Fazıl Say’ın itirazı üst mahkemece kabul edildi…
Toplam Okunma: 4129 | En Son Okunma: 04.12.2024 - 17:09
Yargıç Yaşar Yetiş başkanlığındaki İstanbul 29’uncu Asliye Ceza Mahkemesi kararı’ndan: “…İslam dinine mensup bir kişinin, İslam dinine yönelik bir söz nedeniyle suçtan zarar gördüğü davada yargılama yapacak hakimin İslam dinine mensup olması halinde davanın tarafı olacağı sonucu doğacak ve sadece İslam dinine mensup diye milyarca kişinin davaya katılma haklarının bulunduğu gibi çözümsüz bir yargılamaya gidilebilecek ve söz konusu davaya katılmak isteyen kişilerin gerçekten bu dine mensup olup olmadıklarının araştırılması gibi sorunlar çıkabilecektir…”
Twitter’da sitesinde Ömer Hayyam’a ait rubâinin de yer aldığı bazı tweet’leri paylaşarak “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılamak” iddiasıyla Hakim Hulusi Pur başkanlığındaki İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 10 ay hapis cezasına çarptırılan ve hükmün açıklanması geri bırakılan besteci ve piyanist Fazıl Say’ın karara itirazı, üst mahkeme olan 29. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
Say hakkında suç duyurusunda bulunarak dava açılmasına neden olan davacı Ali Emre Bukağalı’nın; Hulusi Pur başkanlığındaki İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararın kaldırılması için itiraz eden Fazıl Say’ın itirazının reddi için dilekçe verdiği ortaya çıktı.
Yargıç Yaşar Yetiş başkanlığındaki İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi Kararı’ndan:
“…Böyle bir suçlamada sadece İslam dinine mensup diye davaya katılmak isteyen Ali Emre Bukağılı’nın suçtan zarar gördüğü gerekçesiyle katılma talebini kabul ederek yargılamaya devam etmek usul yasasına uygun görülmemiştir.
İslam dinine mensup bir kişinin, İslam dinine yönelik bir söz nedeniyle suçtan zarar gördüğünü ve davaya katılma hakkının bulunduğunun kabulü halinde açıkça yargılama yapacak hakimin İslam dinine mensup olması halinde davanın tarafı olacağı ve dolayısıyla yargılamaya bakamayacağı gibi bir sonuç doğacaktır.
Sadece İslam dinine mensup diye milyarca kişinin davaya katılma haklarının bulunduğu gibi çözümsüz bir yargılamaya gidileceği, ayrıca katılmak isteyen kişilerin gerçekten bu dine mensup olup olmadıklarının araştırılması gibi sorunlar göz önüne alındığında bu kişi ve diğerleri yönünden katılma taleplerinin reddi gerekirken kabul edilmiş olmasının sonuç doğurması mümkün görülememiştir.
Bu sebeple Ali Emre Bukağılı isimli şahsın sadece dava içerisinde ihbarcı olabileceği,
katılma dolayısıyla talepte bulunma hakkının bulunmayacağı göz önüne alınarak bu şahsın talepleri incelenmeksizin sıfat yönünden reddi gerekmiştir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulamasının sanık lehine olup olmadığı hususu tartışmalı olup, bu nedenlerle ciddi olarak değerlendirilmesinin gerekliliği açıktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği takdirde esasa ilişkin temyiz taleplerinin incelenmesi mümkün olmadığı gibi hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının deneme süresi içerisinde suç işlendiği takdirde yasaya göre verilen hapis cezası artık paraya çevrilemeyeceği gibi erteleme koşulları da mümkün olmayacaktır.
Bu durumda hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulaması temyiz hakkı ile birlikte esasa ilişkin değerlendirme olanağının sanık tarafından aldığı için açıkça sanık aleyhine sonuç doğurmaktadır.
Bu nedenlerle sanığa bu duruma ilişkin haklarının ayrıntılarla anlatılmasında mutlak yarar vardır.
Sanığın daha önce herhangi bir mahkumiyetinin olmadığı, kişilik özelliklerinde her hangi bir olumsuzluğun gözlenmediği, mağdur tarafın olaya ilişkin kolay, basit bir zararının söz konusunun olmadığı açıktır.
Yerleşik içtihatlar ve yasa hükümleri içerisinde bir kişiye söz konusu yargılama içerisinde haklarının ayrıntıları ve sonuçları ile birlikte anlatılıp, sonucuna göre durum değerlendirilmesinin yapılmasının gerektiği açıktır.
Oysa ilgili mahkemece sanığa sadece hüküm kurulması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını isteyip istemediği sorulmuş olup bunun içeriği ve sonuçları sanığa anlatılmamıştır.
Burada görevli mahkemenin yapması gereken sanığa yasal hakları ve özellikle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını istediği taktirde bunun sadece mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılması yönünde sonuç doğurup özellikle esasa ilişkin beraat talepli temyiz hakkının söz konusu olamayacağı, deneme süresi içerisindeki herhangi bir eyleminden dolayı artık sonuç hürriyeti bağlayıcı cezanın herhangi bir tedbire veya paraya çevrilemeyip ertelenemeyeceğine ilişkin sonuçların anlatılıp anlaması sağlandıktan sonra bunları isteyip istemediğinin sorulup belirlenmesi gerekirken bunlar yapılmamıştır.
Bu durumda sanık müdafisinin itirazları ve dosya içerisindeki beyanları birlikte değerlendirildiğinde sanık ve müdafisinin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik açık bir taleplerinin olmadığı, tam tersine ısrarlı bir şekilde bu uygulamanın dışında esasa ilişkin beraat taleplerinde bulundukları göz önüne alınarak mevcut uygulamayı talep etmedikleri ve bu hususun mahkemece belirlenmediği gerekçeleriyle bu itirazın kabulü gerekmiştir.
Bu nedenle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının iptaline dosyanın görevli ve yetkili mahkemesine iadesi ile yeniden esas vererek yargılamaya devamla sanık ve müdafisine mahkumiyet hükmü verilmesi halinde hükmün açıklanmasını geri bırakılmasını isteyip istemediği hususları açıkça sorulup sonucuna göre hukuki durumunu değerlendirerek karar verebilmesi için gönderilmesine kesin olarak karar verildi.”