İlköğretimde Müzik Eğitiminin Boyutu… Ömer Can Satır


Toplam Okunma: 9698 | En Son Okunma: 07.05.2024 - 22:06
Kategori: Toplum ve Müzik

İlköğretimde müzik eğitiminin temelini ses eğitimi oluşturmaktadır. Bugün, programlarında müzik ders ve çalışmaları bulunan geri kalmış ülke okullarından tutunuz da, en ileri saydığımız ülkelerin okullarına kadar, hepsinde, müzik yapılan araçların en başında insan sesi yer almaktadır (Egüz, 1991: 103). İlköğretim müzik eğitiminde yer alan ses eğitimi bir toplumda ses birliğinin kurulmasına ve şarkı söyleme geleneğinin doğmasına büyük katkıda bulunacak bir süreci kapsamaktadır…

İlköğretimde Müzik Eğitiminin Boyutu… Ömer Can Satır

İlköğretim döneminde müzik eğitimi, belirlenen temel ilke ve amaçlar doğrultusunda bir arada işlenmesi gereken konulardan oluşmaktadır. Bu konular, birbiriyle bağlantılı, birbirini destekleyici ve her biri kendi içinde önemli olan ayrıca da çocuğun/öğrencinin özellikle müziksel gelişimini etkileyen bir süreci kapsamaktadır. İlköğretim sürecinin iç dinamikleri olan müzik eğitiminin boyutları sırasıyla;

• Ses Eğitimi
• Kulak (Müziksel İşitme) Eğitimi
• Çalgı Eğitimi
• Müziksel Beğeni (Zevk) Eğitimi’dir.

Ses Eğitimi

İlköğretimde müzik eğitiminin temelini ses eğitimi oluşturmaktadır. Bugün, programlarında müzik ders ve çalışmaları bulunan geri kalmış ülke okullarından tutunuz da, en ileri saydığımız ülkelerin okullarına kadar, hepsinde, müzik yapılan araçların en başında insan sesi yer almaktadır (Egüz, 1991: 103). İlköğretim müzik eğitiminde yer alan ses eğitimi bir toplumda ses birliğinin kurulmasına ve şarkı söyleme geleneğinin doğmasına büyük katkıda bulunacak bir süreci kapsamaktadır.

Yönetken (1952: 7)’e göre, “ okul müziği esas itibariyle ses müziğidir. İnsan sesi müzik aletlerinin en mükemmeli, en doğalı, en pratiği ve en etkilisidir. Okulda müzik dersinin önemli bir amacı, çocukta bu organı terbiye etmek, ona iyi ve doğru şarkı söylemesini öğretmektir. Çocuğun sesi özellikle ilk çocukluk çağında özenle korunması gereken nazik ve ince bir alet halindedir. Öğretmen, çocukların seslerini zorlamadan hafif ve tatlı şarkı söylemelerine önem vermek zorundadır”.

İlköğretim müzik eğitiminde üzerinde durulması gereken bir konu ise ‘mutasyon’ denilen ‘ses değişimi’ olayıdır. Bu durum şöyle açıklanabilir:

“ Yeni doğan bir bebeğin ağlama sesi 440 frekanslı la sesine yakındır. İlk aylarda bebeğin ses kapasitesi 2–3 yarım sestir. 1–2 yaşına kadar 5 yarı ses olan ses kapasitesi, 14–19 yarım sese çıkar. Kız ve erkek çocuk seslerinde farklılık yoktur. Her ikisi de ses türü olarak soprano ve altodur. 6 yaşına kadar ses daha çok alt sınırda gelişme gösterir, giderek yukarıya doğru devam eder. Mutasyon denilen ses değişimi 9–12 yaşlarında başlamaktadır. Kız ve erkek çocuk sesleri fiziksel olgunlaşma sırasında cinsiyet hormonlarının faaliyete geçmesiyle değişime uğrar. Erkek çocuklarının ses tellerindeki uzama 1 cm’ye ulaşırken ses 1 oktav pesleşir. Kız çocuklarında ise ses telleri 3–4 mm uzarken, ses 1/3 oktav kadar pesleşir. Bu nedenledir ki kız çocuklarındaki ses değişimi dönemi, erkek çocuklarında olduğu kadar belirgin ve sorunlu değildir. Bu dönemde ses genellikle kısık ve güçsüzdür. Mutasyonun en belli başlı belirtileri seste kırılma, ton tutma güçlüğü, fazla hava kaybı ve tremolo’dur” (Yıldız, 2002: 20-21).

İlköğretim döneminde verilen müzik eğitimi öğrencilerin mutasyon dönemi içerisinde yer aldığından dolayı eğitim sürecinin dikkatle ele alınması gerekmektedir. Bu dönemde çocukların/öğrencilerin ses yapıları ortalama 9 yaşına kadar aynı karakterdedir. Bu yaştan sonra sesler de yukarıda belirtilen süreçlerin etkisiyle değişme başlamaktadır. Müzik eğitimi boyunca seslerin gelişim ve değişim dönemlerinde çok pes (kalın) ve çok tiz (ince) şarkılar söyletmek ve ses çalıştırmaları yaptırmak çocuğun müziksel gelişimine olumsuz etki edebilmektedir.

İlköğretim müzik eğitimi kapsamında yer alan ses eğitimi kendi içerisinde üç ayrı boyutta ele alınmaktadır. Bunlar sırasıyla;

• Soluk Eğitimi
• Konuşma Eğitimi
• Toplu Ses Eğitimi

Soluk eğitimi; ses eğitiminin başlangıç aşamasını oluşturmaktadır. Ses eğitiminde çocukların/öğrencilerin güzel ve doğru şarkı söyleyebilmeleri için soluklarını doğru kullanmaları gerekmektedir.

Konuşma eğitimi; çocuğun/öğrencinin anadilini doğru tartım- vurgulama- boğumlama ile güzel konuşmasına ve sözcük dağarını genişletmesine yardımcı olmak amacıyla yapılan eğitimdir. Konuşma eğitimi söylenen şarkının doğru ve anlaşılır bir biçimde söylenmesini sağlarken öğrencilerin anadillerini de güzel kullanabilme becerisini de geliştirmektedir.

Toplu ses eğitimi ise, çocukların/öğrencilerin birlikte şarkı söyleyebilmelerini sağlamaktadır. İlköğretimde uygulanan ses eğitimi genel olarak ‘toplu ses eğitimi’ne yönelik bir özellik göstermektedir. Okullarda toplu ses eğitimini korolarla işlerlik kazanarak çocuğun/öğrencinin müziksel gelişimiyle birlikte sosyal gelişimine de yardımcı olmaktadır.

İlköğretim Öğrencilerinin Ses Özellikleri

İlköğretim döneminde, her türlü gelişim sürecine koşut olarak, öğrencilerin ses yapısının gelişimi ve değişiminde de farklılıklar görülebilmektedir. Bu süreçte ilköğretim döneminde ses gelişimi, birinci ve ikinci yaş dönemleri olmak üzere iki bölümde incelenmektedir.

Egüz (1991: 115-116)’e göre birinci yaş dönemi, kız ve erkek seslerinin ergenlik çağına kadar geçirdikleri dönemdir. Bu dönemin kapsamına giren sesler genel olarak çocuk sesleri olarak adlandırılmaktadır. Yine Egüz’e göre, “Çocuk sesleri henüz gelişimi tamamlanmamış seslerdir. Bu çağda, kız ve erkek çocuk sesleri arasında belirgin farklar yoktur. Ancak erkek çocuk sesleri, genellikle 9 yaşından sonra, kız çocuk seslerine oranla, daha iyi bir gelişim gösterirler. 9-10 yaşlarından sonra da kız ve erkek çocuk seslerinde incelik ve kalınlık farklılıkları ortaya çıkar.”

Birinci yaş dönemi de kendi içinde iki evreye ayrılmaktadır. Bu dönemin birinci evresi 6-9 yaş grubunu kapsamaktadır. Bu evreyi Kocabaş (2003: 54) şöyle açıklamaktadır:

“ Bu devredeki çocuklar, daha çok kendi yaratmış oldukları ve oyunlarındaki kullandıkları oyun müzikleriyle birlikte, tekerleme, saymaca, ninni, dramatize yapmaya elverişli şarkıları söylerler. Çocukların kullandıkları müzikleri incelediğimiz zaman bu ezgilerin genellikle 4-5 ses içi ve birbirine yakın ses aralıklarından oluştuğu görülmektedir. Bu özellik göz önüne alındığında bu yaş grubunda şarkı öğretimine çocuk müziklerinin oluştuğu bu ses aralıklarından başlamak gereği ortaya çıkar. Bu devrede şarkı öğretimine Re1-Sol1 dörtlüsünden başlanmalı, daha sonra buna La sesi eklenerek bir tam beşli içindeki müziklerle bir takım kavramlar sezdirilmelidir.

İkinci sınıfta (8 yaş) ise, ses sınırlarının gelişimi çok fazla olmadığından Re1-La1 aralığındaki ses alıştırmaları ve şarkı dağarcığının zenginleştirilmesine çalışılmalı, yıl sonuna doğru bu Re1-La1 beşli aralığı Mi1-Si1 beşlisine kaydırılarak Si sesi eklenmelidir. Bu durumda ses sınırları Re1-Si1 altılı aralığına doğru genişlemiş olacaktır.

Üçüncü sınıf olan 9 yaşta ise, erkek çocukların sesi kız çocukların sesine göre daha hızlı bir gelişimi içine girdiğinden, kalın Re (re1) ve ince Do (do2) aralığındaki ezgiler dağarcığa alınmalı, fakat ince do sesi geçici olarak, üzerinde uzun süre durulmadan ve bastırılmadan verilmelidir.”

Birinci yaş döneminin ikinci evresi ise, 9-11,12 yaş grubunu kapsamaktadır. Egüz (1991: 117)’e göre, “Bu yaş dönemindeki kız ve erkek çocuklarının ses organının daha da geliştiği ve ses sınırlarının daha da genişlediği dönemdir. Dördüncü sınıfta Re2 geçici olarak ele alınmalı, bu sınıfta Re1-Re2 aralığındaki şarkılar söyletilmelidir. Beşinci sınıfta bu alana Do1 sesi de eklenerek Do1-Re2 arası ses sınırı olarak saptanmalıdır.”

İkinci yaş dönemi 12-13 ile 14-15 yaşlar arasını kapsamaktadır. Kocabaş (2003: 57)’a göre, “İlköğretimin ikinci kademesinin ilk yılı olan altıncı sınıfta parlak seslere sahip olan çocuklar bu yaştan sonra yavaş yavaş ergenlik dönemine girdikleri için seslerinde de değişikler başlar. Mutasyon da denilen bu dönemde erkek çocukların sesleri pürüzlü bir şekilde çıkar, parlaklığını kaybeder, kısılır, bir oktav kalınlaşır. Kız seslerinde erkeklerde olduğu gibi çok büyük bir değişim olmaz. Fakat eski rengini kaybeder ve matlaşır. Erkek çocuklarındaki bu değişim sesin bir oktav kalınlaşmasıyla son erer ve ses kendi rengini alır. Kız çocuklarının sesi bu dönemde dengesiz olmakla birlikte değişimin sonunda kendi rengini alır. Böylelikle, bu dönemde yapılacak olan ses eğitimi, ilköğretimin birinci kademesinde yapılan eğitimin biraz daha genişletilmiş biçimi olabilir.”

6-14 yaş çocuklarının ses sınırları şu şekilde gösterilebilir:
  1. Sınıf 2. Sınıf 3. Sınıf 4. Sınıf 5. Sınıf 6. Sınıf 7-8. sınıf

Kulak (Müziksel İşitme) Eğitimi

İlköğretim dönemi müzik eğitiminin diğer önemli bir parçası ‘kulak (müziksel işitme) eğitimi’dir. Bu dönemde kulak (müziksel işitme) eğitiminin en önemli amacı; çocuğa/öğrenciye sesleri, incelikleri-kalınlıkları ve ritimleriyle doğru kavratma bunun sonucunda ezgileri yineleme becerisiyle birlikte okuyup yazabilme becerisi kazandırmaktır.

Kulak (müziksel işitme) eğitimi, çocukta sesleri birbirinden ayırma, müzik örgeni ve cümlesini tanıma, kavrama, anımsama ve belleme yeteneğini geliştirir; gelişen bu yetenekler, gitgide bir beceri ve alışkanlık durumuna dönüşür (Sun, Seyrek, 2002: 72). İlköğretim süreci içersi içerisinde etkili ve işlevsel boyutta bir müzik eğitimi ancak bu dönemde çocuğa/öğrenciye verilen müziksel işitme eğitimiyle gerçekleşebilir.

İlköğretim dönemi müzik eğitiminde üzerinde önemle durulması gereken bir konu ise her insanda aynı derecede bulunmayan müziksel işitme becerisidir. Müziksel işitme yeteneği şöyle sınıflandırılmaktadır:

“ 1. Bölgesel (Yaklaşık) İşitme: Müziksel seslerin yükseklik özelliklerini bölgesel olarak (kalın-ince) tanımlayabilme yeteneğidir. Duyulan müziksel ses, bulunduğu alana göre yaklaşık olarak algılanabilir.

2. Bağıl-Göreceli (Rölatif) İşitme: Müziksel sesleri bilinen başka bir sesle karşılaştırarak tanıma, ayırt etme ve adlandırma yeteneğidir.

3. Mutlak-Salt (Absolüt) İşitme: müziksel sesleri başka bir ses yardımı olmaksızın algılayıp-adlandırabilme yeteneğidir. Önceleri mutlak işitme yeteneğinin kalıtsal olduğu ve doğuştan geldiği kabul edilmekteydi. Yapılan araştırmalar çevre, çok küçük yaşta müzik eğitimine başlama, düzenli ve uzun süreli çalışma ile mutlak işitmenin oluştuğu tezini ortaya koymaktadır” (Özgür ve Aydoğan, 1999: 4).

İlköğretim müzik eğitimi içersinde yer alan kulak (müziksel işitme) eğitimi insanda var olan işitme becerisine bağlı olarak aşamalı bir biçimde eğitim-öğretim sürecini gerçekleştirmektedir. İlköğretimin birinci evresinde bölgesel işitme yeteneğine yönelik bir müzik eğitimi gerçekleştirilirken, ikinci ve üçüncü evrelerde bağıl-göreceli (rölatif) işitme yeteneğini geliştirme amaçlı bir müzik eğitimi gerçekleştirilmektedir.

İlköğretimde müziksel işitme çalışmalarında çocuğa/öğrenciye kazandırılmak istenen başlıca müziksel davranışlar şunlardır:

• Ritim Duygusu
• Müziksel İşitme Yeteneği ve Tonal Duygusu
• Müzik Belleği ve Dikkat
• Müziksel Düşünme
• Müziksel Yaratıcılık

Ritim Duygusu: İlköğretim dönemi müzik eğitiminin en temel ve en önemli konusu ritim eğitimi ve buna bağlı gelişen ritim duygusudur. “Ritim, ritim eğitimi ve ritim duygusu” gibi kavramlar şöyle açıklanabilir:

“Müzikte, zamanın seslerle düzenli aralıklara bölünmesine ‘ritim’ denir. Daha kısa bir deyişle ritim, zamanın düzenli bölünmesidir.

Birden çok ritimden oluşan ritimsel bütüne ‘ritim (tartım) kalıbı’ denir. Ritim eğitimi, ritim (tartım) kalıplarıyla yapılır. Çocuklara bir ritim (tartım) kalıbını (elleriyle, ayaklarıyla, bedeniyle, araçlarla ya da sözlerle yineleyebilecek biçimde) öğretmeye ‘ritim eğitimi’ denir” (Sun, Seyrek, 2002: 57).

“Müzik sanatının iki temel öğesi ritim ve sestir. Zamanın eşit ve muntazam bölümlerine, uygun seslerin ve hareketlerin çıkarılabilmesine ‘ritim duygusu’ denir. Çocuk bu duygu ile dünyaya gelmektedir. Bu bakımdan, bu duygunun geliştirilmesi ve ritim fikrinin kazandırılması, üzerinde durulması gereken bir konudur” (Akkaş, 1993: 49).

Müzik eğitiminde ritim eğitiminin verilmesini ve bunun sonucu olarak çocukta/öğrencide bir ritim duygusunun oluşmasının yararlarını Akkaş (1993: 64, 65) şöyle sıralamaktadır:

• “Ritim Denge Hissi Aşılar.
Ritim, simetriye dayanmaktadır. Bu da şekil ve düzen güzelliği yaratır. Ritmin sağladığı psikolojik rahatlama düzeninden kaynaklanır.

• Ritim Hissi, İnsanlarda Bağımsızlık, Yaratıcılık, Serbestlik gibi Kavramlar Yaratır.
 Dinlenilen bir müzik, ritmik olarak izlenirse seslerin ve temponun düzeni içten duyulur ve eser dinleyeni kendi yaratıyormuş gibi duygulandırır. Bu doğal bir hazdır.

• Ritim, güçlülük duygusu verir.
Ritmin kalıbı kavrandığı zaman arkadan ne geleceği anlaşılabilir. Bunun nedeni işitsel algının motor etkinliğe doğal olarak dönüşmesidir.

• Ritim, sesleri izlemeye yöneltir, heyecanlandırır.
Dans hareketi, müziğin ritme uyma dürtüsünün sonucudur. Bunun nedeni ise, kulak yoluyla alınan uyarıcının motor sistemimiz tarafından organik şekilde cevaplandırılmasıdır. Sonuç, bir rahatlama ve gerilimden arınmadır.

• Ritme uyma eğilimi insanda var olan bir özelliktir.
Bu bir biyolojik kuraldır. Aynı şekilde uyarak, ritmik hareketler yapmakta bir biyolojik kurala dayanır. İnsan bir sonraki harekette el ve ayağını nasıl hareket ettireceğini bilmezse hareket amaçsız olur. Fakat harekete eşlik eden bir uyarı varsa bilinç dışı bir uyum sağlanır. İnsanda ritme uyma eğilimi doğuştan vardır. Motor refleks ile gittikçe gelişir.

• Ritim, tüm organizmada titreşim yaratır.
Ritme uyma eğilimi dolaşım, solunum ve salgılama gibi yaşamsal işlevleri etkileyen bir öğedir. Görerek ve duyarak etrafımızda oluşan her türlü ritim olayını yaşarız. Şimdilik bu ani dürtüyü ölçmek için mevcut araç ve gereçler yeterli değildir. Sadece kayıt araçları bulunmaktadır.

• Ritim, olay ile imge arasında ilişki kurar.
Müziğin ritmine uyarak geçmişe ve geleceğe dayanan veya tamamen imgesel olarak pek çok düşüncelere kapılmak mümkündür. Bu nedenle hayal gücünü geliştirmede ritim önemli bir etkendir.”

Müziksel İşitme Yeteneği ve Tonal Duygusu: Müziksel işitme yeteneği, tek ve çok sesleri yükseklikleri bakımından tanıması, ayırt etmesi; müzik örgeni ve cümlesini tanıması, kavraması, anımsaması ve belleme yeteneğidir. İlköğretim süreci içerisinde uygulanmakta olan müzik eğitiminde çocuklarda/öğrencilerde kazandırılmak istenen müziksel işitme yeteneği şöyle sıralanabilir:

• “Öğrencinin kendi ses sınırı içinde ayrı ayrı verilen sesleri doğru olarak algılaması ve yinelemesi

• Öğrencilerin tiz veya pes rejistirlerden verilen sesleri kendi rejistirlerine aktararak doğru yinelemesi

• Çeşitli kolay ve güç melodik aralıları doğru olarak yinelemesi

• İki veya üç sesten istenilen herhangi birini doğru yinelemesi

• Verilen kısa bir ezgiyi doğru olarak yinelemesi” (Yıldız, 2002: 31).

Çocuğun/öğrencinin düzenli bir müziksel işitme eğitimi alması onun ‘tonal duygusu’nun gelişmesine yardımcı olacaktır. Yönetken çocuğa/öğrenciye kazandırılmak istenen ‘Tonal Duygu’yu şöyle açıklamaktadır:

“Müzik eğitimi süreci, eserlerin armonik yapıları ve temeli sayesinde bu tonal duygu düzelir ve gelişir. Sıklıkla eser dinlemek, alet çalmak, sistemli bir okul müziği, bilinçaltı duyguyu öyle eğitir ki o bir gün etkili bir hal alır. Kulak eğitimi süreci sonunda oluşan müzik yeteneği ölçme testleri sırasında da görüleceği gibi öğretmen önce bir gam çalar veya vokalize eder, sonra aynı gamı, aynı biçimde tekrar ederken gam derecelerinden birini özellikle bozar, örneğin Do majördeki Fa perdesini Fa diyez çalar. Tonal duygu sahibi çocuk bunu anlar. Yahut tanınmış bir şarkıya piyano ile eşlik ederken özellikle tonaliteye yabancı armoni ve akorlar kullanılır, çocuk bunu da fark eder” (1952: 40).

Tonal duygu düzenli bir müzik eğitimi ile gelişir. Yoğun olarak müzikle ilişkiye girmek, bir çalgı çalmak ve özellikle ilköğretim içerisinde disiplinli bir müzik eğitimi Tonal duygunun gelişmesine yardımcı olur.

Müzik Belleği ve Dikkat: İlköğretim müzik eğitiminin diğer bir amacı da çocuğun/öğrencinin belleğini ve dikkatini müzik yoluyla eğitmek ve geliştirmektir. Müzikal bellek ve buna bağlı dikkat müzik eğitiminin önemli bir dinamiğini oluşturmaktadır. İlköğretimin özellikle birinci ve ikinci evrelerinde uygulanmakta olan müzik eğitimi tamamen çocuğun/öğrencinin müzikal belleğine yöneliktir. Bu dönemde öğretilen ezgiler, şarkılar, tekerlemeler, marşlar kulaktan öğretilmekte böylece de doğrudan çocuğun/öğrencinin müziği hafızasına alarak sözlerle birlikte dikkatini de ezgiye vermesini gerektirmektedir.

İlköğretim müzik eğitiminde müzikal bellek ve dikkat eğitimi şu şekilde yapılmaktadır:

• “Öğretmenin el çırparak veya kalem ucuyla sıraya vurarak duyurduğu ritmik bir motifin öğrenciler tarafında aynen vurulması

• Öğretmenin söylediği ya da çaldığı bir ezginin öğrenciler tarafından yinelenmesi

• Çocukların önceden öğrenmiş oldukları bir ezginin ritminin vurulması ve çocukların bu ritmin hangi şarkıya ait olduğunu bulmaları

• Önceden öğrenilmiş bir şarkının adının söylenmesi ve çocukların bu şarkıya ait ritmi vurmaları” (Yıldız, 2002: 38).

Müziksel Düşünme: ilköğretim müzik eğitiminin amaçlarından biri de çocukta/öğrencide müziksel düşünme ve tasarlama yeteneğini geliştirmektir. Bu gelişim çocuğun/öğrencinin yaratıcı düşünmesine ve buna bağlı etkinlikler gerçekleştirmesine yardımcı olmaktadır.

Günay ve Özdemir’e (2003: 76) göre müziksel düşünme, müziği zihnimizde düşünmek ve onu orada yaşatmaktır. Yalnız müziği değil, bir sesi, o sesi değişik renklerde yani klarnet, keman veya piyanonun ses rengi ile imgelemek, bir ezgiyi üreterek imgelemek, bilinen bir ezgiyi, bir tanıdığımızın sesini imgelemek. Bir işitilen sese göre başka bir sesi imgelemek… Söz konusu bu yeteneklerin gelişimi ilköğretim dönemi müzik eğitimiyle işlerlik kazanmaktadır.

Müziksel Yaratıcılık: Müziksel yaratıcılık ilköğretimdeki müzik eğitiminin doruk noktasını oluşturmaktadır. Çünkü müziksel yaratıcılık, müzik imgesi, aralık ve tonalite becerileri, çalgı veya sesle imgedeki müziksel düşünceyi ifade etme gibi becerileri içersinde barındırmaktadır. İlköğretimde müzik eğitimi çocuğa/öğrenciye sanatsal ve müziksel duyarlılık kazandırmanın yanı sıra müziksel yaratıcılığa da yönlendirebilecek donanımlara sahip bir öğretim programı içermektedir. Ayrıca bu dönemde yalnız müziksel yaratıcılık değil müzik aracılığı ile çocuğun/öğrencinin yaratıcı davranışı gelişmekte ve ayrıca yaşam boyu gerekli yaratıcı düşüncenin temelleri atılmaktadır.

İlköğretimde müziksel yaratıcılık etkinlikleri şöyle açıklanabilir:

“Çocuklar değişik ritmik motifler yaratırlar. Onları ritim çalgıları ile vururlar, aynı şekilde değişik ezgiler yaratırlar, buldukları ritmik motifleri melodiye dönüştürürler, verilen söz kalıplarını önce ritim, sonra ses yükseklikleri koyarlar. Tanınmış bir şarkının bazı notalarının ya da ezgi motiflerinin eksik dinletilmesi sonucunda eksikliği veya yanlışı fark ederler. Basit çocuk şiirlerine ezgi üretirler” (Yıldız, 2002: 39).

Çalgı Eğitimi

İlköğretim müzik eğitimi, çocuğa/öğrenciye ses eğitimi, kulak eğitimi ve müziksel beğeni eğitimi vermekle birlikte, onu bir müzik aletine özendirecek ve yönlendirecek bir eğitim sürecini kapsamaktadır. Her ne kadar ilköğretimde müzik eğitiminin temelini çocuğun/öğrencinin kendi sesi oluştursa da, ses müziğini destekleyecek, onu zenginleştirecek, çocukların seslerle olan ilişkilerini çabuklaştıracak ve kolaylaştıracak ayrıca psiko-motor gelişimlerini destekleyecek bir veya birden fazla çalgı ya da çalgılar ilköğretim müzik eğitiminde kullanılmaktadır.

Bilindiği gibi ilköğretimde müzik eğitimi çocukların/öğrencilerin bilişsel, devinişsel ve duyuşsal gelişim dönemlerine göre üç evreye ayrılmaktadır. Bu durum ilköğretimdeki çalgı eğitimini de etkilemekte ve her evreye göre çalgı veya çalgılar da değişiklik göstermektedir.

İlköğretim kurumları müzik ders öğretim programında birinci devre (1., 2., 3. sınıf) ve ikinci devre (4. ve 5. sınıf) için öngörülen temel çalgı “Vurmalı Ezgi Çalgısı”dır. Bunun bilinen diğer adı “Orff” çalgılarıdır. Bu çalgılar şunlardır:

“Tartım Çalgıları:
• Kastanyet
• Çelik Üçgen
• Marakas
• Ağaç Blok (Tartım Kutusu)
• Çan
• Minik Ziller (Halhal, Çıngırak)
• Tartım Çubukları
• Sürtmeli (Kazımalı) Çalgılar
• Zil

Ezgi Çalgıları:
• Glockenspiel (Glokenşipil)
• Ksilofon
• Metalafon
• Müzik Kapları
Derili Çalgılar:
• Bongo
• Büyük Trampet
• Davul
• Tef ” ( Yıldız, 2002: 41).

Bunların yanında insan sesine yakın bir tınısı olan, çalınması kolay ve Ülkemizde yaygın olarak kullanılan ‘Blok Flüt’ kullanılmaktadır.

İlköğretimin son evresi olan 6. 7. ve 8. sınıflarda da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından çalgı eğitimi olarak yine blok flüt önerilmektedir. Ancak eğitim-öğretim ortamının uygun olduğu, kalabalık olmayan ve bireysel eğitiminin mümkün olduğu ilköğretim kurumlarında bağlama, gitar, org, piyano gibi çalgılar kullanılabilir.

Müziksel Beğeni (Zevk) Eğitimi

Müziksel beğeni (zevk) eğitimi, ilköğretim müzik eğitiminin diğer bir boyutu olan ses eğitimi, işitme eğitimi ve çalgı eğitiminden farklı bir özellik göstermektedir. Diğer alanlar müziğin uygulama ve teknik süreçlerini kapsarken, müziksel beğeni eğitimi çocuktan/öğrenciden herhangi bir beceri beklemeden yapılan bir eğitimi içermektedir. Bu anlamda çağdaş bir eğitimden her çocuğun/öğrencinin müzikle zorunlu olarak çalgı çalarak veya söyleyerek ilişki kurması beklenmemelidir. Ancak bireyin tüm gelişim aşamalarını destekler nitelikte olan, çocuğu/öğrenciyi topluma ve hayata en iyi şekilde hazırlamayı amaçlayan bir ilköğretim sisteminin en önemli görevi çocukta/öğrencide müziğe karşı ilgi ve sevgi yaratmak, ona iyi bir müzik beğenisi ve anlayışı kazandırmaktır. Bu davranışlar ilköğretim müzik eğitiminde ancak müziksel beğeni (zevk) eğitimiyle işlerlik kazanmaktadır.

İlköğretim müzik eğitiminde çocuğa/öğrenciye müziksel beğeni kazandırmada en önemli araç çocuk şarkılarıdır. Sözler yönünden eğitsel, çocuğun psiko-sosyal gelişimine uygun, ezgisel ve ritmik yönden ilgi çekici ve sanat değeri taşıyan yapıtlar çocuğun/öğrencinin müziksel beğenisinin gelişime katkı sağlamaktadır. Bunun yanı sıra müziğin dram ile birleştirilerek uygulanan müzik eğitimi yine çocuğun/öğrencinin müzikal beğeni düzeyini etkileyecektir.

İlköğretim müzik eğitiminde çocukta/öğrencide kazandırılmak istenen müziksel beğeni eğitiminin amaçlarını Günay ve Özdemir (2003: 77) şöyle sıralamaktadır:

• “Tüm müzik türlerine ve çeşitlerine açık olabilme,
• Müzik seçmesini ve dinlemesini öğrenebilme,
• Müzik beğenisinin geliştirilmesinde sesini ve çalgısını kullanmayı öğrenebilme,
• Müzik dinleme alışkanlığını sistematik olarak elde edebilme,
• Müzik beğenisini kuramsal bilgilerle zenginleştirebilme,
• Partiturdan müzik izleyebilme,
• Giderek daha seçkin müzik örneklerine yönelebilme,
• Müzikle doruk yaşantılar geçirebilme,
• Müzikle yücelmeyi öğrenebilme,
• Müzik aracılığı ile insan değerlerini geliştirebilme.”

İlköğretim müzik eğitimi çocuğa/öğrenciye zevk verecek aynı zamanda beğeni düzeyini yükseltecek bir çalışmayı kapsamalıdır. Çocuğu/öğrenciyi iyi bir alıcı yapmayı amaçlamalıdır.
________________________________________

Kaynakça

Akkaş, S. (1993). Okulöncesi Eğitimde Müzik (Birinci baskı). Ankara: Gazi Üniversitesi.

Egüz, S. (1991). Toplu Ses Eğitimi 1 (İkinci baskı). Ankara: Ayyıldız Matbaası A.Ş.

Erinç, S. M. (1998). Sanat Psikolojisi’ne Giriş.(Birinci baskı). Ankara: Ayraç Yayınevi.

Günay, E. , Özdemir, M. A. (2003). Müzik Öğretimi Teknolojisi ve Materyal Geliştirme ( Birinci baskı). İstanbul: Bağlam Yayıncılık.

Kocabaş, A. (2003). Müzik Öğretiminin Temelleri (ikinci baskı). İzmir. Egetan Yayıncılık.

Özgür, Ü. , Aydoğan, S. (1999). Müziksel İşitme Okuma (Birinci baskı). Ankara: Arkadaş Yayın Dağıtım.

Yıldız, G. (2002). İlköğretimde Müzik Öğretimi ( Birinci baskı). Ankara: Anı Yayıncılık.

Yönetken, H. B. (1952). Okulda Müzik Öğretimi ve Öğretim Metotları (Birinci baskı). Ankara: Milli Eğitim Basımevi.




Hoşgeldiniz