Eflatun: “Müzik, terbiyenin gerçek aracıdır” …


Toplam Okunma: 4250 | En Son Okunma: 07.05.2024 - 21:57
Kategori: Toplum ve Müzik

Böyle demiş Eflatun (İÖ. 427 - 347) bundan 2500 yıl önce ve şöyle devam etmiş: “…Müzik eğlence değil, güzellik, iyilik ve eğitim oluşumunun birincil yoludur.” Ve günümüzden bir haber: “Doğmamış bebeğe müzik dinletebilmek için anne karnına takılan kemer şeklinde yeni bir müzik sistemi tasarlandı.” Beyin müzik ilişkisini anlama yolundaki araştırma boyutlarının Emar(MR) tıp araçlarında deneklere çeşitli müzikler dinletilerek beyindeki bölgesel değişimin tesbitine doğru ilerlemesi, sözkonusu alandaki çalışmaları “doğmamış bebeğe doğrudan müzik dinletmeye değin” uzandırdı…İnsanın sese karşı duyarlılığını ve sesin niteliğine karşı yargısını beyinin ilgili merkezindeki özellikler sayesinde yapabildiği bilinmektedir.

Çocuklar bu merkez ve çeşitli duygularının etkisiyle, sese karşı duyarlılığa daha anne karnında iken başlarlar. Nitekim eğitimcilerin çocuğun eğitimini annenin hamilelik dönemine kadar götürmelerinin altında bu gerçek yatar.

Müzikbilim dünyasında Dr. Shin’ichi Suzuki(1898 – 1998) tarafından geliştirilen “Suzuki Yöntemi” dünya müzik pedagoglarının annelere, ebeveynlere önerdikleri ana karnında müzik eğitimi son tasarlanan “müzik kemeri” sayesinde, doğmamış bebeğe müziği daha da yakınlaştırdı. Öyle ki çocuk ile müzik arasında kala kala sadece annenin karın derisi(!) kaldı.

Ritmo hamilelik ses sistemi -daha doğrusu ses kemeri- bebek bekleyen annenin karnı etrafına takılıyor ve dört hoparlör aracılığıyla rahime müzik yayını yapılıyor. Tasarımcıları, doğmamış bebeklerin on yedinci haftadan itibaren doğuma kadar reaktif dinleme belirtileri gösterdiğini söylüyor. Ayrıca fetüse müzik dinletmenin çocuğun gelecekte müzikal yetenek ve entelektüel gelişimi için birer yapı taşı görevi göreceğini de belirtiyorlar. Bir mp3 çalara bağlanan bu yeni cihazın, anneler ve bebeklerin, ses ve müzikle birbirlerine bağlanmasını sensör ve duygusal tecrübeyle paylaşmalarına izin verdiği belirtiliyor. 

Ve şimdilerde insan beynindeki nokta veya bölgenin çeşitli türlerdeki müziğin kişiye ne tür etkisi etkisi olduğunun araştırmaları kimi müzikologlarca(örn:  emar(FMRI çalışması D.E.Ü Müzik Bil. Böl.) tıp araçlarında deneklere çeşitli müzikler dinletme yoluyla uygulanıp, müzik dinleme sırasında kısmi beyin bölgelerinde oluşan değişimlerin müzikle ve -daha da ilerisi- müziğin türüyle ilgisi araştırıladursun Eflatun’un konuyu daha İ.Ö. 4.yy’da özetlediği anlaşılmaktadır.

Demiş ki: “Müzik, terbiyenin gerçek aracıdır…”

İnsanlığın halen bu cümlenin özünde yatan anlamın bilimsel çözümüyle uğraşıyor olması, toplumsal yönetim olarak bulunduğumuz konum hakkında açık bir fikir vermektedir. Toplum olarak yaşadığımız çağın neresindeyiz?..

Müzikal duygu boyutu her insanda farklıdır.

İnsanlığın ortak müzikal duygu boyutunun birbirine yaklaştığı oranda birbirleriyle savaş/kavga dürtüsünün giderek azalacağı düşüncesinin insanlık açısından bir öngörü olup olmadığı; fikrin günümüzdeki uygulanma derecesiyle doğru orantılı olabilir mi?

Eflatun’dan Suzuki’ye, Suzuki’den ana karnındaki çocuğun müzik dinleme kemerine uzanan pozitif çözüm öngörülerine Türk müzik eğitim sistemi bir katkıda bulunabilir mi?

Bulunma yetisini edinmiş/kanıtlamış meslek insanlarına sahip olsa da bunu bir toplum yöneticisi, dolayısıyla da Türk müzik kurumu yöneticisi -içinde bulunduğu politik yönlendirme atmosferinde- algılayabilir mi?..

Anlaşılan o ki boşuna söylenmemiş “saz çalmayan, tel kadrini ne bilir”* sözü… **
___________________________________________
* Karacaoğlan (1606-1679)
** Tüm yazı: A. Sarı




Hoşgeldiniz