2009 Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’nin ardından… Y.Doç.Dr. Göktan Ay


Toplam Okunma: 2630 | En Son Okunma: 14.05.2024 - 05:57
Kategori: Değerlerimiz

30 Ocak 2010 Cumartesi günü, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın daveti üzerine “2009 Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri” için C.R.R. Konser Salonu’ndaydım… “Ney üstadı Niyazi Sayın ve tanburi Necdet Yaşar’ın yarım asırlık dostluğu, Kültür Bakanlığı’nın 2009 yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülmeleriyle bir kez daha taçlanmış oldu… Necdet Yaşar hocam, İTÜ TMDK’da fazla kalmadı. İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu’nu kurarak, gençlerin disiplin içinde, kaliteli icra yapmalarına imkan sağladı. Niyazi Sayın hocam da, son çıkan emeklilerin sözleşmeli çalışamayacaklarına dair yasa ile birlikte 10’u aşkın sanatçı öğretim elemanı ile birlikte konservatuardan ayrılmak zorunda kaldı…

Murat Salim Tokaç yönetimindeki İstanbul Devlet Türk Müziği Araştırma ve Uygulama Topluluğu’nun, aralarında ödül alan sanatçıların bestelerinin de bulunduğu eserler seslendirdiği törende, Fahri Tanır tarafından hazırlanan ve Neyzen Niyazi Sayın ile Tanburi Necdet Yaşar’ı anlatan “Bir Yaşam Öyküsü” adlı film sunuldu.

“Ney üstadı Niyazi Sayın ve tanburi Necdet Yaşar’ın yarım asırlık dostluğu, Kültür Bakanlığı’nın 2009 yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülmeleriyle bir kez daha taçlanmış oldu. Necdet Yaşar ve kadim dostu Niyazi Sayın, Türk müziğine olan katkılarından dolayı bu ödüle layık görüldü. Yaşar, alacakları ödülle ilgili “İkimizin yarım asrı geçen arkadaşlığı, sanata hizmetimiz, parayla pulla alakamızın olmayışı, her şeyden önce sanat deyişimiz, prensiplerimizden hiç ödün vermeyişimiz dikkate alınarak bizleri taltif ediyorlar, yaşımızdan dolayı değil” diyor.

Ben her iki sanatçı hocamız ile konservatuarda paylaşımda bulunmaktan onur duydum. İkisi de bir İstanbul beyefendisi olarak, konservatuara kişilik veriyor; ağır, vakur edaları ile bizlerle sohbet etmeye bayılıyorlardı.Yetiştirdikleri öğrenciler ile ilişkilerini hiç koparmadılar ki bu çok önemliydi. Zaten salonda dünün öğrencilerini, bugünün sanatçılarını görmek ayrı bir mutluluk veriyordu. Necdet Yaşar hocam, konservatuarda fazla kalmadı, İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu’nu kurarak, gençlerin disiplin içinde, kaliteli icra yapmalarına imkan sağladı. Niyazi Sayın hocamda, son çıkan emeklilerin sözleşmeli çalışamayacaklarına dair yasa ile birlikte 10’u aşkın sanatçı öğretim elemanı ile birlikte konservatuardan ayrılmak zorunda kaldı. Ben her iki hocama da, yıllar önce, “İstanbul Türk Müziği Günleri” içinde “Türk müziğine hizmet ödülü” verme mutluluğuna erişmiştim.

Bakan Sn. Günay; yazılı metne bağlı kalmadan derleyici ve toparlayıcı, sıcak bir konuşma yaptı; “ödülün, bakanlığın, çeyrek yüzyılı aşkın süredir sürdürmeye çalıştığı bir geleneğin yeni bir adımı olduğunu, 1979′dan bu yana bakanlığın kültür ve sanat yaşamına büyük katkılar yapan, duygu ve düşünce dünyasının zenginleşmesine katkı sağlayan kişi ve kurumlara bir şükran ifadesi olarak tören düzenlediğini ve şükran belgesi takdim ettiğini, bir toprağın gerçekten vatan olarak hissedilmesi için derinliğindeki zenginliğin geçmişten geleceğe taşınması gerektiğini” belirterek, “önceki yıllarda ödülün Dr. Alaeddin Yavaşça, Çetin Altan ve Metin Sözen’e verildiğini” anımsattı.

Başbakan Sn. Erdoğan da “dün ve bugünün, geçmiş ile geleceğin birbirini tamamlaması gerektiğini, kendi kültürünü bilmeyen gençlerin yetişmesinin doğru olmadığını” belirtti.

Başbakan; “Türkiye’nin yüzyıllardan gelen medeniyet anlayışında sevgi ve aşk medeniyeti olduğunu söyledi. Bu medeniyetin çok geniş bir coğrafyada köprüler, kervansaraylar ve cami gibi önemli yapılarla süslemekle kalmayarak, yüz yıllarca baki kalacak eşsiz sedalarla o coğrafyanın gökkubbesini besledi. Bizim tarihimizde Fatih, Kanuni, Atatürk gibi devlet adamları, Sinan gibi mimarlar, Fuzuli gibi şairler, Mevlana, Yunus gibi gönül insanları var. Ama yanı şekilde Farabi gibi, Dede Efendi, Itri, Hacı Arif bey gibi, Münir Nurettin Selçuk gibi bestekarlar var. Dünya üzerinde hiçbir devletin milletin sahip olmayacağı büyük bir zenginliğe sahibiz. Ama idrakinde olunmadan o zenginlik hiçbir şeye yaramıyor. Kendi sanatına sanatçısına sahip çıkamayan bir toplumun istikbali karanlıktır. Kendi değerlerine musikisine yabancılaşan bir toplum tarihinden uzaklaşan bir toplum geleceği de kurgulayamaz” dedi.

Başbakan konuşmasında, sanatçıların sadece müzikle uğraşmadığını, onu bütünleyen ebru, ağaç oymacılığı, çalgı yapımı, tesbih dizme v.b. sanat dalları ile de bütünleştiklerini belirtti. Bu kadar yoğun işi içinde kısa belgeselde verilen bu bilgileri yakalamak ve sahnede dile getirmek elbette önemliydi. Bilindiği gibi; Niyazi Sayın müzik dışında: ebru ,ney yapımı, fotoğraf, tesbih dizmek tespihçilik, sedef kakmacılığı, elektronik, tornacılık, balıkçılık, gülcülük, ağaç işleri ile, Necdet Yaşar’da çalgı yapımı ile ilgilenmişti.

Bu konu da gerçekten araştırılmaya değer doğrusu.

Ödül alan Neyzen Niyazi Sayın ve Tanburi Necdet Yaşar hocalarımı gönülden kutluyor, sağlıklı bir yaşam diliyorum.




Hoşgeldiniz