydalanmada bulunamayacaktır. O halde hangi kaynak söz konuşu olabilir?
Bu konuya ilişkin olarak Arel okulunun kurucularında yeterli bir bilgiye rastlanmıyor.

Arel’in bu konuda şu ifadesi bize biraz aydınlık vermektedir:
… Fakat şimdiye kadar şed makamlara birer ayrı isim verilmiş olduğu için, biz yalnız böyle isimlendirilmiş bulunanları gözden geçireceğiz.

Durumu analiz edelim:

A- 14 makam sistemci okul devrinde bulunmuş ve isimlendirilmiştir.

B- 14 makama şed makam ismini veren ise Arel okuludur. Çünkü, sistemci okulda 14 makama başkaca ilave bir ad verilmemiş ve bir kategori tanınmamıştır.

C- Şed makam terimim bulan yeni iki nazari sistem, sistemci okuldan devraldıkları 14 makamı şed makam olarak görmüşler, ayrıca bu tür makamlara ilişkin kaynak aramamışlar, kendileri kaynak yaratmışlardır.

D- Sonuç olarak Arel sistemi şu ayrım üzerinde durmaktadır:
a- Şed işlemlerinde, şeddi yapılan makamın dizisinin aynen -hiç bir değişikliğe uğratılmadan- diğer perdelere göçürülmesi asıldır.
b- Şeddi yapılan makamın göçürülen perdeden icrasında, seyir durumunun önemi yoktur.
c- Seyirden doğan çeşninin de önemi yoktur.

Görülüyor ki, Arel sisteminin şed makamlar hakkındaki görüşleri a,b,c, fıkralarında açıklandığı gibi göz önüne alınmakta ve özellikle dizinin aslını koruyarak başka bir perdeye göçürülmesi söz konuşu olmaktadır.

Arel sistemi, 14 makamın şed makamlar zümresini nasıl teşkil ettiğine ilişkin bir bilgi vermemektedir. Arel’in “.. .Fakat şimdiye kadar şed makamlara birer ayrı isim verilmiş olduğu için, biz yalnız böyle isimlendirilmiş bulunanları gözden geçireceğiz…” ifadesizden anlaşıldığı gibi, şed makam tarifi konu olarak alınmamakta ve başka paragraflarda da şed makamın tarifi verilmemektedir.

Adı geçen 14 makam şunlardır:
1- Acem Aşîran, 2- Mâhur, 3- Sultânî Yegâh, 4- Ruhnevâz, 5- Nihâvend, 6- Ferahnümâ, 7- Aşkefzâ, 8- Kürdîli Hicazkar, 9- Şed Arâbân, 10- Sûzidil, 11- Evcâra, 12- Hicazkâr, 13- Zirgüleli Sûzinâk, 14- Heftgâh.
Arel sisteminin görüşüne göre, bu makamlar beş asıl makamın değişik perdelerdeki şedleridir. Şedleri yapılan beş makamın isimleri de şöyledir:

1- Çargâh, 2- Bûselik, 3- Kürdî, 4- Zirgüle, 5- Segâh.

Arel’in yukarıdaki ifadesine tekrar dönelim:
Arel okuluna göre, eski musikiciler -sistemci okul- beş makamı değişik perdelere göçürmüşler, ancak bunların içinden 14 tanesine ad vermişlerdir.

Biz Arel ve Rauf Yekta sistemlerinin bu ana görüşüne katılamıyoruz, Çünkü:
Sistemci okulda, biraz yukarıda belirttiğimiz gibi, şed makam kavramı ve adı yoktur. 20. yüzyılın iki büyük teorik sistemi, sistemci okulda şed makam varmış gibi bir mütalaa içinde bulunarak, 14 makamı şed makam olarak görmüş ve tesbit etmişlerdir.
Sistemci okulda isimlendirilerek ayrılan makamların dışında yine başka perdeye göçürülmüş makamlar olduğunu göz önüne alan Arel ve Rauf Yekta sistemleri, adlan her nedense verilmemiş ve eserleri ortaya çıkarılmamış diğer göçürülmüşlere de şed makam adını vermektedir. Bu görüşe göre her şed bir makam niteliğindedir ve bunlara bir ad verilerek belirtilmesi icap ettiği zaman -daha evvelce adı konulmamış ise- göçürüldüğü perdenin ismi ile kendi adı eklenerek ifade edilmelidir. Mesela, Rastta Uşşak gibi.

Burada üzerinde durmak istediğimiz husus, her şeddin bir ayrı makam olarak tanınması ve görülmesi durumudur. Halbuki Arel’in şu kaydı vardır:

“Herhangi bir makamın şeddini, ondan başka bir makam imiş gibi ayrı isimle anmak doğru değildir. Çünkü, basit veya mürekkep bir makamı 24 gayri müsavi taksimatlı umumi dizinin müteaddit perdelerine göçürüp şed yapabiliriz: bunlar müstakil makam olamaz, aynı makamın kendi mevkiinden başka yerdeki şekli olur…” 11 12

Şed makam sayılan makamlarda, göçürülen makamın dizisinin ne dereceye kadar uygulandığına bakacak olur isek, gereği gibi uygulanmadığını görürüz. Bunun örneklerini biraz sonra vereceğiz.

Şed olduğu iddia edilen makamın seyri ile asıl makamın seyri hususunda bir benzerlik olup olmadığı incelemeye alınmamış ve benimsenmemiştir.

Şed olduğu iddia edilen makamın seyirlerinden doğan çeşnisinin asıl makamın çeşnisine benzerliği olup olmadığı da göz önünde tutulmamıştır.

Her iki sistemin, yalnız şed kavramı hakkında tarif vererek açıklık getirmesi, şed makam hakkında bir tarif vermemesi, büyük bir noksanlık olarak ortaya çıkmış bulunuyor.

Yine Arel sistemine göre, şeddi yapılan makamın dizisinin, bazı perdelerde şeddinin yapılmasının mümkün olmadığına ilişkin görüş ve tesbitleri, şeddi yapılan makamın dizisinin diğer perdeye hiçbir değişikliğe uğramadan göçürülmesi esasına dayanır. Şu halde bazı perdelerde bir değişmenin yapılması söz konuşu olmayacaktır.

Halbuki, bu kurala Arel okulunun da uymadığı görülmektedir. Örneklerini biraz sonra sıra ile vereceğiz.
Yalnız 14 makamı göz önüne alan ve adları verildiği için bu makamlar üzerinde duran Arel sistemi, bunun dışında daha fazla şedler üreterek yeni adlarla bazı şed makamlar bulamaz mı idi?

Arel’in bulduğu Ferahnümâ makamı, canlı bir örnek olarak literatüre geçtiğine göre, yeni makam buluşlarının mümkün olacağı kanıtlanmış olmaktadır. Öyle zannediyoruz ki, musikiciler arasında iltifat ve rağbet görüp görmeyeceği bilinmeyen yeni makamların icat edilmeleri, zaten makamlarımız hakkında kısır düşünceler besleyen çoğu musikicinin beğenisine erişemeyecek, hatta yaşamını bile sürdüremeyecek bir durumda kalacaktır, îşte bu sebeplerle, yeni makamların bulunmaları, musikimize yeterli derecede bir katkı ve hizmeti olmayacaktır.

Bir makamın varlığının ortaya çıkarılması, bu makamın dizişi ile beraber diğer yaratıcı faktör ve kriterlerin de varlığına bağlıdır. Bu kriterlerin basında seyir ve çeşni gelir, işte bu sebepledir ki, Arel-Dr. Ezgi sisteminin makamların varlığının sebepleri arasında olan yaratıcı faktör ve kriterlerden seyir ve çeşniyi gereği gibi göz önünde tutmadığı kanaati bizde hasıl olmaktadır. Hemen açıklayalım ki bu ihmal yalnız sistemin şed makam olarak saydığı makamlar için geçerlidir.

Arel okulunun şed makam olarak kabul ettiği 14 makamın şed durumlarının incelenmesine ve tesbitlerine sıra gelmiş bulunuyor. Bu inceleme ve tesbitleri iki ayrı başlık halinde gözden geçireceğiz:

a) Şed makamların kuruluşlarının analizi,
b) Hangi gurupta bulunmalarının icap ettiğinin gerekçeleri. Arel-Dr. Ezgi sisteminin şed olarak tanıttığı 14 makamın, hangi makamlardan terkip edildiğini incelemek icap etmektedir.

Şeddi yapıldığı açıklanan makam grupları şunlardır;
Çargâh, Bûselik, Kürdî, Zirgüleli Hicaz, Segâh. Şimdi bu saydığımız makamlardan doğan şed makamları sıra ile inceleyelim:

1- Çargâh makamının şedleri:

A- Acem Aşîran makamı:
Acem Aşîran makamına ilişkin olarak yaptığımız incelemelerde, bu makamın bir şed makam olamayacağını anladık.
Acem Aşîran makamını terkip eden makamlar içinde Acem makamının esaslı kurucu rolü bulunduğunu tesbit etmiş bulunuyoruz. Acem Aşîranın tiz dörtlüsü içinde aktif bir röle sahip olan Acem makamı, doyurucu olarak seyirler göstermekte , çoğu zaman Dügâhta asma kararlar vererek Acem makamı belirtilmekte ve ondan sonra diğer bir makama geçilmektedir. Bu tür asma kararlardan sonra tekrar Acem perdesi veya Nevâ perdesi tutularak ve Kürdî perdesi de açılarak Nigâr makamı çeşnisi içinde karara doğru gidilmektedir.
Burada dikkatimizi çeken özel bir seyir şeklini görüyoruz:
Karara doğru gelirken, çoğu zaman Çargâh perdesinin vurgulandığı ve Nigâr beşlisi içinde ve bu beşli hakim rolde görülerek seyirlerin yapıldığı görülür. Gerçi Çargâh perdesi açılmıştır, amma Kürdî perdesinin de az ölçüde rolünün bulunduğunu eserlerin tetkikinden anlıyoruz. Nitekim, bazı bestekarlarımızın, Çargâh açtıktan sonra kararlarda -Çargâh perdesi kadar olmasa bile- Kürdî perdesine vurgulamalar yaptıklarını görmekteyiz. Bütün bu seyirler, bize, karar sırasında, Nigâr makamının seyir ve karar çeşnisi içinde yapıldığını göstermektedir.
Nigâr beşlisi şeklinde görülen beşli, Çargâh makamı içinde bulunan bir beşli değil, Nigâr makamı içinde bulunan bir beşlidir. Musiki aleminde bilinen Çargâh makamı, Sabah ve Segâhlı bir makamdır. Bu makamda Bûselik perdesi bulunmamaktadır. (Arel-Dr. Ezgi sistemindeki Çargâh makamı diye nitelendirilen dizinin asıl çargâh makamı ile hiçbir ilişiği yoktur.) Bu perde Nigâr makamında bulunan ve makamda kurucu rolü olan bir sestir. Bu itibarla, Acem Aşîranda gördüğümüz karara giden beşli, Çargâh makamı ile ilişkisi olan bir beşli değil, Nigâr makamının içinde bulunan bir beşlidir. Karar bu beşli ile Nigâr makamı seyri ve çeşnisi içinde verilir.
Bütün teknik şartların ve makamı teşkil eden diğer makamların, Çargâh makamı ile bir ilişkisi olmadığı, müşterek hiçbir melodik yapının bulunmadığı belirlenmiş olmakla, Acem Aşîran makamının Nigâr ve Acem makamlarından doğmuş olduğu açıkça görülmekte ve anlaşılmaktadır.

B- mâhur makamı:
Sistemci okulun mâhur-ı Kebir ve mâhur-ı Sagir diye ikiye ayırdığı mâhur türleri bugün bilinmemekte ise de, bugün bildiğimiz mâhur, mâhur-ı Kebirin değişmiş bir türü olarak literatürümüzde yer almış bulunmaktadır.

Tiz duraktan seyre başlayan mâhurda, güçlü perdesi olan Nevâ ile Gerdaniye arasında ve hatta biraz tizlerde yapılan seyirlerde, çok değişik makam geçkilerine ve dolayısı ile o ölçüde çeşnilere de rastlamaktayız. Gerdaniye açarak, Hüseynî üzerinde ısrarlı vurgulamalarla, mâhurun, tizde çoğu zaman Sünbüle perdesini göstererek değişik bir çeşni içinde dolaştığı, eserlerin incelenmesinden çıkardığımız bir sonuçtur. ikinci bir değişik çeşni ise, Gerdaniye ile Nevâ arasında yapılan seyirlerde görülmektedir. mâhur eserlerin tetkiki ile elde ettiğimiz bu çeşnilerin anlamı şudur:

a) Gerdaniye-Hüseynî perdeleri ile, tizde Sünbüle perdesi kullanılarak ve ısrarla Hüseynî perdesine vurgulamalar yapılarak, bu tür seyirlerde Nişâbur makamının kullanıldığını göstermesi, mâhurdaki çeşnilerden birini teşkil eder.

b) Gerdaniye-Nevâ dörtlüsü içinde ve tize doğru Tiz Çargâha kadar bir seyir ile oluşturulan makam ise, zannedildiği gibi bir Çargâh makamı seyri değil, tamamen bir Nigâr makamı seyrini teşkil eder.

c) Bu seyirlerin yanı sıra, mâhur perdesinin Eviç perdesine dönüştürülmesi ile Nigâr çeşnisine ek olarak Rast çeşnisinin de katıldığını belirtmek icap eder.
Abdülbaki Nasır Dede, tiz dörtlüde bulunan mâhur perdesinden söz etmemekte ve seyrin Rast seyri içinde olduğunu, kararda ise yine Rast kararı verildiğini açıklamaktadır. Tanbûrî Hızır Ağa ise, karara gelirken Bûselik perdesinin kullanıldığını, ancak karara yakın melodik yapı içinde Segâh perdesine dönüştürüldüğünü ve böylece karara varıldığını yazmaktadır.
Görülüyor ki, gerek tiz dörtlüde ve gerekse karara doğru Mâhur-Eviç ve Bûselik-Segâh perdelerinin kullanılması ile, eskiden beri devam eden bu icra tarzının bugün de uygulandığı görülmektedir. Koma farkları gibi görünen bu perdelerin birbirinden farklılıkları, makamda önemli bir seyir ve dolayısı ile çeşni değişikliklerine sebep olmaktadır.
Arel-Dr. Ezgi sisteminde Çargâh makamından doğan bir şed makam olarak tanıtılan mâhur makamının, dizişi itibarı ile çok değişik makamların küçük dizilerinden oluştuğu açıkça görülmektedir. Bu itibarla, sözü edilen Çargâh makamı ile hiçbir surette bir ilişkisi bulunmadığı da anlaşılmaktadır.
Acem Aşîran makamında karara doğru gelen beşlinin nasıl bir beşli olduğunu biraz evvel ilgili paragrafta açıklamış idik. mâhurda da aynı durum ve aynı beşli görülüyor. Rast-Nevâ arasındaki beşli, görünüşte Çargâh beşlisi olarak tanınmaktadır. Aslında bir Nigâr beşlisi ile seyir gösteren mâhur makamında, makam olmadığı görülen Çargâh makamının beşlisi gibi gösterilmesi kabul edilemez. Burada, Segâh perdesinin kullanılması durumlarında, kararın Rast olarak değil yine H çeşnisi ile meydana geldiği görülmektedir.
Sonuç olarak, bütün ısrarlı görüşlere rağmen, Mâhurun, Çargâh makamının şed makamı olmasının mümkün olamayacağı açıkça görülmektedir.

2- Bûselik makamının şedleri:

A- Nihâvend makamı:
Arel-Dr. Ezgi görüşüne göre, bu makam Bûselik makamının şed makamıdır. “Basit Makamlar” bölümümüzde Bûselik makamının analizini yaparken, bu makamın tiz dörtlüsü içinde Nim Şehnaz perdesinin bulunmadığını, Kürdî dörtlüsü bulunduğunu tesbit etmiş idik. Arel sistemi ise, hiçbir örnek göstermeden, Hüseynî üzerindeki tiz dörtlünün bir Hicaz dörtlüsü olduğunu ileri sürmüş ve makamda Şehnaz perdesinin varlığından söz etmiştir. Eserler üzerinde yaptığımız incelemelerde, tiz dörtlü içinde Hicaz dörtlüsü ile lahnî parçalar bulunmadığını, açıkça görmüş ve tesbit etmiş idik. Diğer taraftan, Nihâvend makamının tiz dörtlüsünde bir Hicaz dörtlüsünün yer aldığını rahatlıkla görebiliyoruz. Şu halde ayrı ayrı dizilerden oluşan Bûselik ve Nihâvend makamları arasında, yalnız müşterek bir küçük dizi, karar perdeleri üzerinde bulunan bir Bûselik beşlisi olmaktadır. Biz bu beşlileri de incelemiş, Bûselikte, Bûselik beşlisi ile beraber Nigâr dörtlüsünün de bulunduğunu tesbit etmiş idik (Bkz. Bûselik makamı). Yine bu sebeple Bûselik makamının basit bir makam niteliğinde olmayacağını da görmüş idik. Bu şartlar altında, Nihâvend makamının, Bûselik makamından doğan bir şed makam olması mümkün değildir.

B- Sultânî Yegâh makamı:
Sultanî Yegâh makamına gelince, bu makamın aldatıcı dizisine bakılarak, Bûselik makamının şeddi bir makam olduğu sonucuna varmak kanaatimizce mümkün değildir.
Çünkü, Sultanî Yegâhtaki ve tizde bulunan dörtlü aynı zamanda da Dügâh üzerinde kurulu Hicaz Hümayun makamının pest dörtlüsüdür. Yalnız karara giden beşli, bir Bûselik beşlisinden ibarettir. Tizde ise, Dügâh üzerinde bulunan Hicaz Hümayun makamının dizisinin tamamı yerleştirilmiştir. Bu şartlar altında, değişik diziler gösteren iki makamdan (Bûselik ve Sultanî Yegâh) birinin diğerinin şed makamı olması ne teknik ne de lahnî yapıları bakımından mümkün değildir.

C- Ruhnevâz makamı:
Bu makam da aynen Sultanî Yegâh makamının yapışı içindedir. Ruhnevâzda, Hicaz Hümayun makamı, Bûselik perdesine yerleştirilerek, pestine bir Bûselik beşlisi eklenerek, Hüseynî Aşîranda karara vardırılmıştır. Sultanî Yegâh için yaptığımız açıklamalar bu makam için de aynen geçerli olmaktadır

3- Kürdî makamının şedleri:

A- Kürdîli Hicazkâr makamı:
İcat edildiği yıllarda adına Hicazkar-ı Kürdî denilen ve Arel sisteminde Kürdî makamının şed makamı olarak tanıtılan Kürdîli Hicazkar makamı ile Kürdî makamı arasında, karar kısmındaki küçük dizi arasında bulunan benzerlikten başka hiçbir ilişki bulunmamaktadır. Kürdîli Hicazkarın tiz dörtlüsünü meydana getiren dörtlüler başka makamlarda bulunan dörtlü ve beşlilerdir. Bunlar:
Nevâ üzerindeki Hicaz, Beyatî, Uşşak ve Çargâh üzerindeki Rast küçük dizileridir.
Bu kadar değişik dörtlü ve beşliden oluşan Kürdîli Hicazkar makamının Kürdî makamı ile ilişkisi hemen hiç yok gibidir. Hatta, Kürdî dizileri bile değişiklik göstermekte, Kürdîli Hicazkardaki Kürdî perdesi biraz daha dik basılmakta, bazen de Uşşaktaki Segâh perdesi pestleşmesine kadar değişiklik göstermektedir.

B- Aşkefzâ makamı:
Hüseynî Aşîran perdesinde karar veren Aşkefzâ, karar kısmında Kürdî çeşnisi ile kararını vermesi, tizdeki beşlinin de Bûselik beşlisi olarak bulunması iddia sahiplerinin iddialarını kuvvetlendirici bir benzerlik olması dolayısı ile, tereddüt yaratabilir. Ancak seyir ve çeşni yönünden Kürdî makamına hiç benzememektedir. Çünkü, Kürdî makamındaki çeşni bizi başka makamların çeşni ve seyirlerine doğru götürmektedir. Kürdî makamı, tetkik edildiği zaman basit bir makammış gibi görülmekte ise de, tizinde bulunan Bûselik beşlisinin varlığı şematik tabloda belirtilmekle beraber, bu beşlinin diğer makamların küçük dizileri sık sık yer değiştirdiği görülmektedir. Diğer taraftan, Kürdî makamındaki eserlerde görülen bir özellik de, Kürdî perdesinin kararlara çok yakın melodi içinde açılarak karar verilmesidir. Bütün bu teknik ve lahnî yapı farklarının göze batar şekilde belli olmaları durumunda, Aşkefzânın, Kürdî makamının seyir ve çeşnisinden büyük ve kesin farklı lahnî yapılarla yapıldığı belli olmaktadır.
Görülüyor ki, Kürdî makamının yapışı itibarı ile ve bu yapının gösterdiği değişik özellik sonucu, Aşkefzânın Kürdî makamının şed makamı olması mümkün değildir.

C- Ferahnümâ makamı:
Arel’in bulduğu yeni bir makamdır ve Kürdî makamının Yegâh perdesinde oluşmuş şed makamı olarak tanıtılmıştır.
Aşkefzâ için bir evvelki paragrafta ileri sürdüğümüz görüşleri bu makam için de söyleyebiliriz. Her şeyden önce, seyir ve çeşni ayrılıkları yönünden ve yalnız karara giden Kürdî dörtlüsünde bir benzerlik bulunması, Ferahnümanın şed makam olarak oluşmasına yeterli olmamakta, iki makam arasında benzerlikler yalnız karar kısmında kendini göstermektedir.

4- Zirgüleli Hicaz makamının şedleri:

A- Evcârâ makamı:
Zigüleli Hicaz dizişi ile Evcârâ dizişi arasında ilk bakışta bir benzerlik sezildiği zannedilir ise de bu aldatıcı bir görünüş olarak kalmaktadır.
Evcârâda, Nim Hicaz üzerine kurulmuş bir Hicaz Hümayun makamının dizişi eserlerde bütün açıklığı ile görülmekte, karara doğru bir Zirgüleli Hicaz beşlisi yer almaktadır, işte, makamı bir sekizli şeklinde anlayan Arel-Dr. Ezgi bu noktada isabetli olmayan bir tesbitte bulunmuştur. Çünkü, Evcârâ, sekizli içinde sıkışıp kalan bir makam değil, Eviç perdesinden tizlere doğru genişleme gösteren ve eserlerde bu genişlemeyi Hicaz Hümayun makamı içinde yapan bir makamdır. Bırakınız seyir ve çeşnideki değişiklikleri, bu tür bir teknik yapı ile eserlerin bestelenmesi bile makamın Zirgüleli Hicazın şeddi diye tanıtılmasına imkan vermeyen bir büyük ayrılıktır.

B- Sûzidil makamı:
Evcârâ için bir evvelki paragrafta yaptığımız analizler Sûzidil için de aynen uygulanır durumdadır. Hatta, Nim Hisar ve Nim Şehnaz perdelerinin Hisar ve Şehnaz perdeleri olarak kullanılmaları icap ettiği için, bu suretle aradaki ses farkları bile yapı farkının bir örneği teşkil eder.

C- Şed Araban makamı:
îsmi bile bize bir başka makamdan geldiğini hatırlatıyor. Araban makamı musikimizde iki türlü kullanılmıştır. Biri, Hicaz Hümayun Makamının Nevâ üzerindeki icrası, diğeri aynı makamın Dügâhta karar vermesi şeklindedir. Gazi Giray Han ve Hacı Sâdullah Ağa eserlerinde Nevâ üzerinde karar veren türünü kullanmışlardır. Sonradan yapılan bestelerde, bu özellik üzerinde durulmamış ve Yegâh üzerinde tize doğru yerleştirilmiş bir Zirgüleli Hicaz dizisinin bulunduğu görüşü hasıl olmuştur. Halbuki buradaki dizi bir başka makamın dizisidir. Bu makam, Nevâ üzerinde kurulmuş Hümayun makamıdır.
Yegâha inilirken icra olunan lahnî yapı, Rast üzerindeki Nihâvend beşlisinin bize verdiği Nihâvend çeşnisidir. Bundan sonra, yine Zirgüleli Hicaz kullanılmamış, Yegâh üzerinde bir Hicaz Hümayun çeşnisini bize veren Hicaz dörtlüsü yer almıştır. Bu itibarla, Hicaz Zirgüle makamının Şed Araban makamı ile hiçbir ilgisi bulunmadığı, Yegâh üzerinde kurulu sekizlinin yanlış yorumlanması sonucu bu görüşe yer verilmiş olduğu açığa çıkmaktadır.

D- Zirgüleli Suzinak makamı:
III. Sultan Selim Han döneminin bir buluşu olan Zirgüleli Suzinak makamı, biraz evvel analizini yaptığımız makamlarda olduğu gibi aldatıcı bir dizinin bulunması sonucu, Zirgüleli Hicaz makamının şed makamı gibi görülmüştür.
Nevâ üzerinde kurulmuş Hicaz Hümayun makamının pestine bir Zirgüleli Hicaz beşlisinin katılması ile hasıl olan bu makamın, Zirgüleli Hicaz makamının şeddi diye tanıtılması, hem teknik hem de seyir ve çeşni açılarından tamamen değişik bir seyir ve çeşni göstermesi ve dolayısı ile lahnî yapının değişik olması dolayısı ile imkansızdır.

5- Segâh makamının şedleri:
A- Heftgâh makamı;
Nim Hicaz perdesinde karar veren Heftgâh makamının dizisi de, Segâh makamının dizisinden ayrılıklar göstermektedir, ilk ayrıldığı yer şudur: Segâhta beşli evvel geldiği halde, Heftgâhta dörtlü evvel gelmektedir. Asıl ayrılık, tiz beşlide olan ayrılıktır. Zira, Heftgâhta tiz beşliyi Ferahnak beşlisi oluşturmakta, bazen de Segâh beşlisi yer almaktadır.
Bu iki makam arasında, gerek dizi ve gerekse yeri ve çeşni yönlerinden hiçbir benzerlik bulunmaması sebebi ile, bir şed olma durumu söz konuşu olamaz. Zaten, Arel sisteminin kurucularında bu makam yalnız Arel tarafından ileri sürülmüş ve sözü edilmiştir.

Sonuç:
Arel sisteminin şed makam olarak musikimize tanıttığı 14 makamın, yukarıda açıkladığımız teknik ve bilimsel sebeplerle, şed olamayacakları artık tamamen belli olmuş ve açıklığa kavuşmuştur.

Aslında, şed makam kavramını ileri sürdükleri halde, bu kavramın Arel- Dr. Ezgi sisteminde tarifi de yapılamamıştır. Hatta şed makam kavramının kapsamının değerlendirilmesinde şed kavramı ile karışık bir anlama doğru ifade akışı vardır. Bu iki kavramın kesinlikle birbirinden ayrı görülmeleri icap etmektedir. Bu itibarla, şed makamın varlığı hususunda Arel sisteminin bütün görüşleri askıda kalmakta, teshilleri ise tekniğe ve makam yapılarının bilimsel kurallarına uymamaktadır.

Arel sistemi kurucuları arasında, şed makamların varoluşuna ilişkin bir görüş ayrılığı bulunmamaktadır. Ancak, hangi makamların şed grubuna girebileceği hususunda bir görüş birliği sağlanamamıştır. Özellikle Segâh makamının şeddi olarak Heftgâh makamının ve Irak ile Eviç makamlarının kabulü konusunda kurucuların ayrı görüşler ileri sürdükleri görülmektedir. Irak ve Eviç makamları şed olarak kabul ve tesbit edildiği takdirde, sözü edilen 14 makamın artarak 15 makama yükseldiği görülecektir. Diğer taraftan Dr. Ezgi, Heftgâh makamını şed makam olarak kabul etmemekte ve bu makamdan söz açmamaktadır.

Biz, Arel sisteminin kurucularından olan Arel’in Segâh makamının şeddi olarak gösterdiği Heftgâh makamı üzerinde durmağı uygun gördüğümüz için, bir evvelki paragrafta bu konuyu incelemeye almış bulunuyoruz.

Dr. Ezgi’nin, Segâh makamının şedleri olarak tanıttığı Eviç ve Irak makamlarının incelenmesini göz önüne almıyoruz. Görüşlerimizi bu makamların analizlerini yaparken, bildirmeyi uygun buluyoruz.

Şimdi elimizde bulunan ve bütün güzellik ve haşmeti ile bize hitap eden, bizi coşturan, lirik bir duygu atmosferi içinde bize bedii hatta ulvi zevk ve neşe veren bu makamlarımızın hangi makam sınıfı içinde olmaları icap eder konuşu üzerinde durmanın sırası gelmiş bulunuyor.

Dikkat edilirse, hemen hepsi bir sekizli içine sığmayan makamlardandır. Bununla birlikte, yalnız iki makamın değil, daha fazla makamın da bünyelerinde (terkip edilmelerinde)yer aldığı bir gerçektir. Bu durumda, 14 makamın basit makamlar içinde görülmeleri ve sayılmaları mümkün olmayacaktır. Diğer taraftan, mürekkep makamların yapılış ve tasniflerine uygun bir lahnî yapı ve genişliği görülen bu makamların mürekkep makamlar (birleşik makamlar) sınıfı içinde mütalaa edilmeleri hem teknik hem de bilimsel açıdan en uygun bir görüş ve tesbit olacaktır. Bu itibarla, bu makamları mürekkep makamlar kabul etmek, şed makam olarak tanıtıp asıllarını ve mensubiyetlerini görmemek gibi bir isabetsizliği de ortadan kaldırmak için bilimsel görüş ve analizlerle bu makamları tanımak zaruri ve isabetli yol olmaktadır.
_______________________________________
Ana Kaynak : Kutluğ, Yakup Fikret, Türk Musikisinde Makamlar, YKY Yayınları, 2000, İstanbul
Kaynak Notları :
1 Dr. Suphi Ezgi, Amelî ve Nazari Türk Musikisi, Cilt IV, s. 189.
2 Dr. Suphi Ezgi, Amelî ve Nazarî Türk Musikisi, Cilt IV, s. 189.
3 Dr. Suphi Ezgi, Amelî ve Nazarî Türk Musikisi, Cilt IV, s. 189.
4 H. Sadettin Arel, Türk Musikisi Nazariyatı Dersleri, s. 15.
5 Dr. Suphi Ezgi, Amelî ve Nazarî Türk Musikisi, Cilt IV, s. 225.
6 H. Sadettin Arel, Türk Musikisi Nazariyatı Dersleri, s.130, paragraf 432.
7 Farabi Kitabü ‘l Musikiyü ‘l-Kebirin birinci kitabinin birinci bahsinde tabakattan bahseder.
8 Abdülkadir Meragî, Cami’ü ‘l-Elhan, Bab 6, Fasıl 3.
9 Kantemiroğlu’nda perdeler üç grupta toplanmıştır:
1- Kalın sesli perdeler; 2- İkinci derecede tiz perdeler; 3- Üçüncü derecede tiz perdeler. Kalın sesli perdeler şunlardır: Yegâh, Aşîran, Irak, Dügâh, Segâh, Çargâh. Tiz sesli perdeler şunlardır: Nevâ, Hüseynî, Acem, Gerdaniye, Muhayyer, Tiz Segâh, Tiz Çargâh. Üçüncü derecede tiz perdeler şunlardır: Tiz Nevâ, Tiz Hüseynî. Pestten tize çıkarken ve tizden peşte inerken, iki perde arasında yer alan perdelere yarım sesli perdeler adını veren Kantemiroğlu örnek olarak şu perdeleri veriyor; Nevâdan tize doğru gidilip ara perdeye basılırsa Beyatî sadâsı, Hüseynîden peşte doğru gidilip ara perdeye basılırsa Hisar perdesi bulunur. Kantemiroğlu, “Makamların Sayıları ve Adları” başlıklı bir paragrafta da makamların yedi türde toplanabileceğini işaret ederek, bu türlerin nasıl oluştuğunu anlamaya çalışmaktadır. (Kitabü ‘l-ilmü ‘l-Musiki ala Vechi’l-Hurufat, Cilt I, s. 7 ve 44)..
10 Kantemiroglu şed çeşitlerini anlatırken 1. şekil için iki ayrı isim (”Şeddü’l-Yehudan” ve “Şeddü’l-ihvan”) kullanmaktadır. Bunlardan Şeddü’l-ihvan bize daha uygun gelmektedir. Çünkü, Şeddü’l-Yehudan özellikle Yahudi musikicilere ait bir icra şekli anlamını verirken, Şeddü’l-thvan musikiye ilgi duyup icra ile uğraşanlar dolayısıyla verilmiş bir isim olması itibarile daha uygun düşmektedir.
11 H. Sadenin Arel, Türk Musikisi Nazariyatı Dersleri, s.133, prg. 445, 446, 447.
12 H. Sadettin Arel, Türk Musikisi Nazariyatı Dersleri, s. 133, prg. 446.
13 Çargâh makamının varlığına ilişkin olumlu ve olumsuz görüşlerin nazariyatta bütün ağırlığı ile tartışma konuşu olduğunu ve devam ettiğini hatırdan çıkarmamak icap etmektedir.(1)

* * * *

Özet:
Göçürülmüş Makamlar
Bir makamı, kalıbını bozmadan asıl yerinden başka bir yere götürmek, o makamın şeddini yapmaktır. Yani o makamı göçürmektir.

İsimlendirilmiş ve halen kullanılmakta olan şed makamlar 14 tanedir. Bunlar;

Çargâh makamı şedleri:
♪ Mahur Makamı
♪ Acem Aşiran Makamı
Buselik makamı şedleri:
♪ Sultani Yegâh Makamı
♪ Nihavend Makamı
♪ Ruhnevaz Makamı

Kürdi makamı şedleri:
♪ Kürdi’li Hicazkâr Makamı
♪ Aşkefza Makamı
♪ Ferahnüma Makamı
Zirgüle’li Hicaz makamı şedleri:
♪ Zirgüle’li Suzinak Makamı
♪ Hicazkâr Makamı
♪ Şedaraban Makamı
♪ Evcara Makamı
♪ Suz-i Dil Makamı

Segah makamı şeddi:
♪ Heftgâh Makamı
Nev’eser makamı şeddi:
♪ Reng-i Dil Makamı

Çargâh makamı şedleri:
Mahur Makamı

Mahur makamı, Çargâh makamı dizisinin Rast perdesi üzerine göçürülmesiyle elde edilir.

Durağı: Rast perdesidir.
Seyri: İnicidir.
Güçlüsü: Gerdaniye perdesidir.
Yedeni: Geveşt perdesidir.
Donanımı: Fa için küçük mücennep diyezi donanıma yazılır.

Rast perdesinde Çargâh beşlisi ve Neva perdesinde Çargâh dörtlüsü halinde meydana gelen Mahur makamı dizisi, tiz durak (Gerdaniye) üzerinde Çargâh beşlisi halinde genişler.

Dizinin Seyri: Mahur makamının seyrine Gerdaniye perdesi veya civarından başlanır. İnici bir seyre sahip olmasından dolayı tiz durak civarındaki seslerde veya genişleme seslerinde dolaşılır. Güçlü olan Gerdaniye perdesinde kalış yapılır.
Çargâh dörtlüsü ile Neva perdesine inilerek asma kalış gösterilir. Dizinin yukarıdan aşağıya iniş cazibesine uyarak Buselik perdesi Segâh yapılır. Bu değişiklik makama yumuşak bir hava verir. Hüseyni perdesinde Buselik, Çargâh perdesinde Çargâh ve Dügâh perdesinde Hüseyni’li kalışlar da yapilabilir. Dizinin seslerinde gezinilerek, Çargâh beşlisinin sesleri ile Rast perdesinde karar verilir.
Acem Aşiran Makamı

Acem Aşiran makamı, Çargâh makamı dizisinin Acem Aşiran perdesi üzerine göçürülmesiyle elde edilir.

Durağı: Acem Aşiran perdesidir.
Seyri: İnicidir.
Güçlüsü: Acem perdesidir (ikinci derecede Çargâh).
Yedeni: Hüseyni Aşiran perdesidir.
Donanımı: Si için küçük mücennep bemolü donanıma yazılır.

Dizinin genişlemesi, Acem perdesi üzerinde Çargâh beşlisi şeklinde yapılır.

Dizinin Seyri: İnici bir seyre sahip olan Acem Aşiran makamının seyrine Acem perdesi civarından başlanır. Dizinin üst tarafında bulunan Çargâh dörtlüsü ve genişleme seslerinde dolaşılarak Acem perdesinde asma kalış gösterilir. Daha sonra Acem perdesinden aşağı inilerek Çargâh perdesinde geçici kalış yapılır. Ayrıca Dügâh perdesine inilerek Kürdi çeşnili yarım karar da yapılabilir. Dizinin üst tarafinda Çargâh beşlisi halinde genişleyen Acem Aşiran dizisi, yakın makam dizilerini çok kullanmamasına karşılık ağırbaşlı bir makamdır. Acem Aşiran dizisi seslerinde fazlaca dolaşılan bu makamda, kalış sesleri olan Acem, Çargâh ve Dügâh perdelerinde sıkça duruşlar yapılır. Karara doğru Çargâh beşlisinin sesleri kullanılarak gidilir ve yedeni olan Hüseyni Aşiran perdesi de gösterilerek Acem Aşiran perdesinde karar verilir.
Buselik makamı şedleri:
Sultani Yegâh Makamı

Sultani Yegâh makamı, Buselik makamı dizisinin Yegâh perdesi üzerine göçürülmesiyle elde edilir.

Durağı: Yegâh perdesidir.
Seyri: İnicidir.
Güçlüsü: Neva perdesidir (ikinci derecede Dügâh).
Yedeni: Kaba Nim Hicaz perdesidir.
Donanımı: Si için küçük mücennep bemolü, do içinbakiye diyezi donanıma yazılır.

Sultani Yegâh makamı, Neva perdesi üzerinde Buselik dizisi halinde genişler.

Dizinin Seyri: İnici bir seyre sahip olan Sultani Yegâh makamının seyrine genellikle tiz durak civarından başlanır. Neva perdesi üzerindeki Buselik beşlisinin sesleri kullanılarak Neva perdesinde asma kalış yapılır. Neva perdesinden aşağı doğru Hicaz’lı olarak inilerek gezinilir. Genişleme sesleri de kullanılarak Neva perdesinde ısrarlı kalışlar yapılır. Neva perdesinden aşağı doğru Hümayun’lu veya Kürdi’li inişler yapılarak Dügâh perdesinde kalış yapılır. Karara doğru Buselik beşlisinin sesleri kullanılarak inilir. Yedeni olan Kaba Nim Hicaz perdesi de belirtilerek Yegâh perdesinde karar verilir.
Nihavend Makamı

Nihavend makamı, Buselik makamı dizisinin Rast perdesi üzerine göçürülmesiyle elde edilir.

Durağı: Rast perdesidir.
Seyri: İnici – çıkıcıdır.
Güçlüsü: Neva perdesidir.
Yedeni: Irak perdesidir.
Donanımı: Si ve mi için küçük mücennep bemolü donanıma yazılır.

Nihavend makamı dizisi hem alt hem de üst taraftan genişleme yapar. Alt taraftan Hicaz dörtlüsü, üst taraftan Buselik beşlisi olarak genişler.

Nihavend makamı, Türk Musikisi makamları içerisinde en fazla kullanılan makamlardan biridir. Nihavend makamı dizisinin seslerinin müsait olması nedeniyle batı müziği enstrümanları ile de rahatlıkla icra edilebilir.

Dizinin Seyri: İnici - çıkıcı seyre sahip olan Nihavend makamının seyrine genellikle orta seslerden başlanır. Neva perdesi üzerindeki Kürdi veya Hicaz dörtlüsünün sesleri kullanılarak güçlü sesi olan Neva perdesinde asma kalışlar yapılır. Buselik beşlisinin sesleri kullanılarak tiz seslerde dolaşılır. İnişte çeşitli geçkiler kullanılarak tekrar Neva perdesinde asma kalış yapılır. Dizinin orta seslerinde dolaşılır. Karar perdesine inilirken Buselik sesleri kullanılır. Karardan önce, dizi alt taraftan Hicaz sesleriyle genişleme yapar. Buselik beşlisinin sesleri ile yedeni olan Irak perdeside gösterilerek karar sesi olan Rast perdesinde karar verilir.
Ruhvenaz Makamı
Hüseyni Aşiran perdesine göçürülen Buselik makamına Ruhnevaz adı verilir.

Durağı: Hüseyni Aşiran perdesidir.
Seyri: İnici – çıkıcıdır.
Güçlüsü: Buselik perdesidir.
Yedeni: Kaba Nim Hisar perdesidir.
Donanımı: Fa için küçük münecceb diyezi donanıma yazılır.

Kürdi makamı şedleri:
Kürdi’li Hicazkâr Makamı

Kürdi makamı dizisinin Rast perdesi üzerine göçürülmesiyle elde edilir.

Kürdi’li Hicazkâr makamını bir şed, bir de mürekkep (bileşik) olarak olarak ikiye ayırıp ele almak gerekir. Çünkü makam hem Kürdi makamının Rast’taki şeddi olarak kullanılmış, hem de aynı perdede Kürdi dizisi esas olmak üzere başka dizi ve çeşniler alarak mürekkepleşmiştir. Şimdi inceleyeceğimiz şed olan Kürdi’li Hicazkâr makamıdır.
Durağı: Rast perdesidir
Seyri: İnicidir
Güçlüsü: Gerdaniye perdesidir (ikinci derecede Çargâh)
Yedeni: Acem Aşiran perdesidir
Donanımı: Si, mi ve la için küçük mücennep bemolü donanıma yazılır.

Dizinin Seyri: İnici bir seyre sahip olan Kürdi’li Hicazkâr makamının seyrine genellikle tiz durak sesi olan Gerdaniye perdesinden başlanır. Çok parlak ve renkli nağmelerin yapıldığı Kürdi’li Hicazkâr makamının seyri yapılırken Gerdaniye perdesindeki Kürdi ve Hicaz’lı kalışlar bu makamın karekteristik özelliğidir. Dizinin diğer sesleri kullanılarak Neva perdesinde Arazbar’lı (Neva’da Uşşak-Bayati dizisi) kalışlar yapılır. Ana dizinin sesleri kullanılarak Kürdi dörtlüsünün sesleri ile Rast perdesinde karar verilir.
Aşkefza Makamı
Kürdi makamı dizisinin Hüseyni Aşiran perdesine göçürülmesiyle oluşur.
Durağı: Hüseyni perdesidir.
Seyri: İnici – çıkıcıdır.
Güçlüsü: Dügâh perdesidir.
Yedeni: Yegâh perdesidir.
Donanımı: Herhangi birşey yazılmaz.

Ferahnüma Makamı
Kürdi makamının Yegâh perdesine göçürülmesiyle Ferahnüma makamı meydana gelir.
Durağı: Yegâh perdesidir.
Seyri: İnici – çıkıcıdır.
Güçlüsü: Rast perdesidir.
Yedeni: Çargâh perdesidir.
Donanımı: Si ve mi için küçük münecceb bemolleri donanıma yazılır.

Zirgüle’li Hicaz makamı şedleri:
Zirgüle’li Suzinak Makamı

Zirgüle’li Suzinak makamı, Zirgüle’li Hicaz makamı dizisinin Rast perdesi üzerine göçürülmesiyle elde edilir.

Durağı: Rast perdesidir.
Seyri: İnici – çıkıcıdır.
Güçlüsü: Neva perdesidir.
Yedeni: Irak perdesidir.
Donanımı: Si için koma bemolü, mi ve la için bakiye bemolü, fa için bakiye diyezi.

Dizinin Seyri: Zirgüle’li Suzinak makamının seyrine Neva perdesi civarından başlanır. Dizinin orta seslerinde dolaşılarak Neva perdesinde asma kalış yapılır. Neva perdesi üzerindeki Hicaz dörtlüsünün sesleri, bazen Rast dörtlüsü halinde de kullanılarak, tiz durak üzerindeki genişleme seslerine geçilir. Tekrar ana dizini seslerine inilir. Çargâh perdesinde Nikriz’li, Segâh perdesinde de Hüzzam’lı asma kalışlar yapılabilir. Ana dizinin seslerine geçilerek Hicaz beşlisinin sesleriyle Rast perdesinde karar verilir.
Hicazkâr Makamı

Hicazkâr makamı dizisi, Zirgüle’li Hicaz makamı dizisinin Rast perdesi üzerine göçürülmesiyle elde edilir.

Durağı: Rast perdesidir.
Seyri: İnicidir.
Güçlüsü: Gerdaniye perdesidir (ikinci derecede Neva).
Yedeni: Irak perdesidir.
Donanımı: Si için koma bemolü, mi ve la için bakiye bemolü, fa için bakiye diyezi.

Dizinin Seyri: İnici bir karektere sahip olduğundan dolayı Hicazkâr makamı seyrine tiz durak civarından başlanır. Genişleme seslerinde dolaşılarak Gerdaniye perdesinde asma kalış yapılır. Daha sonra ana dizinin seslerine geçilerek Neva’da Kürdi’li, Çargâh’da Buselik’li kalışlar yapılır. Rast perdesinde Hicaz beşlisinin sesleri kullanılarak karar verilir.
Şedaraban (Şedd-i Araban) Makamı

Şedaraban makamı, Zirgüle’li Hicaz makamı dizisinin Yegâh perdesi üzerine göçürülmesiyle elde edilir.

Durağı: Yegâh perdesidir.
Seyri: İnicidir.
Güçlüsü: Neva perdesidir (ikinci derece Rast).
Yedeni: Kaba Nim Hicaz perdesidir.
Donanımı: Si ve mi için bakiye bemolü, fa ve do için bakiye diyezi.

Dizinin Seyri: İnici bir makam olan Şedaraban makamının seyrine genellikle Neva perdesi civarından başlanır. Bu perde de asma kalış yapılarak dizinin seslerinde dolaşılır. Sonra dizinin genişleme seslerine geçilir. Neva perdesinde Hicaz’lı olarak dolaşılır. Tekrar dizinin seslerine inilir. Buradan ana dizinin seslerine geçilerek Yegâh üzerindeki Hicaz beşlisinin sesleri kullanılarak karar perdesine inilir. Yedeni olan Kaba Nim Hicaz sesi gösterilerek karar verilir.
Evcara Makamı

Evcara makamı dizisi, Zirgüle’li Hicaz makamı dizisinin Irak perdesi üzerine göçürülmesiyle elde edilir.

Durağı: Irak perdesidir.
Seyri: İnicidir.
Güçlüsü: Eviç perdesidir (ikinci derecede Nim Hicaz).
Yedeni: Acem Aşiran perdesidir.
Donanımı: Si için koma bemolü, fa, do, mi ve la için bakiye diyezi.

Dizinin Seyri: Evcara makamının seyrine tiz durak civarından başlanır. Tiz durak civarında ve genişleme seslerinde dolaşılarak Eviç perdesinde asma kalış yapılır. Tekrar ana dizinin seslerine geçilerek Nim Hicaz perdesinde asma kalış yapılır. Yedeni olan Acem Aşiran perdesi de gösterilerek Irak perdesindeki Hicaz beşlisinin sesleriyle karar verilir.
Suz-i Dil Makamı

Suz-i Dil makamı dizisi, Zirgüle’li Hicaz makamı dizisinin Hüseyni Aşiran perdesi üzerine göçürülmesiyle elde edilir.

Durağı: Hüseyni Aşiran perdesidir
Seyri: İnicidir
Güçlüsü: Hüseyni perdesidir (İkinci derecede Buselik)
Yedeni: Kaba Nim Hisar perdesidir
Donanımı: Sol ve re için bakiye diyezi, fa için koma donanıma yazılır.

Dizinin Seyri : Suz-i Dil makamı inici diziye sahip olduğundan seyre genellikle tiz durak civarından başlanır. Dizinin üst tarafında bulunan Hicaz dörtlüsünün seslerinde dolaşılarak genişleme seslerine geçilir. Hüseyni üzerinde Hicaz’lı olarak yapılan genişleme sesleri, inişte genellikle Buselik sesleriyle yapılır. Tiz durakta ısrarlı kalışlar yapılır. Ana dizinin seslerine geçilerek yedeni olan Kaba Nim Hisar perdesi de gösterilerek Hüseyni Aşiran perdesinde karar verilir.
Segâh makamı şeddi:
Heftgâh Makamı
Segâh makamı dizisinin Nim Hicaz perdesine göçürülmesiyle oluşur.
Nev’eser makamı şeddi:
Reng-i Dil Makamı
Nev’eser makamı dizisinin Acem Aşiran perdesine göçürülmesiyle oluşur.(2)
______________________________________
* Dr. Ayhan Sarı
(1) http://www.turkmusikisi.com/nazariyat/sistemler/ozelde_makam.htm

(2) http://ikv-wien.com/htm-tr/ktm-makamlar-gocurulmus-tr.html




Hoşgeldiniz