Devletteki Sanatın Kurumsallaşma Sancıları…


Toplam Okunma: 3011 | En Son Okunma: 07.05.2024 - 21:47
Kategori: Basından

Ankara Cer Modern Sanatlar Merkezi açılışında yaşananlar bize bir arkadaşımızın anlattığı Edirne Devlet Korosu anılarını hatıra getirdi. Tavanı rutubet pamuklarıyla dolmuş Edirne’deki eski kütüphane binasının bodrum katında +4 derecede müzik yapmaya çalışırken şefliğe Ayhan Sarı’nın atanmasından sonra içinde 200 kişilik salonu ve birçok odası bulunan, özverili restore çabaları sonrasında saray gibi bir yapıya dönüşmüş olan tarihi Edirne Türk Ocağı binasına geçilmesi ve o zamana değin kız yetiştirme yurdu olarak kullanılan yapının/bahçesinin restorasyonu, restorasyon için ise Kültür Bakanlığı’ndan ödenek alınmaması; bina alımı/restorasyonu sonrasında bağışlara karşılık -tek bir örnek- Çerkezköy’deki Dinarsu fabrikasının kurmuş olduğu bir orta öğrenim okulunun etkinliğindeki koltuk konserine ve ayrıca Valiliğin düzenlediği Bulgaristan / Yunanistan / Türkiye “Sınır Valileri” gecesinde sahneye “yemeğin içkili olduğu” gerekçesiyle çıkmak istemeyen, Valilik yazısı olduğu halde(!) Bakanlıktan son dakikaya kadar görev yazısı bekleyen bazı devlet korosu sanatçıları’nın bize anlatılan yaşanımları geldi aklımıza… Kim haklı?.. Sanatçı mı, Yönetici mi, Politikacı mı?.. Oluşum/doğum işte böyle bir şey…Yerleşene/yerleştirilene kadar!..

Bu durum o zamanki Sn Bakan İ. Talay emriyle gerçekleştirildiği duyumu alınan -oradaki tüm iyi çalışmaları yok eden- çeşitli çile soruşturmalarını aklımıza getirdi.

Bugünlerde yeni örneği yaşandı:

Haberi aktarıyoruz:

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Cer Modern Sanatlar Merkezi’nin açılışına zorla götürüldüklerini savunan sanatçılara tepki göstererek, “Böyle bir sanatçılık olabilir mi, Bunu söyleyen insan sanatçı olabilir mi! Bu insanlar iş yapıyorsa vah bize, vah Türkiye’ye. Yani gerçekten Türkiye Cumhuriyetinin sanatçı kadrolarını bunu söyleyebilecek insanlar işgal edebiliyorsa, ülkem için ve insanlar için, halkım için çok üzüntü duyarım. Bu Türkiye’nin yöneticisi gibi kendini görenler, Türkiye’yi kendisine mecbur görenler, kendi giyim kuşamlarını, kendi hayat tarzlarını, kendi bakış açılarını, Türkiye’de kendi hakları, başkalarının Türkiye’de yaşamasını da kendi lütufları sananlar var ya, onlar Türkiye’nin sırtından insinler, Türkiye çok iyi yerlere gidecek” diye konuştu.

Bakan Günay, Milli Kütüphane’de düzenlenen ‘Kaşgarlı Mahmud’dan, Fethi Naci’ye: Kültür ve Turizm Bakanlığı 2009 Yayınları Kitap Sergisi’ ve ‘2009 Yılı Yayınlarının Tanıtımı’ toplantısına katıldı.

Cer Modern Sanatlar Merkezi
açılışına, bakanlık sanatçılarının zorunlu olarak katıldıklarına ilişkin haberlere de değinen Bakan Günay, bu açıklamaları yapanlara yüklendi. Günay, bugün bazı gazetelerde Bakanlık bazı çalışanlarının oraya zorla getirildiklerinin iddia edildiğini kaydeden Günay, şunları söyledi:

“Yani Ankara’da 11 bin 500 metrekarelik bir kültür ve sanat merkezi açılıyor ve bazı çalışanlar diyorlar ki:

‘Bizi oraya Genel Müdürlükten kalabalık olsun diye gelin dediler, biz oraya zorla gittik’…

Böyle bir sanatçılık olabilir mi? Bunu söyleyen insan sanatçı olabilir mi? Ne çalarsa çalsın, ne söylerse söylesin, sanatçı olmayı… Yani bir mekan açılıyor, bir sanat vahası, bir kültür merkezi açılıyor. ‘Buraya zorla götürüldüm’ nasıl söyleyebilir? Bu insanlar iş yapıyorsa vah bize, vah Türkiye’ye. Yani gerçekten Türkiye Cumhuriyetinin sanatçı kadrolarını bunu söyleyebilecek insanlar işgal edebiliyorsa, ülkem için ve insanlar için, halkım için çok üzüntü duyarım. Bunun yakıştırma olduğun sanıyorum. Yani bir sürçü lisan olduğunu sanıyorum. Kendisi koşmamış da, arkadaşlarını almamış da, Ankara’ya, Cumhuriyetin başkentine, Atatürk’ün kentine, iftihar edilecek bir mekan açılıyor. Bu eski batakhane, çürümüş yapı, bir kültür ve sanat merkezine dönüşüyor.11 tane elçi geldi. Bunlar koşa koşa gelmişler, elçileri zorladık mı? ‘Arkadaşlar gidelim’ diye çağırmamış da, basına bizi şikayet ediyor.Vah bize, eğer böyleyse vah bize, gerçekten. Ama bunlar geride kalacak. Çünkü halkın bunların farkında olduğunu hissediyorum.

Siz iyi eser yapıyorsanız, onun alıcı var. Bu Türkiye’nin yöneticisi gibi kendini görenler, Türkiye’yi kendisine mecbur görenler, kendi giyim kuşamlarını, kendi hayat tarzlarını, kandi bakış açılarını, Türkiye’de kendi hakları, başkalarının Türkiye’de yaşamasını da kendi lütufları sananlar var ya, onlar Türkiye’nin sırtından insinler, Türkiye çok iyi yerlere gidecek.

Bu hep böyle oldu. Köy Enstitüleri köy çocuklarının içinden fışkırdı geldi. Şu anda Türkiye’yi yönetecekler de köyün içinden fışkırıp geliyor. Gidin bakın Avrupa Üniversitelerinde başarılı olanlara. Anadolu’nun bir köyünden kalkıp gitmiş, anası babası işçi gitmiş; ama ikinci, üçüncü kuşakta sanatta, bilimde, kültürde, yazarlıkta, tıpta öyle mesafeler almış ki.

Ama bir elit kesim var ki, Ankara’nın İstanbul’un ortasında, hep onlar geziyorlar ve başkalarına herşeyi yasak ve haram görüyorlar.

Bu anlayışların değişmesi gerekiyor.

Cumhuriyet böyle birşey. Mustafa Kemal Atatürk’ün az bilinen ama en güzel söylerinden birisi, ‘Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir’.

Bunu yaptığımızda, ulaşamayanlara ulaştığımızda, sesi çıkmayanların sesini duyurmaya çalıştığımız zaman, kabuğunu kurmayanların kabuğunu kırmasına yardım ettiğimiz zaman; işte o zaman, cumhuriyetçi, ilerici, devrimci, Atatürkçü, çağdaş, gerçekçi, Türkiye’yi seven insanlar, asıl o zaman olacağız.

Biraz birikmiş galiba.”

Bakan Günay’ın konuşmasının ardından ”Kaşgarlı Mahmut’tan Fethi Naci’ye: Kültür ve Turizm Bakanlığı 2009 Yılı Yayınları” tanıtım filmi gösterildi. Günay, daha sonra kitap sergisini gezdi.(1) İHA
___________________________________________
(1) http://www.haberturk.com/polemik/haber/505346-bunu-soyleyen-insan-sanatci-olabilir-mi-

(*) Yeni Sanatçı Sözleşmeleri hakkındaki yazı için bkz:
http://www.muzikoloji.org/yazi/yazi_goster_uye.asp?yazi_id=671




Hoşgeldiniz