Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde Müzik Eğitimi(*)…


Toplam Okunma: 22104 | En Son Okunma: 02.05.2024 - 21:33
Kategori: Tarih ve Anılar

Sadece Fotoğraflara bakmak bile bir filmin perdelerini canlandırıyor. Kimbilir belki bu yazıyı okuduktan sonra çekerler…Hasanoğlan Köy Enstitüsü(1941) asıl şöhretini sanat eğitimi ile yaptı. Müzik dersinde yeterli sayılmak için öğrencilerin bir müzik aleti ile istiklal Marşı’nı çalması gerekliydi. Bu sınavları başarıyla veren öğrenci usta öğreticiler dahil öğretmen kurulundan geçerdi. Her öğrenci üzerinde öğretmen ve usta öğreticinin kanaati alındıktan sonra Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’ne geçecek adaylar seçilirdi.(1) Güzel sanatlar bölümü içinde öğrencilere resim, müzik, heykeltıraşlık, tiyatro eğitimi veriliyordu. Sanat derslerine Ankara Konservatuarı’nın en iyi hocaları geliyordu… Cumhuriyetimizin 87. yılına nerelerden geldik?.. Sadece o zaman görüntüleri bile bir belgesel film!.. 

 

Müzik derslerini Aydın Gül, Veysel Arseven ve Ruhi Su veriyordu. Eski milli eğitim bakanı Saffet Arıkan Almanya’da elçilik yaptığı dönemde kendisine Hitler tarafından armağan edilen piyanoyu Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne armağan etmişti. Öğrenciler Faik Canselen ve Selçuk Uraz’dan bu piyano ile ders alıyorlardı. Bazı zamanlarda ise öğrenciler Ankara’ya İdil Biret, Suna Kan gibi harika çocuk unvanı almış sanatçıların klasik müzik konserlerini izlemek üzere getiriliyor ayrıca da opera dinliyorlardı. Hasanoğlan, şan dersi alan öğrencilerin koro çalışmaları ile çınlıyor, çayır üzerinde mandolin çalan öğrencilerle alışılmadık bir köy manzarası ortaya çıkıyordu.(2)

Ankara Polatlı’da doğan, ilkokuldan sonra Çifteler Köy Enstitüsü’ne ardından Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’ne kaydolan daha sonra Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümü’nü bitiren ve1979 yılından sonra emekliliğine kadar Turhal ve Amasya’da öğretmen olarak görev yapan toplumcu yazarlardan Talip Apaydın (d.1926, Polatlı/Ankara), Türk Eğitim Derneği III. Anma Toplantısındaki konuşmasında Köy Enstitüleri’nde Müzik eğitimi üzerine şunları söylüyor(3a sf. 44-51):

”Üçüncü sınıfa kadar, müzik öğretmenimiz yoktu. Üçüncü sınıfa geldiğimizde müzik öğretmeni atandı. Boynunda asılı akordionla sınıfa girdi. 15 yaşımda idim, arkadaşlarımın çoğu da öyle, tahtaya tebeşirle paralel beş çizgi çekti, do-re-mi diyerek başladık… Enstitüye birkaç mandolin, bağlama alındı. Mandolini de ilk o yıl gördüm. On kişiye bir mandolin dağıttılar. Parası olan mandolin aldı. Fiyatı 2.5 liraydı ben ancak 4. sınıfa geçince bir hemşerimle ortak olarak mandolin alabildim… Şansızlığa bakın, altı yedi ay müzik dersi görebilmiştik sonra öğretmenimiz askere gitti. Notayı sökmüş basit şarkıları çalabiliyordum… Müzik kitabımız yoktu radyodan Muzaffer Sarısözen’in şarkı öğretme saatlerinden türküler öğrenip mandolinle çalmaya başladık. MEB İlköğretim Müdürü (İsmail Hakkı)Tonguç’un buyruğu ile Enstitüye Kütahya köylüsünden bir bağlama ustası getirdiler. Repertuarımızı böylece geliştirdik. İsmail Hakkı Tonguç(1893-1960) kendisi de bir sanatçı ve sanat eğitmeniydi, müzikle fazla ilgisi yoktu ama müziğin önemini de biliyordu. Köy Enstitülerine öğretmen yetiştirmek amacı ile kurulan Yüksek Köy Enstitüsü’nde bizler daha bilinçli yetiştirildik…

Apaydın, Köy Enstitülerindeki müzik eğitimi hakkında yazdığı bir başka yazıda da şöyle diyor (3b sf. 259-231):

Köy enstitülerinde müzik eğitimine özel bir yer veriliyordu. Amaç köylü insanın kapalı kalmış yetenekleri dirilsin ve kalkınma gücü harekete geçsin. Müzik öbür sanat dalları ile birlikte insana bu değerleri kazandıran bir uğraş. Müzik eğitimi, halk türküleri beğenisinden hareket ederek, onu yaygınlaştırarak, evrensel ve çağdaş müziğe taban olarak kabul edilirdi. … Her Köy Enstitüsü öğrencisi, halk türkülerini, oyun havalarını çalıp söyleyecek ve öğretmen olunca öğrencilerine de öğretecekti. Köy Enstitülerinde çok yönlü yoğun çalışmalar yaz kış sürerdi. Boş zamanlarında hemen her köşeden çalgı sesleri, türküler, şarkılar duyulurdu. Sabah kahvaltıdan önce davul zurna eşliğinde, ya da akordionla topluca halk oyunları oynanır, marşlar şarkılar söylenirdi. Kim biliyorsa çıkar ortaya öğretirdi. Kulak eğitimi, ses birliği gittikçe bir yetkinlik kazanırdı. Hemen hemen her enstitüde yöneticilerin ve ilgili öğretmenlerin özendirmesi ile korolar ve orkestralar kuruldu. Cumartesi eğlencelerinde konserler verilmeye başlandı. Çok güzel mandolin, akordion, bağlama hatta piyano çalan öğrenciler yetişti. Onlar sınıf korolarını, okul orkestralarını yönetir oldular… Herhangi bir köy okuluna gittiğimde sınıflardan şarkılar türküler duyuluyor. Köy çocuklarının, öğretmenlerin bakışları güler yüzlü, neşeli, canlı. İçimden diyorum ki: ‘öğretmen mutlaka Köy Enstitülü’ … Soruyorum, evet Köy Enstitülü… İşte bu öğretmen tipi o yıllardan sonra bir daha yetiştirilemedi”.

Hasanoğlan Köy Enstitüsü Hakkında

Türkiye’de açılan 15. köy enstitüsü. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Ankara çevresinde bir köy enstitüsü kurulması yönündeki kararı ardından İlköğretim Müdürü İsmail Hakkı Tonguç, Ankara Milli Eğitim Müdürü Rasim Arslan, müfettiş Hayrullah Örs ve Ali Rıza Tümer tarafından oluşturulmuş bir komisyon tarafından yeri tespit edilmiş ve 1941 yılı Nisan ayında 66 Köy Enstitüsü öğrencisinin Ankara’ya 35 km uzaklıkta bulunan Hasanoğlan’a gelip yerleşmesiyle kuruluşuna başlanmıştır.

Tamamen öğrenciler tarafından yapılan binaların sayısı 1945 yılında 43′ü bulmuştur; sinema, müzik salonu ve açık hava tiyatrosu bu binalar arasındadır. Ağaçlandırma çalışmaları, Kuzey’de 3 km mesafedeki Hasan Deresi’nden su getirme çalışmaları, hayvancılık ve bağcılık işleri için hazırlıklar yapılan çalışmalar arasındadır.

Enstitüye ilk öğrenciler (Pazarören’den 21, Çifteler’den 45 toplam 66 öğrenci) 2 Ocak 1942’de geldi; Yalnızca bir tanesi kız olan 66 öğrenci 1943-1944 öğretim yılında mezun oldu.

Enstitü toplam 678 öğretmen, 774 sağlık memuru, 213 yüksek kısım ve 102 geçici kurs mezunu vermiştir. Yüksek Köy Enstitüsü mezunlarından 18′i kadın, 195′i erkektir.

1943 yılının Haziran ayında çıkan yönetmelikle Yüksek Köy Enstitüsü (3 yıl süreli), 10 Ocak 1944′te ise köy sağlık memuru yetiştirmeye yönelik Sağlık Kolu (2 yıl süreli) açıldı.

Enstitüde Enver Ziya Karal (tarih), Ruhi Su ve Aşık Veysel (müzik), Selahattin Batu (zootekni), Muhlis Ete (ekonomi), Sabahattin Eyüboğlu (dil-edebiyat), Kazım Köylü (ziraat), Ferruh Sanır (coğrafya), Mahir Canova (tiyatro), Halil Demircioğlu (tarih), Mualla Eyüboğlu (mimar, inşaat sorumlusu) gibi eğitim elemanları da görev yaptı.

Yüksek Köy Enstitüsü 27 Kasım 1947′de Bakan Reşat Şemsettin Siner tarafından alınan bir kararla kapatıldı. Eğitimlerine devam etmekte olan öğrenciler Ankara Erkek Teknik Meslek Öğretmen Okulu, Gazi Eğitim Enstitüsü gibi eğitim kurumlarına gönderilmiştir.(4)
_________________________________
(*) Derleyen: Ayhan Sarı
(1) Nazif Evren “Köy Enstitüleri Neydi Ne Değildi”. Ankara: Güldikeni Yayınları, 1998 sf. 40).
(2) Can Dündar “Köy Enstitüleri” Ankara, İstanbul: İmge Yayıncılık 2007 sf.70).
(3)Talip Apaydın “Kuruluşunun 50. Yılında Köy Enstitüleri” Ankara: Eğit-Der Yayınları 2. (1990).
(4) Nedim Menekşe “Kapatılışlarının 50. Yılında Köy Enstitüleri Gerçeği” 2005




Hoşgeldiniz