Ormancı Türküsü’nün Makedonya versiyonu ve hadisenin geçtiği değirmenin açılışı üzerine…


Toplam Okunma: 7933 | En Son Okunma: 25.04.2024 - 15:23
Kategori: Türk Halk Müziği

Ormancı türküsü Makedonya ve Türkiye Türklerinde aynı adla anılıyor. Gerek olayın meydana geliş tarihlerindeki ve olayın gerçekleşmesindeki yakınlıklar, gerekse türkünün melodisinin aynı oluşu, ezginin Türkiye’den Makedonya’ya gittiği sonucunu veriyor… Çaybükü köyünde restore edilerek işletmeye açılan 150 yıllık Tarihi Belen Değirmeni’nde türkünün yakıcısı Kemancı Tahir Erdinç ve eşi Zariye Erdinç’in maketleri de sergileniyor…

Ege Bölgesindeki derlemede “Çıktım Belen kahvesine baktım ovaya” şeklinde başlayan ilk dize, İştip yöresindeki (Makedonya) derlemede “Çıktım Blatets tepesine baktım ovaya” şeklinde karşımıza çıkıyor. Makedonya versiyonunda yörenin belirgin ağız özelliği olan “bre” sözcüğü dikkati çekiyor.

Makedonya’daki olay 1935, Türkiye anlatmalarındaki olayın 1940’lı yıllarda gerçekleştiği belirtilmiş ise de iki versiyon arasındaki benzerlik halkbilimcilerin “Antropolojik Görüş” adını verdikleri, “benzer şartlar altında benzer ürünlerin yaratılabileceği” şeklinde açıklanabilir.

MAKEDONYA VERSİYONU

Çıktım Blatets tepesine baktım ovaya
Vay Mustafa’m çağırdı da oynamaya
Ormancı da gelir gelmez yıkar masayı
Laf anlamaz ormancı çekmiş kafayı

Aman ormancı canım ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı
Aman ormancı bre ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı

Köyümüzün suları hoştur içmeye
İçinde köprüsü var gelip geçmeye
Sevdiğimi vurdular hiç mi hiçine
Yazık ettin ormancı köyün iki gencine

Aman ormancı canım ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı
Aman ormancı bre ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı.

EGE VERSİYONU

Çıktım Belen kahvesine baktım ovaya
Vay Mustafa’m çağırdı da oynamaya
Ormancı da gelir gelmez yıkar masayı
Laf anlamaz ormancı çekmiş kafayı

Aman ormancı canım ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı
Aman ormancı canım ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı

Köyümüzün suları hoştur içmeye
İçinde köprüsü var gelip geçmeye
Sevdiğimi vurdular hiç mi hiçine
Yazık ettin ormancı köyün iki gencine

Aman ormancı canım ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı
Aman ormancı canım ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı.(1)

Türkünün Öyküsü

“Muğla’nın Yatağan ilçesine bağlı Gevenes köyünde 1922 yılında doğan Mustafa Şahbudak bir ağa çocuğudur. Asabidir. en yakın arkadaşı köy muhtarı Tevfik Cezayirli’dir . Herkes bu ikilinin arkadaşlığına gıpta ile bakar. Neredeyse her akşam köy kahvesinde bu iki arkadaş dama oynarlar, oyunlar kahvedekiler tarafından ilgi ile izlenir. Çünkü bu olayların mükafatını, izleyiciler almaktadır. 1946 yılı, Temmuz ayının sıcak bir gününde bu arkadaşlığa kan damlar, öfke seli karışır. Uğursuz hadise cezaevinde sonuçlanarak, elli beş yıldır söylenegelen bir drama dönüşür.

Sıcak bir temmuz günü Mustafa Şahbudak, her zamanki gibi yine köy kahvesi ne gider. O sırada kahveye Muhtar Tevfik Cezayirli’yi görmeğe, Yatağan ilçe Milli Eğitim Müfettişi ile tahsildar gelmiştir. Muhtar olmadığı için misafirleri her zaman olduğu gibi, Mustafa Şahbudak ağırlama görevini üstlenir. İki misafiri alıp yemeğe götürür. Döndüklerinde Muhtar’ı kendilerini bekler görürler. O gün iki misafirden izin isteyip, yine dama tahtasının başına otururlar. Oyunun yarısında orman memuru, Mehmet İn, çıkagelir. Mehmet, sarhoştur. Bir gün önce, komşu olan Çiftlik köyünde yangın olmuştur. 1946 seçimlerinin evrakları Yatağan’a gönderilecektir. Seçim evrakını Yatağan’a, köy bekçisinin götürmesi zorunludur. Ormancı ise, yangın evrakının bir an önce ilçeye götürülmesi için, bekçiyi Muhtar’dan ister. Muhtar:
-Olmaz, daha acil olan seçim sonuçlarının ulaştırılması gerekiyor. Bekçiyi gönderemem der. Bunun üzerine Ormancı ile Muhtar arasında, bir tartışma başlar. Muhtar en sonunda:
-Ayıp ediyorsun Mehmet, bize müsaade et, der.

Ormancı kahveye girip tekrar geri döner, gelir. Dama masasını bir yumrukta darmadağın eder. Mustafa Şahbudak, bu davranışa tahammül edemez ve Ormancı’ya bir tokat atar. Olayın büyüyeceğini anlayan köylüler, adamı alıp sakinleşmesi için kahvenin arka tarafına götürürler. Ormancı oradan bağırarak küfürler savurmaktadır. Küfürler Mustafa Şahbudak’ın tahammül sınırını daha da zorlar. Yerinden kalkar, Ormancı’nın üzerine yürür. Ormancı Mehmet’in, kamasını çıkarıp Mustafa Şahbudak’ın sol kolunun pazısından yaralar. O zaman, Mustafa Şahbudak Ormancıyı korkutmak için, belindeki tabancayı çıkarır, yere doğru ateş eder. İşte ne olursa, o an olur!

Muhtar, Ormancı’nın ikinci kez kama vurmaması için elini tutar. Fakat, Mustafa tetiği çoktan çekmiştir… Ormancı bunun üzerine kaçmaya başlar. Mustafa Şahbudak kaçmasın diye, bir el daha ateş eder. Bu ateş de öldürmek için değil, kaçmasına engel olmak içindir. İkinci atış üzerine Mehmet yere düşer.

Arka cebinde tabaka olduğu için, ona hiç bir şey olmaz. Bu arada ne yazık ki, Mustafa Şahbudak, kaza kurşunu ile dostu Tevfik’i vurur. O günlerin imkansızlıkları içerisinde Tevfik’i, tahta bir sal üzerinde Muğla devlet hastahanesine götürürler. Tevfik çok kan kaybetmektedir. Mustafa, Doktor Veli Bey’e:

Babamın selamı var, bu adamı iyileştir. der.
Veli Bey:
-O ölecek, önce senin kolunu saralım. der. O sırada Tevfik eliyle işaret edip Mustafa’yı yanına çağırarak:
-Ben ölüyorum hakkını helal et. der.

Biraz sonra Tevfik, hayata gözlerini kapar. Mustafa, en yakın arkadaşını öldürdüğü için polise teslim olur, Bu olay üzerine dört yıl ceza yer. Cezaevindeyken her gece Tevfik rüyasına girer. Ancak Ormancı’ya kini gittikçe artar. Bu acı olaydan sonra köyde kalamayacağını anlayan Ormancı, tayin ister.

Kavaklıdere Orman Müdürlüğüne atanır. Aslen Marmaris’lidir. Emekliliğinden sonra oraya yerleşir.
Doksanlı yılların başında, kendi memleketi olan Marmaris’te ölür.”

Mustafa Şahbudak cezaevinden çıktıktan sonra, anılarla dolu o köyde yaşayamayacağını anlayıp, Muğla merkeze yerleşir.

Çok sevdiği, günlerini birlikte geçirdiği arkadaşını Muhtar Tevfik Cezayirli’yi tek kurşunla öldürdüğünde arkada yirmi beş yaşında bir eş ve üç çocuk bırakır. Muhtar’ın eşi Pembe, bu acıya dayanamayınca birkaç yıl sonra aklı dengesini yitirir. Oğlanın biri İzmir’e yerleşir. Diğer oğlanla kız, köyde evlenirler ve hayatlarını orada sürdürmeye devam etmekteler.

Yıllardır her şeyi unutmaya çalışan Mustafa’ya bir gün arkadaşları, Tahir Usta adında bir değirmenciden bahsederler. Bu değirmenci, annesinin akrabasıdır. Değirmenci Tahir Usta aynı zamanda türkü de yakmaktadır. İşte Gevenes köyünde yaşanan bu acı olay da bu kişi tarafından yakılmıştır.

Birgün, radyodan duyduğu bu türkü ile unutmak istediği olayları, tekrar yaşar gibi olur. Radyoyu kapatır, bu türküden çok incinmiştir.

Ormancı türküde Ormancı adı ile, Mustafa Şahbudak ise ”Bay Mustafa” adı ile yer almıştır.


”Ormancı” türküsünün bestekarı Kemancı Tahir
ve eşi Zariye Erdinç

Ormancı türküsünde geçen değirmen yeniden açıldı.

Muğla, Yatağan ilçesi, Çaybükü köyünde bulunan tarihi değirmen restore edilerek, kültür turizminin hizmetine açıldı.

150 yıllık Tarihi Belen Değirmeni’nde ”Ormancı” türküsünün bestekarı Kemancı Tahir Erdinç ve eşi Zariye Erdinç’in keman çalarken yapılan maketleri de sergileniyor.

Tarihi değirmeni, ihale ile alıp restore ederek işletmeye açan İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu girişimci Hasan Şimşek “Tarihi Belen Değirmeni-Kır Kahvesi”ni yeniden canlandırma girişimlerini şöyle anlatıyor:

”Eşim ile birlikte resim ve dokuma üzerine çalışmalar yaptık. Gevenes Köyü’nde bulunan tarihi su değirmenini aslına uygun bir şekilde restore ederek, değirmenin yanında bulunan köy evini de restoran olarak hizmete açtık. Belen Kahvesi’ni ziyarete gelen turistlerin köyde daha fazla kalabilmelerini sağlamak için de ‘Ormancı’ türküsünün bestekarı kemancı Tahir Erdinç ve eşi Zariye Erdinç’in maketlerini yaptık. Bu maketler 150 yıllık tarihi Belen Değirmeni’nde sergileniyor ve ziyaretçilerin de ilgisini çekeceğini düşünüyorum”
_________________________________
 (1) Zeynep Akdeniz (Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Uzmanı) Bildiri “Ormancı Türküsünün Makedonya ve Türkiye Türklerindeki Varyant ve Versiyonları”Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Uluslararası Türkçe Konuşan Öğrenciler Kongresi 12-14 Mayıs 2011 Köroğlu Oturumu.




Hoşgeldiniz