Müzik ve Halk Oyunları Dernekleri/Vakıfları üzerine… Göktan Ay


Toplam Okunma: 3482 | En Son Okunma: 09.05.2024 - 01:56
Kategori: Fikir Yazıları

Sadece İstanbul’da 400 e yakın Türk müziği derneği/vakfı/topluluğu, 200 e yakın halk oyunları derneği olduğunu, Her birinde 100 er kişi olsa büyük bir rakam elde edildiği, Her kişiye ailesi ile 4 kişi eklendiğinde önemli bir oy potansiyeli oluşturduğunu, Partilerin bunları göz ardı ettiğini, Apartman görevlisinden, doktoruna kadar insanların kendi kültür değerleri için bir araya geldiğini, Kişilerin haftanın en az 2 akşamını sanat çalışmalarına ayırdığını…

…Kişilerin bu yolla sosyalleşmede önemli adımlar attığını, Bu çalışmaların kişilerin mesleklerine, çalışmalarına olumlu olarak yansıdığını, Etkinlikler için çevrelerinde, ilçelerinde sponsorlar bulduklarını, Etkinliklerde yer bulunmadığını, Çalışılan yerlerin çoğunun kiralık olduğunu, Amatör ruhla ama profesyonelce çok önemli iler başarıldığını biliyor muydunuz?..

O halde geliniz, toplum içinde önemli işler başaran bu dernek/vakıfların durumlarına (sadece İstanbul’u örnek vererek)bir göz atalım….

Durum:

İstanbul kültür/sanat şehri olarak yoğun bir gündeme sahiptir.
Çeşitli meslek gruplarına sahip insanlar, haftanın belirli günlerinde, kendi kültürlerini yaşatmak amacı ile bir araya gelmektedirler.
Bu şekilde meslekler arası dayanışmanın merkezi “müzik ve halk oyunları dernekleri/vakıfları” olmaktadır.
Dernekler/vakıflar üyeleri ve konser dinleyicileri ile önemli bir sayıya ulaşmaktadırlar.
Her dernek/vakıf; çevreye verdiği ücretli dersler dışında, sürekli çalışan koroları/toplulukları ile etkinlik yapmaya çalışmaktadır.
Etkinlikler, koristlerin eş-dost-ahbap ilişkileri ile paylaşılarak, ama, güçlükle yapılmaktadır.
Etkinliklerde salonlarda yer bulunamamaktadır.
Etkinliklere Türk müziği sanatçılarının desteği her zaman artarak sürmektedir.

Sorunlar:

Müzik ve halk oyunları ile uğraşan dernek/vakıfların olağanüstü bir bütçeleri olmadığı için sıkıntı çekmektedirler.
Yöneticiler, asıl işlerinden zaman ayırarak sorunları çözmeye çalışmaktadırlar.
İstanbul’da kira ücretlerinin yüksekliği en büyük sorundur.
İstanbul’da kültür merkezlerinin az olması ve olanlarında yüksek ücretli olması etkinlikler için en büyük sorundur.
İlçe Kaymakamlarından, Belediye Başkanlarından alınan destek (bina, kira, su, Tek v.b.) sayısı azdır.
İlçe Kaymakamları, Belediye Başkanları, protokol; etkinlikleri onurlandırmamaktadırlar.
İlçe Kaymakamları, Belediye Başkanları, protokol; çalışılan mekanları ziyaret etmemektedirler.
İlçe Kaymakamları, Belediye Başkanları ve protokol; ilgilileri yönlendirerek, sorunları dinlememektedirler.
İlçe Kaymakamları, Belediye Başkanları ve protokol; sürekli kameraların gittiği yerleri tercih etmektedirler.
İlçe Kaymakamları, Belediye Başkanları ve protokol; bu vakıf/derneklerde çalışanların heyecanını, milli duygularını, arzularını anlamak istememektedirler.
İlçe Kaymakamları, Belediye Başkanları ve protokol;milli/ulusal kültür yerine, kalıcı olmayan popüler kültürün etkisi altında programlarını yürütmektedirler.
İlçe Kaymakamları, Belediye Başkanları yeni kültür merkezleri yapımına öncelik verememektedirler.
İlçe Kaymakamları, Belediye Başkanları, ilçelerindeki AVM lerin içinde mutlaka bir kültür merkezi olması/yapılmasını özendirmemektedirler.
Maalesef, yıllardır, üst makamlar siz kimsiniz, necisiniz, ne yaparsınız? diye onları bir toplantıya/kahvaltıya/iftara dahi çağırmamaktadırlar.*

Çözüm:

Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız başta olmak üzere, il ve ilçe yöneticilerimizin;
milli kültür değerlerinin yanında olunacağı, popüler kültürün* etkisinde kalınmayacağı mesajları,
Bu konularda çalışanlarına yönlendirme ve talimat verilmesi,
İlgili Bakanın ve Bakanlık yetkililerinin sorunlara eğilmesi,
Çok küçük ve kolay olan bu isteklerin çözülebileceği yönündeki söylemler,
Emeğin ve çabanın yanında olunacağına ilişkin duruşlar, katılımlar, destekler,
“Sizi görüyoruz, biliyoruz, değer veriyoruz, takip ediyoruz…” şeklindeki söylemler,
Etkinliklerde yer almalar,

Bu kurumlara emek veren kişilerde,
Önümüzdeki dönemlerde, sanat çalışmalarının daha iyiye/doğruya yönlendirilmesi hususunda belirleyici rol oynayacaktır..
Ümitle bekliyoruz….

“Hulki Altunç’un ölümünü sabah gazeteye gelince öğrendik… Oysa dün gece hemen hemen televizyonların hepsinde haberleri dinlemiştik, onun ölümünü duymamıştık. Ya biz duymamıştık atlamıştık, ya da onlar “haber değeri” olmadığı için bültene almamışlardı.
Biz birinci ihtimalden yanayız, ama ikincisi de kuvvetle muhtemeldir.
Ne acı!
……
Hulki Altunç “sanatçı!” değil ki!
Ne sahneye, ya da ekrana çıkıp iki şarkı, üç göbekle, aşklarıyla, meşkleriyle, basılmasıyla, yakalanmasıyla “sanatçı” olmamıştı ki!
Hulki Altunç’la yüzyüze tanışmışlığımız yoktur, roman yazar, hikaye yazar, deneme yazar, resim yapardı, biz de olanaklarımız kadar onu izledik, bizden bir iki kuşak geriden gelmişti, profesyonel işi de reklamcılıktı, onun yazdığı reklam metinlerini hep överlerdi.

Ama bize göre onun en büyük yapıtı, geleceğe miras kalan “Büyük Argo Sözlüğü”dür. Türkçeyle ilgili herkesin bu sözlüğü, edinmesi gerekir. Çünkü argo bir dilin yaramaz çocuğudur, “argo” dile renk verir zevk verir.
……..
Bir gazetenin başlığı şuydu:
“Türk edebiyatı bir ustasını kaybetti”

Doğru, bir “sanatçıyı” kaybetmedik, “sanatçı” sıfatı, unvanı, çoktan bazılarının eline geçmiş, pespayeliğin şemsiyesi olmuştu.” **
__________________________________________

• Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış Ortaköy’deki Avrupa Birliği (AB) Genel Sekreterliği Ofisi’nde ilk olarak Müzikolog(!) Sezen Cumhur Önal ile bir araya geldi. Görüşmede konuşan Önal,”Avrupa´yla bizim şarkılarımızı ortak bir zeminde buluştursak çok önemli bir iş yapmış oluruz. Türkiye evrensel dünyada adını altın harflerle yazan bir ülke. Davutoğlu´na Bosna´da bir ödül verildi. Türkiye dünyada önemli bir devlet olduğunu bu dönemde her manada göstermiştir. Umarım batı da bunun farkında olur. Özellikle Başbakan ve kabinesine bu manada çok teşekkür ediyorum. Türkiye batının en önemli çok değerli üyesi olacaktır” şekkinde konuştu.

Bakan Bağış’ın ikinci konuğu ise Filmsan Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Merter Fosforoğlu oldu. Bağış, özellikle Türkiye´nin sanat dünyasına yıllarını vermiş sanatçıların sorunlarını ve AB ülkelerindeki muadilleriyle kıyaslaması yapıldığında yaşadıkları sıkıntıları değerlendirme imkanı bulduklarını belirterek, “Onların biraz olsun hak ettikleri emeklerinin karşılığını alabilmesi için özellikle telif hakları yasamızda yapılabilecek bazı değişiklikleri gözden geçirdik. AB mevzuatı içerisinde yoğunlukla üzerinde çalıştığımız bir konu. Bu konuda derneğin görüşlerini aldık. Kültür bakanlığımızla da temas kurduk onlarla da görüşmeleri için gerekli girişimleri yaptık. İlgili genel müdürümüzle görüştükten sonra bu sorunları nasıl çözebiliriz onunla ilgili adımları atacağız” diye konuştu. Ferdi Merter Fosforoğlu da ilgi göstereceğini bildikleri için Bağış´a başvurduklarını belirterek, “Zorda olan sanatçılarımıza zaman zaman geçmişte el uzatılmasına rağmen kalıcı olarak sorunlar çözülmedi. Sorunların kalıcı olarak çözülmesini sanat dünyamız adına ve doğru Türkçemizi, doğru aile hayatımızı bütün yurda yayan sanatçılara çok daha yararlı bir takım olanaklar sunmayı düşünüyoruz. İleriye yönelik yaşadıklarını, güçlerini bilsinler, toplumla hep birlikte olsunlar, köşelere çekilmesin istiyoruz” şeklinde konuştu.

Not: Sn. Bakanlarımızın, vizyonlarına uygun olarak, sanatçılar deyince sadece popüler birkaç kişiyi anlamamasını, ülkemize hizmet eden TRT/Korolar/ Konservatuarlardaki sanatçıları da dikkate almasını acilen bekliyoruz. Çünkü, bu tür haberler ve uygulamalar ister istemez kırılmalara yol açıyor.
_________________________________________
**Pulur Hasan; Geride ‘Büyük Argo’ sözlüğü kaldı, Milliyet Gazetesi, 04.07.2011




Hoşgeldiniz