“Bahar şenlikleri” ve “sanat/kültür” anlayışı… Göktan Ay


Toplam Okunma: 2728 | En Son Okunma: 07.05.2024 - 22:00
Kategori: Fikir Yazıları

Sn. Abbas Güçlü’nün* yazısını okuyunca önemli bir konuyu atladığımı gördüm.Her üniversite, dönem sonu bahar/yılsonu şenlikleri yapıyor. Özellikle “popüler sanatçıların” ödenen büyük meblağlarla katılımı dikkat çekiyor… Ama üniversiteler- de yıl boyu faaliyet gösteren sanat kurum- larının bu etkinliklerde adı dahi geçmiyor, ilginç değil mi?..

Üniversiteler bilim yuvalarıdır… Yarışmalar ve etkinlikler bilime dayalı olmalıdır… Güzellik yarışmaları v.b. üniversitelerin amacı olmasa gerek…Zaten popüler/magazin medya nedeni ile gençler; popüler olanları her zaman görebiliyor,izleyebiliyor, özel hayatları hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olabiliyorlar…Yani, eksik bırakılmıyorlar çok şükür!… Ancak; popüler ile bilim dengesi iyi korunmalıdır…
Elbette her kişinin, yoğun geçsin geçmesin arasıra/yazın dinlenmeye/eğlenmeye hakkı vardır… Ama, bu resmi bütçelerle olmamalı, özellikle üniversitelerde bilim/sanat ve önderlik/örnek olmak ön planda tutulmalıdır diye düşünüyoruz…

Bahar aylarında zamanımızın çoğu müzik STK larının v.b. yaptığı etkinliklerde geçiyor…

Bahar şenliklerinde, o kurumun sanat birimlerine hiç yer verilmiyor nedense…Harmanlama yapılsa fena mı olur?…

Görüyoruz ki; basının derdi kültür/sanat/gençlik/Türkçe v.b. değil…Varsa- yoksa, popülerlik…

”…….Üniversiteler cıvıl cıvıl. Bahar şenliklerinin ardı arkası kesilmiyor. Adeta şova ve yarışa dönüştü. Getirdikleri sanatçılara yüz binlerce dolar ödeyenler var. Vur patlasın, çal oynasın modundalar. Helal olsun! Bütün kış çok çalışıp, çok yoruldular. Bilim şenliklerinin yorgunluğu da henüz geçti. Eh o kadar da eğlensinler demeyi çok isterdik. Ama nafile!..
Bilim adına neredeyse hiçbir organizasyona imza atmayan üniversitelerin, eğlence ve şamata için yarış haline girmeleri, garip hem de çok garip. Zaten, düzenledikleri ödül törenlerine es kaza katıldığınızda, durumun neden bu noktaya geldiğini hiç yadırgamıyorsunuz. Onlarca isme ödül veriyorlar. Ama içlerinde eğitim ve bilim adına ne bir kişi oluyor ne de kurum.
Yani kendilerini, en başta kendileri dışlıyorlar. Dizi yıldızları geldiğinde kıyametler kopuyor ama Nobelli bir bilim insanı geldiğinde salonlar bomboş kalıyor. Ondan sonra da, bu aymazlığı eleştiren, en fazla kendileri oluyor……..” *

Elbette üniversitelerin hepsi bu durumda değil. İçlerinde eğlenceyi olduğu gibi bilimsel etkinlikleri ihmal etmeyenler de var. Ama sayıları o kadar az ki!..”**

Basınımızda kültür/sanat sayfaları zaten çok az… TV larda ciddi müzik/sanat programları yok seviyesinde…

Bu kadar genç üniversitede okuyor da; bilimsellik, güzellik, sanat/spor paylaşımı neden artmıyor? diye sormak ve araştırmak gerekli.

34 OECD ülkesinde yapılan birden fazla araştırmayı bir araya getiren ve cuma (27.04.2012) günü yayımlanan EKONOMİK Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) raporuna göre Türkiye, çocukların aile ve okul dönemindeki eğitim süreçleri bakımında sınıfta kaldı. Türkiye’de çocukların eğitimine ilişkin karanlık bir tablo sunuyor. Raporda yetişkinlerin eğitim sürecine katılmaları konusunda Türkiye kötü sınav verdi.18-24 yaş aralığında hâlâ eğitim hayatı içinde olanların oranı açısından, Türkiye sonuncu. Bu yaşlardaki Türk gençlerinin yalnızca % 52.8’i eğitim hayatına devam ediyor. Bu alanda birinci sırada, % 95.8’lik oranıyla Slovenya yer alıyor. Türkiye, bebek ölümleri oranı bakımından en kötü performansını sergiliyor, doğan her bin bebekten 17’si ölüyor. Bu alanda performansı en iyi ülkeyse, doğan her bin bebekten 1.8’inin öldüğü Lüksemburg.’nin son sırada yer aldığı bir başka alansa, evde 3 ila 5 yaş aralığında çocuk varken kadınların iş hayatında yer bulmasıyla ilgili araştırmada Türkiye sonuncu sırada. Bu yaş aralığında çocuğu olan annelerin yalnızca % 21.4’ü çalışıyor. İzlanda’da oran % 83.6. 2001 yılında oluşturulan Uluslararası Okuma Becerilerinde Gelişim Projesi’nde (PIRLS) de Türkiye en kötü öğrenci olarak dikkati çekiyor. Türkiye’nin bu alanda elde ettiği puan 449’ken, birinci sıradaki Lüksemburg’un puanı 557. Projede çocukların okuma becerilerindeki gelişmeleri çeşitli kriterler eşliğinde endeksleniyor.” ***

Acaba;
Bilim/sanat, çok mu ciddi/zor/ulaşılamaz/gereksiz gösteriliyor ?…

Bilimin/sanatın yayılması için kurumlar yaptıklarını/faaliyetlerini tanıtamıyorlar mı?

(Geçen hafta bir etkinlikte sahnede 46, seyirci olarak 40 kişi vardı, yazık değil mi emeğe, zamana, gençlere?)
Bilim toplumu olmayı sadece “kurum içinde varolan” üniversite elemanları ile mi sağlayacağız? (üniversitelerde yapılan; toplantılar, etkinlikler, sempozyumlar, verilen bildiriler v.b. ayrı bir sorun…)

Yarışmalar yapılıyor, sevilen sanatçılar seçiliyor, hep popülerlik önde…Toplantılara dahi kimse gelmiyor diye popüler isimler davet ediliyor…(Haklısınız bu sayede isminiz basında yer alabiliyor maalesef)

Çünkü eğitim ciddi bir iştir deniyor, ama, içeriğe değil, şekle bakılıyor, küçük yaşta eğitimin/araştırmanın/üretimin önemi anlatılamıyor maalesef…

“TRT 2012 Belgesel Günleri” fil gösterimleri, merkezi ve değişik mekanlarda, üstelik ücretsiz yapıldığı halde, üniversiteler ilgili bölümlerinde okuyan gençler, film meraklıları v.b. maalesef yine görünmediler…
Bilim şenlikleri yapan kaç tane lise ve üniversite var?.. Diyeceksiniz ki, “bu etkinlikleri düşünüyoruz ama sponsor bulamıyoruz.”

“……İyi hoş, itirazım yok da biriniz de farklı bir şey dinleseydiniz keşke sevgili üniversiteliler… Biriniz de “Beyaz Show”da falan pazarlanmayan, televizyondaki müzik kanallarında dönmeyen, yarışmada jüri olduğu için ilgi çekmeyen birilerini merak etseydiniz. Hani Harvard’lı Emily’den daha hızlı girdiğimiz bir internetimiz var ya Harranlı Emine’yi internette uçuran. İşte o internetle dünyanın her yeri, her müzik, her grup elinizin altında. Memleketin her türlü genç sanatçısı, alternatif ismi bir tık uzakta. Biraz merak etseniz, size dayatılanla yetinmeseniz de azıcık ufkunuz genişlese fena mı olur acaba?……”****

“Bu, bir gelenek haline geldi dersem abartmış olmam. Bütün yıl kitapların arasına kafasını sokup, sabahlara kadar ders çalışan öğrenciler, okulunun bahçesinde organize edilen şenlikte biraz olsun kafasını boşaltıyor. Sağına soluna bakıp, ‘Dünyada neler oluyormuş’ diyorlar. Vakıf üniversiteleri yani özel üniversiteler bahar şenliğine büyük bütçe bulabiliyor. Nasıl olsa çoğu zengin çocukları… Veya mezunlar dernekleri ve okul idaresi de şenlik için fon ayırabiliyor. Bu yüzden tek konserine 100 bin liradan kapı açan Tarkan’ı bile okul bahçesine getiren özel üniversiteler var.

Devlet üniversitelerindeyse bu tamamen öğrenci harçlıklarıyla gerçekleşiyor. Üç beş liralık bilet katkısıyla… Çünkü ‘devlet baba’ bu işler için ayrıca para gönderemiyor. Gönderdiği para kırılan camlara, doğalgaz ve elektrik faturasına ancak yetiyor. Allah razı olsun bazı hayırsever vatandaşlarımız var. Biri kalkıp her gün iki bin öğrenciye öğle yemeği yediriyor, biri kalkıp kütüphaneyi donatıyor……”*****

O zaman;
Bilgi toplumu olmanın yollarını arayacağız…
Ben yaptım demeyeceğiz, sadece öğrencileri değil, ailelerini de, ilimizdeki/ilçemizdeki STK ları, iş adamlarını da işin içine katacağız…
Daha da önemlisi, makamlardan çıkıp ile/ilçeye halkın arasına gireceğiz..
İle, ilçeye ışık saçacağız…
Kurumun ülke/halk için çalıştığını/ürettiğini, çocuklarının da bu gelişmeden yaralanacağını göstereceğiz…
Halkı da aktivitelerin bir parçası yapacağız…
İşte değişim o zaman başlayacaktır…

“Bu yıl 10. yaşını kutlayan Doğa Koleji, İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlediği geleneksel “Yılsonu dans ve konser gecesi” ile izleyenleri hayran bıraktı. Öğrencilerin yıl boyu hazırladıkları dans, müzik ve gösterilerini sergilediği ve 1500 öğrencinin sahneye çıktığı gecenin en dikkat çekici bölümü ise 500 kişilik dev koro ve Türkiye’de ilk kez gerçekleşen İpad orkestrası oldu. Fethi Şimşek’in kurucusu olduğu Doğa Kolejleri’nin 45 okulu bulunuyor. Bu arada İ.Ü.Çocuk üniversitesi ortaklığı ile düzenlediği “Ulusal roket yarışması” da sonuçlandı.” (Basından)

Demek ki yapınca oluyormuş!…

SON SÖZ: Kişilerin şahsi beklenti ve gerekçelerinizi bilemeyiz ama, bize göre alanımızda ki en önemli hedef; sanat camiasının büyük bir güç olduğunu, kurumlar arası rekabetin üretim getireceğini “her kesime” anlatmak ve mesleği ne olursa olsun, her kişinin bir sanat/spor dalı ile uğraşmasını sağlamak olmalı…

Çözüm “bilgi toplumu” olmaktan geçmektedir. Yoksa, kısır bir döngü içinde kalır, çağı asla yakalayamayız?

Yazımızı Hayyam’la noktalayalım;

Yüz’de ısrar etme, “Doksan da olur”.
İnsan dediğin, “Noksan da olur”.
Bir ben varım deme, “Yoksan da olur”.
Hatasız dost arayan, “Dosttan da olur”.
________________________________________

* İstanbul Üniversitesi Athena Ogün Şanlısoy, Mustafa Ceceli, Kolpa, Atiye, Akçay Karaazmak, Aydilge, Duman, Kubat
Marmara Üniversitesi; Model, MFÖ, Hayko Cepkin, Gökçe
Maltepe Üniversitesi; Volkan Konak, Sıla, Murat Boz, Redd, Gökçe, Kurban, Aslı
Yıldız Üniversitesi; Suat At - Murat Boz, Duman Model Halil Sezai, Vega, Nil Karaibrahimgil, Hadise
İstanbul Kültür Üniversitesi; Sıla, Kenan Doğulu, Murat Dalkılıç
Koç Üniversitesi; Sezen Aksu, Gripin, Hande Yener, Kenan Doğulu
İstanbul Aydın Üniversitesi; Murat Boz, Cem Yılmaz, Manga, Ezginin Günlüğü

**Güçlü, Abbas; Şahap Bey’i tanımak büyük bir şanstı, Milliyet, 28.04.2012
*** Basından, 29.04.2012
****Tez, Mehmet; Ne olacak bu bizim üniversitelerin hali!, Milliyet Cumartesi, 19.05.2012
*****Işıklar, Aykut; Şenlik dediğin de Yıldız Teknik gibi olmalı, Bugün, 27.05.2012

Not: Dile kolay, tam 446. yazımı okumuş oldunuz. Haftalık güncel eğitim/kültür/sanat alanındaki yazılarımızla arkadaşlarımıza, yöneticilere, makamlara yaptıkları güzel işler için alkış tutuyor, eksik veya yanlış olan uygulamalar için de uyarılar yapıyoruz. Tek amacımız, sanat kurumlarının daha iyi yönetilmesi, sanatın ülke çapında yaygınlaşması ve üretimin çoğalması…İnşallah yararlı oluyordur…Bizde tatil anlayışı farklı olduğu için, yaz ayları genel okuma oranları düşmeye başlıyor. Bizde yazılarımızı önemli/güncel konular dışında müsaadenizle azaltmak istiyoruz. Yazılarımı, takip eden, paylaşan tüm dostlara sağlıklı ve hayırlı bir yaz diliyorum. Sevgi ve saygılarımla… G.Ay




Hoşgeldiniz