Marcus Miller: “Bu toprakların müzik kalitesine hayranım..”(*)


Toplam Okunma: 3340 | En Son Okunma: 07.05.2024 - 21:27
Kategori: Basından

Eskiden Rauf Yekta’dan(1871-1935) H. Saadettin Arel’e(1880-1955), Laika Karabey(1909-1989), E. Ruhi Üngör(1929-2009) ve TMDK ilk öğretim üyelerinin çoğu yazılarında -yıllarca okulsuz kalma duygularının da etkisiyle- yabancı müzik adamlarının GTM övgülerine “bakın, bizimkiler değer vermiyor ama onlar veriyorlar” şeklinde buldukları her fırsatta yer verirler ve bu yazıları yayın organlarında, özellikle Musiki Mecmuası’nda(1948-1998), sempozyum gibi toplantılarda mütemâdiyen aktarırlardı… Yukarıdaki başlığı Milliyet Gazetesi’nde okuyunca meslek hayatımızın o günleri ve o değerli müzik uğraşanlarımızın “bugün yaşasalardı … ” hayali geldi gözümüzün önüne… Aktarıyoruz:

Alişan Çapan’ın röportajı:

Marcus Miller: “Bu toprakların müzik kalitesine hayranım..”(*)

İstanbul Caz Festivali’nin gedikli müzisyenlerinden Marcus Miller, 5 Temmuz’da dünya prömiyeri yapacak olan ‘The İstanbul Project’ için gün sayıyor.

Alişan Çapan:
Bas gitara gönül vermeden önce klasik klarnet eğitimi almışsınız. Yeni projenizde Hüsnü Şenlendirici de yer alıyor. Kendisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Marcus Miller:
Hüsnü Şenlendirici’nin kelimenin tam anlamıyla hayranıyım. Klarnetle öyle şeyler yapıyor ki, nasıl becerdiğini aklım almıyor. Bir araya geldiğimizde kendisine, “Tamam bu konseri yapacağız ama aynı zamanda senden klarnet dersi de almak istiyorum” dedim. O da kabul etti, şimdi heyecanla provaları bekliyorum. Aynı şekilde İmer Demirer’i de çok beğeniyorum. Sahnede atmosfer oluşturması, trompetinin tınısı, yaratıcılığı… Birinci sınıf bir trompetçi. Keza öbür müzisyenler de çok yetenekli. Birlikte çalışmak için sabırsızlanıyorum, çok güzel bir konser olacağına eminim.

Uzun yıllardır farklı projelerle İstanbul’a geliyorsunuz, bu şehri sizin için bu kadar çekici kılan nedir?

İstanbul eşsiz bir şehir. Sanki dünyanın dört bucağının kesiştiği bir kavşak. Şehrin enerjisine de bayılıyorum, bana New York’u hatırlatıyor. İnsanlar çok duygusal. Müziği yüreğinizi koyarak çaldığınızda mutlaka karşılığını alıyorsunuz. Caz müziği Türkiye’deki müzikseverlerin özellikle takip ettikleri, çok hakim oldukları bir tür değil. Ama İstanbul’da verdiğim her konserde insanların duygulandıklarını, müzikle iletişim kurabildiklerini gördüm ki, sanırım benim için en önemli şey de bu.

Gelelim 5 Temmuz’da dinleyiciyle buluşacak olan ‘The İstanbul Project’ adlı yeni projenize. Fikir nasıl doğdu, İKSV’nin siparişi üzerine mi?

Bildiğiniz gibi İstanbul Festivali’ne daha önce de farklı müzisyenlerle geldim. Stanley Clarke ve Victor Wooten’la çaldığımız üç bas gitarist konseri, ardından Eric Clapton ve David Sanborn’la verdiğimiz konser, bir de Herbie Hancock ve Wayne Shorter’la birlikte yaptığımız Miles Davis’e saygı konseri. Gördüğünüz gibi İstanbul Festivali’nde her zaman farklı bir şeyler sunmanın peşinde koşuyorum. İKSV yöneticileri de bu merakımı bildikleri için, “Türkiyeli müzisyenlerle bir proje yapmaya ne dersin?” diye bir teklif getirdiler. İstanbul’a ilk gelişimden beri yerli müzisyenleri takip ediyorum. Her geldiğim de bir sürü CD alıyorum. Bu toprakların müzisyen kalitesine hayranım. Dolayısıyla birlikte çalma fikri ilk andan itibaren heyecanlandırdı beni. İki hafta önce birlikte çalışacağım müzisyenlerle tanışmak için İstanbul’a geldim, hepsi olağanüstü… Zaman daraldıkça daha da heyecanlandığımı itiraf etmeliyim.

Hemen hemen müzik dünyasının bütün devleriyle çalışmışsınız. Frank Sinatra’dan tutun da Miles Davis, Herbie Hancock, Wayne Shorter, Stevie Wonder, hatta Eric Clapton’a uzanan inanılmaz bir liste sayabiliriz. Birçok farklı enstrüman çalıyorsunuz, prodüktörlük yapıyorsunuz, düzenlemeci yanınız var. Bahsettiğimiz ustalarla çalışmak sizi bir müzisyen olarak nasıl etkiledi?

Siz şimdi yaptıklarımı sayarken ben dinlemekten yoruldum. Şaka bir yana, benim için hepsi bir… Hayatta en sevdiğim şey müzik yapmak ve bunu başka müzisyenlerle paylaşabilmek. Birlikte çalıştığım ustalara gelince; saydığınız isimlerin hiçbiri birbirine benzemiyor ama bir ortak noktaları var ki, o da cesaretleri. Hemen hepsinde gözlemlediğim özellik, sürekli arayış içinde olmaları ve bu arayış esnasında karşılarına çıkan ilginç fikirleri de hem müzisyen arkadaşlarıyla hem de dinleyicilerle paylaşmaktan çekinmemeleri.

Bütün bu farklı uğraşılarınıza rağmen temelde bir caz müzisyeni olduğunuzu söylesek yanlış olmaz…

Sanırım, en kolay çözüm bu. Gerçekten ne yaptığımı insanlara anlatmaya kalkışsam iş çok uzayacak.

Çok yönlü bir müzisyen olarak zaman zaman kendinizi caz müziğinin içinde hapsolmuş hissediyor musunuz? Ne bileyim, bir rock ya da soul grubu bir araya getirip turneye çıkmak gibi düşünceleriniz var mı?

Kesinlikle bu söylediğiniz hep özlemini çektiğim bir şey. Halihazırda var olan grubumla böyle denemelere girişmeyi düşünüyorum. Yakında farklı türlerin iç içe geçtiği bazı çalışmalarımız olacak. Ben zaten oldum olası her şeyi birbirine katmaya meraklı bir müzisyen olmuşumdur.

Miles Davis’in ‘80’deki muhteşem dönüşünün arkasındaki önemli isimlerden biri olarak anılıyorsunuz. Davis’in bu derece güvenini kazanmayı nasıl başardınız?

Sanırım Miles hayatında artık birilerine inisiyatif verebileceği bir evreye gelmişti, ben de bir müzisyen olarak böyle bir güvenin duyulabileceği bir gelişim gösteriyordum. Bir de tabii şu var; Miles’ın çalıştığı öbür müzisyenlerden farklı olarak, ben onun sadece 10 yıllık bir dönemini değil, bütün sanat hayatını yalamış yutmuştum. Müzisyen olarak da içinde yaşadığımız dönemin diline son derece hakimdim. Dolayısıyla Miles’ın geçmişini şimdiki zaman taşıyabilme potansiyelim vardı. Sanırım onu ikna eden asıl nokta da bu oldu.

Miles Davis’le en son ne zaman görüştünüz?

Son görüşmemizde Los Angeles’ta Santa Monica hastanesindeydi. Komadaydı, bilinci gidip geliyordu. Uzun uzun müzikten konuştuk, ona şakalar yaptım. Bir hafta sonra da öldü. Ondan ayrılmak çok hüzünlü oldu.
______________________________________
(*) Alişan Çapan “Bu Toprakların Müzik Kalitesine Hayranım” Milliyet Gazetesi. Cadde Eki, 03 Temmuz 2012 Salı –
http://cadde.milliyet.com.tr/2012/07/05/HaberDetay/1561765/-bu-topraklarin-muzik-kalitesine-hayranim-
…Yazının devamını Milliyet Sanat Dergisi Temmuz 2012 sayısında bulabilirsiniz.




Hoşgeldiniz