Müzikal Kültürün Göçünde Film Müzikleri… Yrd.Doç.Dr. Sinem Özdemir*


Toplam Okunma: 7141 | En Son Okunma: 07.05.2024 - 21:53
Kategori: Araştırma Yazıları

Göç, toplumların yapısı ve kültürünü değiştiren en önemli demografik faktörlerden biridir. Ekonomilerin büyümesi, teknolojinin ve kitle iletişim araçlarının gelişimi ile köyden şehre ve az gelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru meyil eden göçün yanı sıra yeni tipte bir göç anlayışı daha meydana gelmiştir. Farklı kültür ve farklı yaşantıların aktarımında kitle iletişim araçları ile meydana gelen bu dolaylı göçün en önemli unsurlarından biri de sinemadır… Farklı coğrafyalarda gösterilen bu filmlerle birlikte filmlerin müzikleri de müzikal göçü gerçekleştirmiştir.

Müzikal Kültürün Göçünde Film Müzikleri… Yrd.Doç.Dr. Sinem Özdemir*

Göç, toplumların yapısı ve kültürünü değiştiren en önemli demografik faktörlerden biridir. Ekonomilerin büyümesi, teknolojinin ve kitle iletişim araçlarının gelişimi ile köyden şehre ve az gelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru meyil eden göçün yanı sıra yeni tipte bir göç anlayışı daha meydana gelmiştir. Farklı kültür ve farklı yaşantıların aktarımında kitle iletişim araçları ile meydana gelen bu dolaylı göçün en önemli unsurlarından biri de sinemadır.

Bu kültürel göçe ilişkin 1963 yılında Kay Tee Magazine’nde yayınlanan Malk Chand Kochar’ın, 1950-1960 yılları arasında farklı ülke ve kıtalara ihraç edilen Hint filmlerinin yayılımı üzerine yaptığı çalışma, filmlerin yayılımı, yaygınlık alanı ve hızına iyi bir örneklem teşkil etmektedir (Bak. Tablo 1). Türkiye’nin de dahil olduğu yaklaşık 20 farklı ülkede/ kıtada filmlerle beraber Hint kültürü, yaşayış ve sanat anlayışı da izleyici ile buluşmuş, farklı coğrafyalarda gösterilen bu filmlerle birlikte filmlerin müzikleri de müzikal göçü gerçekleştirmiştir.

Tablo 1. 1950-1960 Yılları Arasında Farklı Ülke ve Kıtalara İhraç Edilen Hint Filmlerinin Yayılımı, (Malk Chand Kochar, Kay Tee Magazine 1963,Aktaran: Tasoulas & Abaci, 1998: 27,28).

1955 yılında Toros Film’in sahibi Toros Şenel tarafından Türkiye’ye getirilen “Avare” filminin kazandığı popülerlikle beraber “Avare mu …” şeklinde dillerden düşmeyen şarkısı göstermektedir ki Hindistan’dan dünyanın dört bir yanına ulaşan yalnızca sinema kültürü olmamış, aynı paralelde melodik etkilem de söz konusu olmuştur. Filmin müziği Türkiye’de öyle popüler olmuştur ki; Raj Capor tarafından seslendirilen orijinal hali yanı sıra, Türk sanatçılarca hem Hintçe olarak hem de Türkçe sözler adapte edilmiş şekliyle halka, Odeon, Sahibin Sesi ve Columbia plak şirketlerince ulaşmıştır (Bkz. Şekil 1).

Şekil 1. Avare Film Müziğinin Gazetelerde Yer Alan Plak İlanları

Önce sinema ardından da plaklar aracılığı ile halka ulaşan Avare filmi -onun kadar popüler olmasa da bir iki Hint filminin daha- müziğinin varlığı tabii ki müzikal kültür ve halk kültüründe kalıcı etkiler bırakmamıştır. Bu sadece bir filmin bir tek şarkı ile kazandığı bir başarı örneğidir. Konu itibari ile kalıcı izler ve etkiler bırakan müziklerin sahibi Mısır ve Arap filmleri olmuştur.

II. Dünya Savaşı ile ortaya çıkan ekonomik zorluklar, savunma giderlerinin artışı, yoksullaşan halk gibi sorunlar elbette ki sinemayı da etkilemiş, hem film endüstrisi durmuş hem de çevrilmiş filmlerin dağıtımı zorlaşmıştır. Mısır yoluyla Türkiye’ye gelen Amerikan filmlerinin ülkeye Mısır sinemasının ürünlerini de getirmesi ile “Arap filmleri” gösterimi başlamıştır. Uzun süredir yerli filmlerden uzak kalan halk için, fesli-entarili kişilerin yer aldığı, tanınmış Arap şarkıcıların oynadığı müzikli Mısır filmleri 1948 yılında yasaklanıncaya kadar (Tekelioğlu, 1998: 150) başta Ümmü Gülsüm, Leyla Murat, Abdulvahhap, Ferit Atraş gibi Mısır Sineması’nın bir endüstri olarak güçlenmesi ve yaygınlaşmasında büyük rol oynayan şarkıcılarının filmlerinin gösterimleri oldukça ilgi çekici olmuştur (Beşiroğlu, 2003: 111).

Bu ilgide Cumhuriyet politikalarının, geleneksel müziği unutturmak için ilk önce eğitim ve öğretimden ardından radyolardan kaldırması, halkı Batı müziği dinlemek yerine, özlemini duydukları Türk müziği nağmeleri için Arap ve Mısır radyo istasyonlarına yöneltmiş olmasının büyük payı olmuştur. Arap ve Mısır radyolarından dinlenilip, kulaklara aşina olan bu melodiler ülkeye gelen Arap ve Mısır filmlerine olan adaptasyonu kolaylaştırmıştır. Filmlerin gazete ilanları ve afişlerinde de tıpkı “Bağdat Bülbülü” adlı Mısır filminde olduğu gibi, musikiye Arap ve Mısır Radyolarından kazanılan bu aşinalık vurgulanmış, çekici bir öğe olarak kullanılmıştır: “İstanbul halkının çok iyi tanıdığı ve güzel seslerini her akşam Mısır radyolarında dinlediğimiz Münire Mehdiye ve Ahmet Allam’ın iştiraki ile yapılmış bin bir gece efsanelerini tasvir eden Türkçe sözlü ve şark musikili bir filmdir” (Bkz.Şekil 2).

Şekil 2.13 Şubat 1937 Cumhuriyet Gazetesi “Bağdad Bülbülü” film ilanı

Gösterime giren ilk film “Aşkın Gözyaşları” ve takip eden filmler çok rağbet görüp seyircinin ilgisini fazlasıyla çekince, 1938 yılında Basın-Yayın Genel Müdürlüğü bu filmlerin müziklerinin Arapça söylenmesini yasaklamıştır. Bu yasaklama ardından filmlerdeki şarkılar ya konularına göre yazılan yeni şarkılarla ya da doğrudan üzerlerine Türkçe sözler yazılarak seslendirilmeye başlanmıştır. Böylelikle “Adaptasyon” adı verilen yeni bir şarkı türü ortaya çıkmıştır (Tekelioğlu, 1998: 150).

İlk kez 26 Ocak 1939’da İstanbul İpek ve Saray sinemalarında gösterime giren, başlıca rollerini Roman Navaro ve Mirna Loy’un oynadığı “Şeyhin Aşkı” filminin ilanında “Musiki kısmını tertip eden ve idare eden Cevdet Kazan, Gazel ve Şarkılar Mustafa Çağlar” olarak belirtilmiştir. Gazetelerde çıkan Mısır filmlerinin afişlerinde ve ilanlarında, yerli yorumcu ve bestecilerin isimleri bu tarihten sonra yoğun olarak görülmektedir (Beşiroğlu, 2003:110-111).

Bu filmlerdeki Arapça müziklere Türkçe güfteler ve müzikler adapte eden bestekarlar arasında Selahattin Pınar, Artaki Candan, Sadi Işılay, Muhlis Sabahattin, Kadri Şençalar ve Şerif İçli gibi dönemin ünlü müzisyenleri yer almıştır (Bkz. Şekil 3). Bu önemli bestekarların yanı sıra, film müziklerinin öne çıkan en önemli ismi hiç şüphesiz ki Sadettin Kaynak olmuştur.

Şekil 3. Selahattin Pınar, Artaki Candan, Sadi Işılay, Kadri Şençalar ve Şerif İçli’nin müziklerini adapta edip/besteledikleri Arap/ Mısır filmlerinin gazete ilanları

Sadettin Kaynak, ulaşılan 669 eserinden 218 tanesini, tespit edilen 14’ü Türk, 47’si de Mısır filmi olmak üzere toplam 61 film için bestelemiştir. Bu müzikler dönemin en tanınmış ve sevilen ses sanatçılarının sesinden, filmlerin yanı sıra plaklara okunmuş, ayrıca dönem eğlence mekanları icralarının da vazgeçilmezi olmuş ve Sadettin Kaynak tüm bu unsurları kullanarak Türk müziğinin popülerleşmesinde, geleneksel müzik kültür ve yapısının değişmesinde büyük rol oynamıştır.

Şekil 4. Sadettin Kaynak’ın müziklerini adapte edip/bestelediği Mısır/Arap filmlerinden bazılarının gazete ilanları

Özellikle bu filmlerden esinlenerek 4 mısralı zemin, nakarat, meyan, nakarat olarak düzenlenen klasik şarkı formundan bağımsız, 1950’li yıllarda “serbest icra” ve “fantezi” olarak tanımlanacak olan, bestelerinde karşımıza çıkan müzik anlayışı; makamları ve usulleri kullanışı, melodiye, forma ve ritme getirdiği serbestlik, saz unsuruna sağladığı prestij ve icra tarzı yeni oluşumu ile Kaynak’ın eserleri, gördüğü ilgi kadar eleştirilmiştir. Ortaya koyduğu serbest icra tarzının hem beste yapma tekniklerinde hem de icrada bireye özgürce hareket edebilme alanı yaratması “özgür icra” ve “arabesk” ilişkilendiriminde Kaynak ile birebir bir bağ kurulmasına sebep olmuştur (Tekelioğlu, 1998:150).

Kaynak’ın bu anlayışla verdiği eserleri; Arap müziği, Mısır filmleri, yoz müzik, arabesk hep aynı paydadan beslenerek söylemleştirilmiştir. Aslında ne arabesk Türkçe sözlü bir Mısır müziğidir ne de arabesk filmleri Mısır melodramlarının taklididir (Stokes, 1998:142). Kurulan bu bağın 1960’lı yıllarda başlayan ve Arabesk kültür olarak adlandırılan sosyal olgunun müziğinin temellerini atması yönündeki ilgi Kaynak’ın eserlerinin müzikal analizleri paralelinde doğru bir tespit değildir. Ancak bu bestelerin kurulumunda temel alınan çatının gerek melodi gerek ritim gerekse güftedeki serbestlik ve özgürlük olgusunu yerleştirmesi bakımından kompozisyon olarak zincirlerin kırılmasında önemli bir etken olduğu şüphesizdir. Arap ve Mısır filmleri ile göç eden müziklere oluşturulan adaptasyonlarla halk müzik kültür ve alışkanlıklarının değiştiği kesindir.

Sadettin Kaynak’ın filmler için yaptığı besteler ve bunların film içerisindeki yer ve süreleri düşünüldüğünde o döneme kadar alışılagelmiş olan şarkı form özelliklerinden taşmak zarureti doğmuştur. Hacı Arif Bey’in damgasını vurduğu “Şarkı” formundan farklı bir yapı oluşturmak gerekmiştir. Gerçi bakıldığında Hacı Arif Bey’den önceki dönemlerde de şarkı form besteciliğinde farklılıklar görülmüştür. Klasik üslubun büyük bestekarı da şarkı formunda eserler vermişlerdir. “Sınırsız hayâl, düşünce ve zevkte değişme, sanatçının kendi hayâlinde süsledikleri” tanımından anlaşıldığı üzere “Fantezi” formu ile müziğin kabına sığmayan ve farklı şeyler ortaya koyan büyük bestekarları bir anlamda sınırsız hayallerini ortaya koymuşlardır. Kuralların sınırlayıcılığının her sanat dalına dahil olan kişiler için oluşturduğu zorlayıcılık müzik için de geçerli olmuş, belki de Mustafa Çavuş’un eserlerini de “Fantezi” tanımıyla ilişkilendirebilmenin ya da başta Dede Efendi olmak üzere pek çok bestekarda bu benzerliği yakalayabilmenin sebebi de budur. Sadettin Kaynak’ın Hacı Arif Bey ekolünden ayrılıp kendi çizgisine geçmesinde tabii ki film şarkıcılığının doğurduğu süre mecburiyeti ile beste yapma anlayışının da oldukça payı olmuştur (Şen, 2003: 222).

Kaynak’ın film şarkıcılığı konusunda yapılan yorumlar, onun bu besteleri nasıl oluşturduğuna dair edinilen bilgilendirimle daha iyi anlaşılacaktır. Bu bilgiyi kendisinden birinci ağızdan edinen ve bizzat yaşayan talebesi Alâeddin Yavaşça şöyle aktarmıştır: “… Bir iki beste yaptıktan sonra İpekçiler de o zamanlar Arap filmlerini getiriyorlar, bunlara dublaj yapılıyor. Konuşmalar Türkçe fakat şarkılar Arapça. Halktan istekler geliyor diyorlar ki ‘şarkılar güzel ama hiç bir şey anlamıyoruz. Bunları Türkçeleştiremez misiniz? …O sırada Kaynak’ın bu eserleri dinlendiği için ‘Hafız’ diyorlar, ‘şu bizim filmleri bir seyredin, bakın edin, bunların Türkçe eser haline gelmesini istiyoruz. Nasıl olur bu iş?’ ‘Valla gidip seyredelim ama bir şartla söz unsuru var ve söz olduğu için Vecdi Bey var’ diyor: Vecdi Bingöl. ‘Onunla ikimiz gidelim bakalım takip edelim. Bakalım bir şeyler yapabilecek miyiz, yapamayacak mıyız? Görelim ondan sonra düşünürüz’. İkili gidiyor oturuyor filmlerin başına ve çok enteresan şöyle yapıyorlar: Şimdi bir kapalı bir de açık olan heceleri belirliyorlar. Kapalı aşağı doğru açıksa yukarı doğru bir işaretleme ile belirleniyor. Sonrasında Kur’an-ı Kerim okuyuşunda olduğu gibi hangi hecenin ne kadar sürdüğünü tespit için ise üç Elif sürecek iki Elif sürecek diye tespitte bulunuyorlar. Bir ağız açıklığının ne kadar sürdüğünü bu şekilde tespit eden Vecdi Bingöl oluyor. 2 Elif açık, 3 Elif kapalı, 2 Elif açık… şeklinde bunları tespit ediyor. Kaynak’da aranağme, baştaki giriş sazı ne kadar sürüyor, o zaman ki vaşeron saatle bunu saniyeden tespit ediyor. Vecdi Bey bir yandan sözleri takip ederken diğer yandan filmde cereyan eden olayı gözlüyor: bir düğün mü, bir ayrılık mı, bir ölüm mü? Bunları da orada görüyorlar ve Vecdi Bey buna göre güfteyi yazıyor. Tabi Vecdi Bey konuyu takip edip kendi hissiyatı ile yazdığı güftede açıklığı ve kapalılığı da nazarî dikkate alıyordu. Kaynak aranağme dışında mısralar ne kadar tutuyor arasazlar ne kadar tutuyor bunları saniye ile tespit ediyordu. Tabii burada en önemli nokta senkronun tutması. Ağız filmde açıldığında Türkçe güftede kapanacak bir hece geliyor ise olmaz. Vecdi Bey ona göre şiir yazıyor, Kaynak’a veriyor, Kaynak’da o saniyelere göre ölçmek suretiyle besteleri yapıyor. Bestelerin hiç birisi Abdülvahab’ın okuduğu eser değil. Ama süreler öyle, mecbur kalınıyor uzun şarkılar yapılmaya. Böylece bizim musikîmizde Hacı Arif Bey zamanına kadar olan 8 mısraya kadar gelen şarkılar 22 mısra, 24 mısra, 26 mısraya kadar çıkmaya başlıyor. Ama hiçbirisinin Arap müziği ile alakası yoktur. Sadettin Kaynak’tan çıkan bir müzik bu. Kesinlikle arabesk değil. Mesela ‘Leyla bir özge candır’ neresi arabesk bunun? Ama süre yanı, ağzın açılıp kapanışı aynı. İşte filmlerdeki müziğe Türk musikîsi adımını böyle atıyor. Yıllarca Kaynak pek çok Arap filmlerinin musikî bölümünü kendisi yapıyor, ama kiminle bakın hepsi Vecdi Bingöl ile. Bu ikisi güzel anlaşmışlar hayatlarının sonuna kadar. Ve böylece Türk musikîsinde uzun soluklu şarkı formları artık repertuara girmeye başlamış. Ondan sonra taklitler başlamış. Ama bunu ilk ortaya koyan Sadettin Kaynak’tır. Film müziğinin doğuşu bu şekilde olmuş ve çok tutmuştur. İpekçilerle beraber bu iş epey devam etmiştir…” (Yavaşça, 2008).

Sadettin Kaynak’ın film müziği bestekârlığı, salt beste yapmanın çok daha ötesindedir. Çünkü bestekar ilhamı ile baş başa değildir ve uyması gerekli birçok kaide vardır. Öncelikle filmin senaryosuna uygun bir beste olması gerekmektedir. Zaman, mekan, süre, görüntü ve konu ile paralellik göstermesi gereken bir beste tabii ki bestekarı bu konularda sınırlandırmıştır. Bu sınırlılık içerisinde elde edilen ürünler olan eserlerine bakıldığında ise, bestekarlığının büyüklüğü bir kat daha ortaya çıkmaktadır. Orijinali seyredilen film için senaryonun okunması, başta Vecdi Bingöl olmak üzere uygun şarkı sözlerinin yazılması, konuya, makam, usul, ritm ve güfteye uygun beste yapılması gerekmektedir.

Sadettin Kaynak bu ince işçilikle Arzu ile Kanber, Aşk Çeşmesi, Aşk Kurbanları, Aşkın Zaferi, Bağdat Hırsızı, Balıkçı Osman Bağdat’ta, Beyaz Melek, Beyaz Zambak, Binbir/Binbirinci Gece, Binikinci Gece, Bir Türk’e Gönül Verdim, Cem Sultan, Çöl Kızı, Dansözler Kulübü, Düğün Gecesi, Esir Tüccarı, Gadr ve Azap, Gençliğin Zaferi (Endülüs Geceleri), Gizli Aşk, Günah Peşinde, Hac Yolu, Harunreşid’in Gözdesi, Hurmalar Altında Cemile, Işıl ile Fahri, İncili Çavuş, İskender, Kalbime Doğmuştu, Kara Bahtım, Kerem ile Aslı, Lekeli Melek, Leyla ile Mecnun, Mahzun Gönüller, Meçhul Mazi, Mihracenin Kızı, Romeo ve Jülyet, Sahra Güzeli, Sahra Kızı Leyla, Sefiller, Selahattin Eyyübi ve Bozaslan, Selma Benim Canımsın, Sönmeyen Aşk, Şam Güzeli, Şark Yıldızı, Şeyhin Kızı, Tahir ile Zühre, Vicdan Borcu ve Yetimler adlı Mısır Filmlerine bugün hala dillerden düşmeyen “Enginde yavaş yavaş günün minesi soldu”, “Bahar bitti güz bitti artık bülbül ötmüyor”, “Bir rüzgardır gelir geçer sanmıştım”, “Derman kâr eylemez ferman dinlemez”, “Leylâ bir özge candır”, “Ayrılık yaman kelime” gibi eserleri bestelemiştir.

Sadettin Kaynak, 47 adet Mısır filmi için bestelediği tespit edilen tamamı 159 adet sözlü eser için birbirinden farkı 31 makam ve 8 küçük usulü kullanmış, ayrıca serbest ritmle ve değişmeli usul ve makam anlayışı ile bestelediği eserleri de olmuştur. Nihavent (27), Hicaz (24), Uşşak (20) ve Hüzzam (15) sıralamasıyla yer alan makam kullanımı ve Düyek (62), Sofyan (27) ve Aksak (18) olarak, sıralamadaki usul kullanımında ilk sıralarda yer alan aksak ritmlerin tercihi de Arap ritm ve makam anlayışına olan yakınlık bakımından ilgi çekicidir.

Sonuç olarak denilebilir ki; kitle iletişim araçlarının herkese ulaşabilme üstünlüğü ki bunlar arasında konumuz dönemi içerisinde görsel boyutları nedeniyle sinema; toplumda ortak bir güç ve ortak bir kültürün oluşturulmasında en önemli öğelerden olmuştur. 1930’lu yıllarda başlayan Mısır ve Türk filmlerine gerek adaptasyon gerekse yeniden beste ile yapılan film müzikleri, “filmin görüntülerine eşlik eden müzik” olma tanımını aşmış; filmlerin önüne geçmiştir. Türk müziğinin yayılımı ve popülerlik kazanımında büyük rol oynamıştır. Film içerisindeki yer ve süreler düşünülerek yapılan besteler, bu sürelerdeki Arap/Mısır şarkılarına Türkçe güfte ve Türk müziği melodileri giydirilse de, ortaya alışılagelmiş 2 dakikalık şarkıların yerini 4-5 dakikaya varan, bol arasazlı, aranağmeli, aruzla vezinlenmiş 4 mısra yerine, serbest vezinli uzunca güfteli eserlere bırakmış ve genel yapıyı her anlamda etkilemiştir. Filmlerle göç edip gelen müzikler, genel müzik kültürünü etkilemiş, ortaya çıkan “serbest” yapı halk müzik kültürünün değişimine zemin hazırlamıştır.
______________________________________
(*) İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Ses Eğitimi Bölümü

KAYNAKLAR
Beşiroğlu, Şehvar, (2003).Popülerleşme Sürecinde Bir Bestekar Saadettin Kaynak, Popular Müzik Araştırmaları Derneği Dergisi, 1,1,105-113.
Tekelioğlu, Orhan, (1998), “Ciddi Müzikten Popüler Müziğe Musiki İnkılabının Sonuçları”, Cumhuriyet’in Sesleri, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul,146-153.
Stokes, Martin, (1998), Türkiye’de Arabesk Olayı, İletişim Yayınları, İstanbul.
Şen, Hasan Oral, (2003), Sadeddin Kaynak, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, Ankara
Tasoulas, Manouil & Abaci, Eleni, (1998), Hint Şarkılarının İfsaasi, Atrapos-Peribolaki, Yunanistan.
Yavaşça, Alaaddin, (2008), Kişisel Görüşme (01.05.2008)




Hoşgeldiniz