Ferdi Özbeğen ile gazinodan tavernaya geçmiştik…


Toplam Okunma: 7150 | En Son Okunma: 17.04.2024 - 07:58
Kategori: Toplum ve Müzik

Zeki Müren’in T sahnesiyle yenilenen gazino eğlence tarzı, 1970’lerin sonunda gerileme safhasına girdiğinde, kalabalık sanatçı maliyetinin olumsuz etkisi ve ritmbox gibi o dönemin çok önemli teknolojik gelişmesinin de katkısıyla öncülüğünü oluşturduğu piyanist şantör tarzıyla dönemin revaçtaki türü arabesk müziği gerileten, hatta 1990’lardaki popüler müziğin yolunu açan piyanist şantör Ferdi Özbeğen’i geçtiğimiz günlerde kaybettik. İstanbul Levent’teki Afet Yolal Camisi’nde gerçekleştirilen cenaze töreninde ilginç iki ayrıntı vardı: Tabutu Türk Bayrağı’na sarılı değildi ama tabutunun başında bir asker nöbet tutuyordu. Diğeri ise -arabesk müziğe karşı çıkışlarıyla gündem oluşturan- Fazıl Say’ın çelenki idi…

Ali Rıza Türker’in  Alfa Yayınları’ndan çıkan Ferdi Özbeğen kitabında ilginç anılar var.

İşte Ferdi Özbeğen’in kendi ağzından yaşam öyküsü kesitleri:

Evimizi taşladılar : 27 Mayıs 1960 ihtilali, öğrenci hareketleri ve öğrenci yürüyüşlerini anımsatır. Ben de İzmir’de bir öğrenci birliğinin yönetim kadrosundaydım. Adnan Menderes sempatizanı olduğumu bilenler bir gün Alsancak’taki evimizin kapısına dayandı. ‘Kuyrukçular’ diyerek taş yağmuruna tuttular…

Babam 1963′te vefat etti. Millete miras kalır, bize rahmetli babamın borçları kaldı. Para kazanmam gerekiyordu ve pavyonda çalışmak tek kurtuluş yoluydu. Bütün borçlar pavyon hayatım boyunca ödendi. Eğitimde hedefi olan bir delikanlı en iyi okullarda okuyup, diplomatik hayaller kurarken hepsinden uzaklaşmış, pavyon müzisyenliğine sığınmıştı…

Pavyona başlarken bir piyanom yoktu. Patron, eski püskü bir piyano aldı. Bir gece çalarken, gök gürültüsüne benzer bir sesle infilak etti, kasası paramparça olmuştu. Allah’tan nota sehpası kalkıktı da beni korudu. Aksi halde piyano patlamasından ötürü dünyada ilk can veren piyanist ben olacaktım…

Hilton Oteli, düğünlerde çalmamız için teklif yapmıştı. Ertesi gece ilk düğüne çıktık. Dört aranjman parça biliyoruz sonra repertuvar tıkanmıştı. Birbirimize bakarken Hilton’da hiç yapılmayan göbek havaları ilaç gibi geldi. Piyanoya paralar yağmaya başladı.

‘Hiçbirimiz Fazıl Say değiliz’: Sevdiğim, sevdirdiğim ve öncülüğünü yaptığım müzik türü nedir, nasıl adlandırılır… ‘Eğlendirici piyanist’ deniyor. Hiçbirimiz Fazıl Say değiliz, ama yarattığı iş gücü keşfettiğim müziğin, açtığım yolun ciddi bir ekonomik geri dönüşüdür. Bana piyanist denmesinden çok ‘iyi yorumcu’ denmesini arzu ederim…

Bileziklerle alınan org : Yıl 1965… Bir gün balo salonunda (Hilton) İtalyan şarkıcı Peppino Di Capri çıktı karşıma. Yanında bir alet vardı ki bizler ona sonradan ‘org’ dedik. ‘Bundan mutlaka almalıyım’ dedim. Annemin bilezikleri benim birikimlerim derken 10 bin liralık org’u yurt dışından ısmarladık. Türkiye’ye ilk elektronik klavyeyi ben getirmiştim.

Otomobil sevdası… : Babam Türkiye’ye ilk özel otomobili getirmiş adamdır. Benim otomobil merakım da ondan geçmiştir. Kazandığım paraların büyük bir kısmını deliler gibi otomobil değiştirmeye harcadım.

Bu çelenk hangi kekoya? : Atlas Plak firmasından çıkan ilk albüm sürpriz bir şekilde çok ciddi bir grafik çizmiş tam anlamıyla satışlar patlamıştı. Orhan Gencebay ve Yaşar Kekeva’nın ortak olduğu Kervan Plak’tan da teklif gelmişti. O zamanlar Taksim’deki Intercontinental Oteli’nin üst katında çalışıyorum. Gündüzleri de havuzda güneşleniyoruz. Böyle bir günde kocaman bir çelenk geldi. ‘Acaba hangi kekoya geldi bu çelenk’ derken önümde bırakıldı. Getiren çocuklar eğilip, ‘Bu çiçek size ait Yaşar Kekeva tarafından gönderiliyor’ demez mi…

Kanser olduğunu öğrendiği an: 2001 yılıydı… Bodrum’dan İstanbul’a döndüm. Dişlerimin bakıma ihtiyacı vardı, Sadık Yazıcı’nın Mecidiyeköy’deki yerine gittim. Dişlerimi doldururken bir kan tahlili yaptırmak istedim. Sadık bana bir de PSA’ya baktırmamı önerdi. Her şey normaldi, ama PSA 10 çıkmıştı. Florance Nightingale Hastanesi’nde ürolog Dr. Haluk Akpınar’la buluştuk. İlk muayeneden sonra hemen biyopsi yapılmasını tavsiye etti. Biyopsiden çıkan sonuç üzücüydü… Kanser prostata onbeş yerden girmişti…

‘Ajda ile Müjde bana cesaret aşıladı’ : 1970 ve 80′li yıllarda farklı kulvarlarda popüler olan şöhretler sinemaya geçiyorlardı, ama bu adım beni karamsarlığa sürüklerdi. Sevgili Ajda Pekkan ve Müjde Ar, bana cesaret aşıladılar. Özellikle Müjde’nin şu sözlerini hiç unutmadım: Bütün Anadolu sinemaya gidiyor, ama senin 33′lük plağını alıp dinleyemiyorlar.

Kanser psikolojik bir hastalıktır. Siz ne kadar müspet ve vurdum duymaz olursanız tedaviye o kadar yardımcı olursunuz. Hayatı bu psikolojiyle devam ettirmek zorundasınız. Gerisini doktorlarınız çözümleyecektir. ‘Ben sağlamım, hiçbir şeyim yok’ sözleri size güç katacaktır, inanın. Bu görüşlerimin yanı sıra tabii ki inançlarım da var. Nedir onlar? Hayatın öğrettikleri… Hani yaşarken pay aldıklarımız. Hastalık olsun, kaza olsun ne yaşarsak insanın kaderidir. İnsan doğarken kaderi çizilmiş. Ben yazgıya inanırım. İnşallah siz bu satırları okurken benim rahatsızlığım stabil hale gelecektir…

Fuarda sabıkalı muamelesi : İzmir Fuar çalışmaları başlamadan emniyet amirliğinden çalışma izini alırdık. Hüviyet benzeri bir karta parmak izi basardık. Ben ve diğer sanatçı arkadaşlarım elimizde dosya dolusu evrak ayrı ayrı şubelerde ayrı ayrı kuyruklara girer imza atardık. Sabıkalı muamelesi görüyorduk… Hiç unutmuyorum Müzeyyen Senar önümde, biz de o berbat formalite kuyruğundayız. Sıra Müzeyyen Abla’ya geldi, polisin ‘Nerede çalışıyorsun?’ sorusuna ‘Tak Tak’ın evinde’ cevabını vermez mi? Ardından kahkaha tufanı koptu tabii.. Senar’ın ‘Tak Tak’ dediği kişi zamanın en ünlü genelev patronuydu.

‘Bir yuva sahibi bile olamadım’ : 45′likleri saymazsak yarım asra 30 adet albüm 400′e yakın devasa bir repertuvar sığmış… 75 milyonluk bir ülkenin, orta yaş grubunun büyük çoğunluğu beni tanımış şarkılarımla yaşamış. Bir itirafı sona bıraktım. Gece hayatı ve mesleğime olan düşkünlüğüm nedeniyle bir yuva sahibi olamadım.

Cenaze töreni bugün : Yoğun bakım ünitesinde tutulduğu İstanbul’daki Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hayata gözlerini yuman Ferdi Özbeğen, bugün uğurlanacak. Özbeğen’in cenazesinin, bugün Levent Camii’nde öğle vakti kılınacak cenaze namazının ardından Ulus Mezarlığı’na defnedileceği öğrenildi. Usta sanatçıya cenaze töreninde, ailesi, dostları ve sevenlerinin dualarıyla son kez veda edilecek.

Ferdi Özbeğen, (d. 17 Ağustos 1941, İzmir) özellikle, yakın dostu Ülkü Aker’in, dönemin yabancı şarkılarına yazdığı Türkçe sözleri kendine has bir üslupla okumasıyla 80′lere damgasını vurmuş piyanist- sanatçı.

Ferdi Özbeğen 1941 yılında İzmir’de doğdu. 11 yaşındayken ortaokulla birlikte özel müzik öğrenimine başladı. 1960 yılında Özel İzmir Koleji’ni bitirdikten sonra İstanbul’da İktisat Fakültesi’ni kazandı fakat 1963 yılında babasının vefat etmesi üzerine eğitimini yarıda kesmek zorunda kaldı. Bu andan itibaren Ferdi Özbeğen, ilgi alanı olan müziğe yöneldi. 1965 yılında düzenlenen Hürriyet Gazetesi Altın Mikrofon yarışmasına Ferdi Özbeğen Orkestrası olarak katıldı; yarışmada Kes Kes ve Sandığımı Açamadım şarkılarını seslendirdi. Yarışmadan sonra orkestra 1967′de Okay Temiz’i, 1968′de de Esin Engin’i bünyesinde bulundurmuştur. 1974 yılına kadar orkestrası ile çeşitli lokal ve eğlence merkezlerinde konserler verdi ama en son çalıştığı Çınar Oteli’nin greve gitmesiyle orkestrası dağıldı, Özbeğen’de Şefik Uyguner’in orkestrasında çalışmaya başladı.

1977 yılında ilk uzunçaları olan Ferdi Özbeğen’le 45 Dakika’yı çıkardı. Acaba tutar mı endişesiyle yapılan bu albüm kısa sürede büyük bir satış rakamına ulaştı. 1978 yılında Orhan Gencebay’ın plak şirketi Kervan Plak’a geçerek Ferdi Özbeğen’le Sohbet, 1979 yılında Teşekkürler ve 1980 yılında da Mutluluklar albümlerini hayranlarına sundu. Sohbet albümüyle Altın Plak kazanan Özbeğen, Mutluluklar albümüyle de Platin Plak ve Altın Piyano kazandı. Bu yıllarda geniş hayran kitlelerine ulaşan Ferdi Özbeğen, kendi yorumuyla orkestralar dönemini, halk yorumuyla da tavernalar dönemini açmış oluyordu.

1980 yılının sonlarına doğru Kervan Plak ile ortaklığını bitiren Yaşar Kekeva, Yaşar Kekeva Plakçılık adında bir şirket kurdu ve milyonları peşinden sürükleyen Ferdi Özbeğen’i şirketine transfer etti; şirketin ilk plağı olan Nice Yıllara albümünü çıkardı. Bunu 1981 yılında Yaşadıkça, 1982 yılında Bir Sır Gibi ve 1983 yılında Seviyorum Delicesine albümleri izledi. Bu albümlerde Özbeğen, Ülkü Aker’in aranjmanlarından oluşan Rahbani Brothers şarkılarını, dönemin sevilen veya klasikleşmiş parçalarını ve de daha önceden söylenmiş ve unutulmuş şarkıları yeniden düzenleyerek seslendirdi; Eskimeyen Dost, Seni Terkedeceğim, Yok Yok Yalan Deme, Kandil, gibi. 1983 yılında, Şan Tiyatrosu’nda 20. Sanat Yılını Devlet Senfoni Orkestrası ile verdiği müthiş konserler zinciriyle kutlayan Ferdi Özbeğen, 1984 yılında bugün bile aynı kaliteye ulaşılamamış bir tarafı alaturka, bir tarafı pop şarkılarından oluşan Piyanist albümünü çıkardı. Alaturka balatları Gurbette Sevgilim, Bir Gülü Sevdim, Bir Sevgi İstiyorum gibi parçalardan oluşurken pop balatları Ülkü Aker aranjmanlarından oluşan Elega-Her Gece, La Boheme-Giden Sensin, Cenizas-Özlenen Sevgiliye gibi aşk şarkılarından oluşuyordu. Artık şöhretinin zirvesindedir Ferdi Özbeğen, plakları çok satar, öyle ki 1982 yılının vergi rekortmenidir.

1984 yılında Yaşar Plak’ın düştüğü zor durumdan kurtaran Ferdi Özbeğen oldu. Sizin Seçtiklerinizle albümü kendisinin yorumuyla o zamanın yapılmış ilk best of albümüdür. Dönemin sevilen 11 şarkısını seslendirdiği bu albüm kendisinin en çok satan albümü idi. Bu albümü 1985′te çıkardığı bir tarafı alaturka diğer tarafı da pop-rock temaları içeren Belki Bir Gün ve 1986′da çıkardığı tamamı Ülkü Aker aranjeleri ve daha önceki 9 albümünün orkestra şefi olan Osman İşmen’in senfonik düzenlemelerinden oluşan Sana İhtiyacım Var albümü izledi; bu albümde Orson Welles’in I Know What Is To Be Young ve Lionel Richie’nin Hello şarkılarının Türkçe uyarlamalarını seslendirdi. 1986 yılının sonlarına doğru çıkardığı Sevdiğiniz Şarkılar albümü Türkiye’de çıkarılan ilk krom kasettir ve dönemin şartlarına göre masraflıdır.

Ferdi Özbeğen, 80′lerin sonu ile 90′ların başına kadar çıkarttığı albümlerde gene alaturka ve taverna tarzı şarkılar söyledi. 90′lar yeni müzik türleriyle tanışırken kendisi de yavaş yavaş inzivaya çekildi. 1991 yılında piyasaya sunduğu nostalji albümü Şarkılarım, Türkiye’de pek duyulmayan unplugged yani elektronik müzik kullanmadan canlı performansla hazırlandı. 1998′de Kiss Müzik Firmasından Kandil albümünü çıkarır, bu albüm kendisini tanımayan yeni kuşak ve hayranları için büyük bir prestij albümü oldu. Bu albümü 2001′de Ayrılmayalım albümü izledi.(1)

2006 yılına geldiğimizde Yaşar Plak, Ferdi Özbeğen’in 26 yıl önce okuduğu şarkıları bir re-mastered çalışmasıyla Can Suyum adıyla yayınladı. Büyük ses getiren albüm kendisini özleyen ve yeni tanıyan hayranları için güzel bir albüm oldu. Sanatçı, son zamanlarda yakalandığı kanser hastalığı ile mücadele etmektedir.

45′lik Plakları

Altın Mikrofon (1965)
Bu da Bizden (1969)

Albümleri

Ferdi Özbeğen’le 45 Dakika (1977)
Ferdi Özbeğen’le Sohbet (1978)
Teşekkürler (1979)
Mutluluklar (1980)
Nice Yıllara (1980)
Yaşadıkça (1981)
Bir Sır Gibi (1982)
Yirminci Sanat Yılı Şan Konseri (1983)
Seviyorum Delicesine (1983)
Piyanist (1984)
Sizin Seçtiklerinizle (1984)
Belki Bir Gün (1985)
Sana İhtiyacım Var (1986)
Sevdiğiniz Şarkılar (1986)
Başka Başka Bambaşka (1987)
Senden Sonra (1988)
Yaktı Geçti (1989)
Kara Sevda (1990)
Şarkılarım (1991)
Davacı Değilim (1992)
Bir Başkadır Ferdi Özbeğen (1993)
İşte Geldim (1996)
Kandil (1998)
Ayrılmayalım (2001)
Can Suyum (2006)
Nerelerdeydiniz (2009)

Sinema Filmleri

Tanrıya Feryat (1980)
Kadınca (1984)
Bir Düşmeye Gör (Duygu) (1986)
____________________________________________

(1) http://haber.stargazete.com/sanat/ferdi-ozbegen-kimdir/haber-723249




Hoşgeldiniz