Aydın yüzlerden kültürel coğrafya barışına… Ayhan Sarı


Toplam Okunma: 2940 | En Son Okunma: 27.03.2024 - 06:25
Kategori: Fikir Yazıları, Yazarlarımız: A.Sarı

Hep dile getiriyoruz: Geleneksel Türk müziğinde bas ses ihtiyacını batının bas gitarıyla, viyolonseliyle, kontrabasıyla karşılamaya kalkarsanız, kendi geleneksel özgünlüğünüzü geliştirip dünyaya öyle sunmak yerine hazırcılık yapıp aynen kopya/alıntı yaparsanız birgün gelir ki hiçbir geleneksel değeriniz kalmaz. Kendi içinizde olduğu gibi gerek kapı, gerekse sınır komşularınızla da yabancılaşırsınız… “Askeri bandonun köyde Chopin besteli cenaze marşını çalması” olayında, devlet-toplum gizli uyuşmazlığına neden olabilecek bir örneği sorgulama imkanı doğdu…

Türkiye’de buna benzer olarak birçok uygulamadan, müziğe kadar yüzlerce örnekler var batıdan olduğu gibi alınan ve artık bize uyarlanması mümkün olan…

Konu bakış ve insanınızı, toplum bireyinizi yetiştirme sorunu.

Öğrencinizi, gencinizi, öğretim üyenizi, memurunuzu, bürokratınızı, politikacınızı, bakanınızın çalışma şeklini; özgünleşmemek, üretmemek, kopyalamak, aynen almak ve idare-i maslahatgüzarlık olarak gelenekselleştirirseniz öyle bir gün gelir ki kendinizi köydeki şehit cenazesi töreninde bandonun seslendirdiği cenaze yürüyüş marşının anlamsızlığını bile düşünemez halde bulursunuz .

Ta ki ileri görüşlü aydın bir insan çıkana kadar.

Korkusuz demiyoruz, beklemiyoruz da… Bulunduğu, yaşadığı çevreden, andan herkesin faydalandığı ileri adımlar çıkarmayı, gündeme getirmeyi düşünebilen, becerebilen aydınlar…

Son günlerin (2012 Ağustos sonu) aydın insanı Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’dır.

Sayın Bakan Antalya’nın Finike ilçesinin Yazır köyünde katıldığı şehit Uzman Çavuş Osman Çelik’in cenazesinde askeri bandonun çaldığı cenaze marşını durdurdu.

Gerekçesini şöyle açıklıyordu:

“Protokol ağırlıklı törenlerde, kentlerde askeri bandonun Cenaze Marşı çalması doğal olabilir. Ancak burası küçük bir köy ve insanlar acılarını yaşamak, evlatlarını tekbirler, dualarla son yolculuğuna uğurlamak istiyor. Buna saygı göstermek gerekiyor. Ben de insanların bu beklentisine cevap vererek gereğini yaptım ve bandonun marş çalmamasını istedim”

Ertuğrul Günay konuyu Kanal 7 TV programındaki konuşmasında sürdürdü ve dedi ki:

- …Bizim gelenek ve inançlarımıza göre toprağa verilip son görevimizi yerine getirecekken devlet başka bir saygı gösterisinde bulunmaya kalkıyor. Onu çok anlamaya çalışıyorum; ama bizim toplumumuzun örfü ile bağdaşmadığı için biraz toplumdan devleti koparan bir yaklaşım.

- Chopin’in Cenaze Marşı çalınıyor. Bu, bir batı enstrümanı dinlememiş bir köy yerinde bir şaşkınlık, garipseme yaratıyor. Sanki törenden koparılma, dışlanma duygusu yaratılıyor. Ben bunu yıllar önce doğduğum kentte gözlemiştim. Perşembe ilçesinde bir köyde, belediye bandosu başını gözünü yararak Chopin çalmaya kalkmıştı.

- Geçen günkü askeri bandoydu, biraz daha mükemmeldi. Çok önceden karşılaştığım bu manzara bir Fellini filmi gibi çok absürt gelmişti. Cenaze Marşı diye bizim bildiğimiz Chopin’in iki numaralı piyano sonatının bir bölümüdür. Biz de bunu devlet törenlerinde cenaze marşı olarak kullanıyoruz. Halk kültürü, gelenek ve inançlarımızla ciddi bir kopukluk yaşanıyor.

- Biz ölülerimizin arkasından dua okuruz. Bazıları tekbiri yanlış algılıyor. Tekbir, gösterilerde ‘Ya Allah Bismillah Allahuekber’ diye slogan tarzında söylenen değil. Cenazelerde, dini ritüellerde söylediğimiz tekbir büyük bestekar Mustafa Itri Efendi’nin Segah İlahisi’dir. 300 yıllık bir gelenek. Kendi cenazemizi kendi ritüellerimize uygun olarak yapmalıyız…” (1)

* * *
Cenaze marşının yanında öylece bekleyen diğer bir batı ritüeli de saygı duruşlarına eşlik eden trompet solosudur ki dönemin Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George W. Bush Türkiye’ye geldiği zaman (Haziran 2004) İstiklal Marşı’ndan önce saygı duruşunda duyurulan trompet solosunu(*) işitince çok memnun olmuş ve şöyle demişti:

“Kültürümüz buraya kadar gelmiş…”

Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı 31 Mayıs 2011 tarihli Musiki Dergisi’nde yayınlanan yazısında düşüncesini şöyle dile getiriyordu:

ti sesi saygı duruşundan çıkartılmalı ve Türk bestekarlarına uygun bir müzik yaptırılmalıdır…”

* * *
“Kimisi devlet halk müziği korosunda seslendirilen teksesli türkülerde bas gitar kullanarak, kimisi devlet klasik Türk müziği korosunun temel direğini keman, viyolonsel, kontrbas çalgılarından oluşturarak, kimisi çokseslendirilmiş, çağdaş normlara oturtulmuş çalgılarımız ve bunlarla oluşturulmuş orkestranın seslendirdiği ezgiler yerine yıllardır köye batının senfoni orkestrasını, çalgılarını götürme şeklinde gelişen, basının da hemen atladığı beyhude uğraşılar vererek, kimisi hala dokuzuncu senfoninin koral bölümünün ana temasını öğrenciye Türkçe söz yazılmış haliyle öğreterek” gerek kendi toplumumuz gerekse kültürel coğrafyamızla barışmamız konusunu farkındasızlığında geciktiriyor.

Aydın yüzlere ve daha da önemlisi aydın yüzleri koruyan politikacılara, devlete ihtiyacımız var.

Amaç uygarlığı yıkmak değil, yeni bir uygarlık meydana getirmek…

Tıpkı batı senfonik orkestrasına alternatif, “kültürel coğrafyamız çalgılarından oluşturulmuş orkestra” hayalimizde olduğu gibi…
______________________________
(*) Saygı duruşunda duyurulan trompet solosu: Amerika iç savaş sırasında savaşın yıkımlarına karşı yakılmış bir ağıtı konu edinen “Military Taps” in bestesinin sahibi Daniel Butterfield’dir. (1831–1901). ABD yapımı(1953) “From Here To Eternity - İnsanlar Yaşadıkça” filminde kullanılmış ve buradan yaygınlaşmaya başlamıştır. Türkiye’de duyulması tahmini olarak Kore Savaşı (1951 - 53) sonrasına rast gelmektedir.
(1) “Marş yorumu: Toplumdan devleti koparıyor” Hürriyet Gazetesi – 26 Ağustos 2012, sf. 22




Hoşgeldiniz