Sanat kurumları, yazın ne iş yaparlar?.. Göktan Ay


Toplam Okunma: 3361 | En Son Okunma: 07.05.2024 - 22:04
Kategori: Fikir Yazıları

Sanat kurumları mesai saati içinde açılıyor ve kapanıyor. Bir sanat okulunun neden akşam 20.00 - 21.00’e kadar açık olmadığını anlayamıyorum. Çünkü, öğrenci, zaten normal mesaide çıktığında, zamanını trafiğin en yoğun diliminde otobüslerde, yollarda geçiriyor… Oysaki, okulda kalıp, çalgısına, derslerine çalışsa, saat 20.00 de çıksa, gideceği yere çok kısa bir zamanda, yorgun olmadan, ödevlerini yapmış gidecek. Belki konsere gidecek, zamanını doldurmak için beklerken okulda ödevlerini de yapmış olacak… Kurumların birbirini tanımadığı/görüşmediği/paylaşmadığı bir sistemden toplumsal bir kalkınma mümkün değildir.* Bunun da yolu; ortak kurslar, festivaller, çalıştaylardır**…

Sanat kurumları, yazın ne iş yaparlar?.. Göktan Ay

                    Düşman isterseniz dostlarınızı geçmeye çalışınız.
                    Dost isterseniz, bırakın, dostlarınız sizi geçsin.
                                                              La Rochefoucauld

Hatırlanacağı gibi, yakın zamana kadar ilköğretim okulları kapanır kapanmaz, bahçeleri dahil, binalar ölüm sessizliğine bürünürdü… Öğretmenler 3 ay tatil yapmanın keyfine! takılır, bir kısmı memleketine giderek ailesine yardımcı olur, bir kısmı da kısa bir tatil kaçamağından sonra bulunduğu şehirde vakit öldürürdü…

Sonra, araçlar çoğalıp otopark sıkıntısı başlayınca, bahçelerin otopark kullanımına başlandı ve iyi de oldu, böylece, halkın otopark sorunu azaldı, okulların belli ihtiyaçlarını gidermek için kaynak bulunmuş oldu…

Ancak, binaların içi yine –bakım için geçen zamanı kastetmiyoruz- boş kaldı… Oysa ki, hala okuryazar olmayan, şehirde yaşamanın kurallarını bilmeyen, yabancı dil yüzünden sıkıntı çeken, çeşitli beceri kurslarına gitmek isteyen, yeteneklerini geliştirmek isteyen yüzlerce kişi var şehirlerde, tatil beldelerinde…

Konservatuarların, Güzel Sanatlar Fakültelerinin, Eğitim Fakülteleri Güzel Sanatlar Bölümlerinin sayısı artıyor – buna sevinmek mi üzülmek mi gerek, bilemiyorum- ancak, sadece sınavla aldığı öğrenci dışında bu kurumlar; çevreye/topluma/komşu illere fayda sağlayamıyor, öncü olamıyorlar maalesef…

Devlet toplulukları da aynı durumda… Biz, iş bitti yapı paydos mantığı yerine, “ülkenin yetenekli insanına daha fazla neler verebilirim” mantığının yerleşmesini istiyoruz…

Ülkemizin sanat kurumlarına baktığınızda, büyük bir ordunun gücünü görürsünüz, ancak bunu işlemek, harekete geçirmek, projelere monte etmek “birilerinin görevi” olmalı…

Sanat kurumları mesai saati içinde açılıyor ve kapanıyor, bir sanat okulunun neden akşam 20.00 - 21.00’e kadar açık olmadığını anlayamıyorum. Çünkü, öğrenci, zaten normal mesaide çıktığında, zamanını trafiğin en yoğun diliminde otobüslerde, yollarda geçiriyor… Oysaki, okulda kalıp, çalgısına, derslerine çalışsa, saat 20.00 de çıksa, gideceği yere çok kısa bir zamanda, yorgun olmadan, ödevlerini yapmış gidecek. Belki konsere gidecek, zamanını doldurmak için beklerken okulda ödevlerini de yapmış olacak… Bu konuda İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın yaklaşık 1,5 yıldan beri hafta içi saat 20.00 ye kadar ve hafta sonları tam gün, Gazi Üniversitesi Gazi Üniversitesi Müzik Eğitimi Ana Bilim Dalının saat 21.00 e kadar okulu açık tutmasını önemsiyor ve diğerlerinin de bu uygulamaya geçmesini arzuluyorum.

Bu noktadan bakınca, öğretim elemanlarının ve öğretmenlerinin, bütün tatillerini il dışında geçirmedikleri bilindiğine göre, isteyen öğretmenlerle; çevreye açık çeşitli kurslar açılarak, cüzi bir ücretle yapılanmaya gidilebilir. Böylece, öğretmende tatilini boş geçirmemiş, sanatından ayrı kalmamış ve maddi gelir kazanmış olur.

Ayrıca, bu birimler ortak projelerle bir araya gelebilmelidirler. Kurumların birbirini tanımadığı/görüşmediği/paylaşmadığı bir sistemden toplumsal bir kalkınma mümkün değildir.* Bunun da yolu; ortak kurslar, festivaller, çalıştaylardır**…

Her kurumun “ben en iyiyim” deyip, diğerini saymadığı ortamlarda “o alanda” mutlaka kaos doğmaktadır.

Biz dikkat ederseniz, yazılarımızda, kurumsal düşünüyoruz, kişilerle bir ilgi kurmuyoruz… Devletin ve kurumların devamlılığını önemsiyoruz… Müzik ile ilgili kurumların arasında eğitim bakımından uçurumlar olmasının, hala batı-Türk müziği çatışmasının sürdürülmesinin doğru olmadığını, müzik eğitiminde en azından tabanda (%70) birleşmeleri gerektiğini düşünüyoruz.

Biz yıllardır önce bölgesel konservatuarlar kurulmasını, güçlendirilmesini, sonra sosyal alanda hazır/özellikli illerde açılmasını doğru buluyor siyaseten sanat kurumları açılmasını doğru bulmuyoruz…

İyi bir eğitim kadrosu olmayan birimlerden mezun olanların eksik kaldıklarını düşünüyoruz…

Bu nedenle, yeni kurulan sanat kurumları öğretim elemanlarının, önce gelişmiş, kendini kabul ettirmiş konservatuarlarda yüksek lisans ve doktora eğitimlerini yapmasını, buralarda tecrübe kazanmalarını doğru buluyoruz.
____________________________________
(*) 2008 yılında Kars Kafkas Üniversitesi Devlet Konservatuarından 20 öğrenci, orada Türk müziği eğitimi görmedikleri için, kendilerini geliştirmek istemişler ve resmi bir yazı ile İTÜ TMDK’ya başvurmuşlardı. “Program sorumlusu ve koordinatörü” olarak hazırladığım, 10 öğretim üyemizin gözetiminde yapılan, 15 gün süre ile verilen dersler sonunda, öğrencilerin bakışlarının/düşüncelerinin/konuşmalarının değiştiğini görmek çok güzeldi.

(**) Bunun için Müdür Yardımcısı olarak görev yaptığım 1996-1999 yılları arasında, İTÜ TMDK, Ege Ün. Devlet Türk Musikisi Konservatuarı ve Gaziantep Ün. Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın dönüşümlü (İstanbul-Gaziantep-İzmir) olarak Mayıs aylarında yaptığı “Konservatuarlar arası Müzik Şenliği” ve 3 ayda bir yapılan çalıştaylar örnek verilebilir.

Özel not: Belki gözlerden kaçmış olabilir. Hükümet kuruldu ve Devlet Bakanlıkları yerine yeni ve icracı bakanlıklar ihdas edildi. Kültür ve Turizm Bakanımız değişmedi, ancak alt kadrolardaki boşlukların ataması yapılacak. Milli Eğitim Bakanımız değişti, uygulamaların değişeceğini ve olumlu gelişmelerin olacağını umuyoruz. “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” alanımızı yakından ilgilendiriyor. Aile bireylerinin gelişmesinde/sosyalleşmesinde ve sosyal politikaların oluşturulmasında sanatın önemli bir yeri/ağırlığı/etkisi var, o nedenle göz ardı edilmemesi gerekiyor. Bakanlığa çalışmaları/projeleri ve Kadın Kolları Başkanlığında yaptğı özel uygulamalar ile bilinen, empatiye önem veren Sn. Fatma Şahin’in getirilmesi isabetli bir karar oldu. Sn. Şahin’e başarılar diliyoruz.

Yazlık not: Yaz geldi, tatil ve dinlenme zamanı… Bu aylarda okuma oranı da çok düşüyor… Bu nedenle çok önemli olaylar dışında yazılarıma ara veriyor, beni takip eden tüm sanatçı dostlarıma iyi tatiller diliyorum. Görüşmek üzere….




Hoşgeldiniz