Geleneksel Türk Musikisinde Eğitim Metodu: Meşk… Songül Bulmuş(*)


Toplam Okunma: 10460 | En Son Okunma: 07.05.2024 - 22:06
Kategori: Araştırma Yazıları

Meşki sadece sıradan bir taklit esasına dayandırmak, basit bir araç veya pedagojik bir yöntem olarak nitelendirmek, yüzyıllar boyu nesilden nesile aktarılan ve zaman içinde gelişerek kendine özgü bir kimlik kazanan Türk musikisini, dolayısıyla koca bir kültürü küçümsemek olur. Meşk bir köprüdür. Bu köprü ahlaki ve estetik değerlerimizi kültür ve sanat geleceğimize taşımıştır… Meşk esnasında bütün beden devinim halinde; duyulan müziğin güftesi ve ritmik yapısıyla ahenk içindedir…

Geleneksel Türk Musikisinde Eğitim Metodu: Meşk… Songül Bulmuş(*)

Osmanlı dönemi geleneksel Türk musikisinde eğitim ve aktarım, meşk adı verilen bir yönteme dayanırdı. Her türlü musiki öğrenimi meşk etmekle gerçekleşirdi. Osmanlı kültürel aktarım zincirinde meşk yöntemi sadece musikide değil, usta-çırak ilişkisine dayalı bütün sanat dallarında –hat, nakkaş, tezhip-kullanılmıştır.

Kaynağını Arapça’dan alan bu kelime, Farsça’da da bulunur. Anlamı da “meşinden yapılmış su kabı” demektir. Arapça ve Osmanlıca’da ise farklı anlamlarla örtüşür meşk kelimesi. “Benzetmeye çalışarak kopya etmek” kelimenin temel anlamıdır. Ayrıca bir öğretmenin aynını yazmaları için öğrencilerine verdiği yazı da, taklit edilerek çizilecek bir resim de meşk kelimesiyle ifadelendirilebilir.

Mevlevi dervişlerinin dönerek sema etmeyi öğrenmelerine sema meşki denir, bu amaçla kullanılan tahtaya da sema tahtası denirdi. Kullanım alanları zamanla sadece bazı sanat ve hünerlerin öğreniminde yoğunlaşan meşk sözcüğü, Osmanlı’nın son iki yüzyılında sadece güzel yazı ve musikiye inhisar ettirilmiştir.

Görüldüğü gibi bütün sanat dallarında meşk uygulamasının ortak yanı öğrencinin verilen bilgiyi aynen alıp taklit edebilmesidir. Meşki sadece sıradan bir taklit esasına dayandırmak, basit bir araç veya pedagojik bir yöntem olarak nitelendirmek, yüzyıllar boyu nesilden nesile aktarılan ve zaman içinde gelişerek kendine özgü bir kimlik kazanan Türk musikisini, dolayısıyla koca bir kültürü küçümsemek olur. Meşk bir köprüdür. Bu köprü ahlaki ve estetik değerlerimizi kültür ve sanat geleceğimize taşımıştır.

Meşk; mesleğinde yetkinleşmiş, kendisinden önceki eserleri en doğru ve istenen şekilde icra ederek, kazandığı üslubu kendi eserlerine taşıyan ve ustalığını şüphe edilemeyecek hale getirmiş bir üstadın, kabiliyetini, sabrını, ahlakını ve sadakatini deneyerek inandığı, güvendiği bir “müptedi”ye musikiyi aşılaması, bilgisini ve tecrübesini eserler üzerinden aktarması ile oluşmuştur. Beş yüzyıl boyunca sadece meşkhanelerde ya da tekkelerde değil, musikinin öğretiminin ve icrasının yapıldığı tüm mekânlarda yaşamış; Türk musikisinin öğretimini, icrasını ve intikalini-hiçbir yazılı, dolayısıyla da hatırlatıcı metin, nota ve kitabı olmadan- gerçekleştirmiş temel bir yöntem, bir zincirdi.

Musikinin henüz yazıyla ifade edilmediği, nota denilen belli bir takım sembolik araçlarla tanışılmadığı dönemlerde, sadece duyuma dayalı, usta-çırak arasındaki ilişkide karşılıklı büyük bir özveri ve emek ile gerçekleşen meşk uygulaması, aslında musikinin kendi doğasıyla da birebir örtüşmektedir.

Musiki seslerle var edilir ve insan zihninde kendini tekrar yaratır. Dolayısıyla özünde bir hareketliliği de barındırır. Meşk edilerek öğretilen musikide ise öğrenci hocasının verdiği eseri sadece dinleyerek hafızasına nakşeder. Bu esnada işlev gören öğrencinin sadece kulakları değildir. Aynı zamanda bütün bedeni de devinim halinde; duyulan müziğin güftesi ve ritmik yapısıyla ahenk içindedir.

Geçilecek eserin güftesi öğrenciye yazdırılır. Eğer varsa, hazır yazılmış bir güfte mecmuası veya yazmasından yararlanılır. Eserin usulü bellidir. Usulü hatırlatmaya gerek varsa esere başlamadan önce bu usul müziksiz ve de sözsüz olarak birkaç kere vurulur. Öğrenci usulü sağ ve sol eliyle –dizlerini kudüm itibar ederek- tatbik eder. Sonra eser usullü bir şekilde hoca tarafından okunur, öğrenciye tekrar ettirilir. Hoca eseri kısım kısım (zemin, nakarat, meyan, varsa terennüm vs.) ve bir bütün olarak öğrencinin hafızasına iyice ve eksiksiz yerleşinceye kadar defalarca okutturur. Eseri öğrencinin tereddütleri ve yanlışları ortadan kalkıncaya dek tekrar ettirir.

Geleneksel Türk musikisinde hafıza, adeta bugünkü nota yazmak için kullandığımız porte/dizek işlevi görmekteydi.

Eserlerin hafızaya yerleşmesini kolaylaştırmak, sonrasında ise geçilen eseri hatırlatma işlevi gören, hafıza tazeleyici araçlardan biri de usuldür. Türk musikisinde usul sadece ritmik bir kalıp değil aynı zamanda eserlerin ezgisel yapısının bir parçası; iskeletini oluşturmaktadır. Öğrencilerin eser meşk ederken her iki elini dizlerine vurarak usul tutması; gerçekleştirilen bedensel hareket dahi hafızayı tazeleyen çok önemli unsurdur. Usulün Türk musikisindeki yerine ilişkin 18.yüzyılda yaşamış Fransız Konsolosluk tercümanı Charles Fonton musikimize dair yazdığı risalesinde şunları dile getirmiştir:

“Şarklıların bu son derece muntazam ölçüleri adeta hafızalarını tazeleyen bir nota işlevi görür. İcra sırasında daima kâh ellerini dizlerine vurarak, kâh kudümlerle usul tutan biri bulunur. Bu da icracılara güven verir, onları yönlendirir… Usulü bozmak asla caiz değildir”

Musikinin meşk ile aktarımında öğrenci sadece dönemin repertuarını öğrenmekle kalmaz, aynı zamanda hocasının üslubunu, icrasını ve yorumunu da öğrenirdi ki günümüzde eksikliği hissedilen ana unsurlardan belki de en önemlisidir.

Meşk hem öğrenci ve hoca hem de musiki açısından elbette yadsınamayacak bir oluşum olmakla birlikte yıllar ertesinde beraberinde bir takım sorunları da getirdiğini bugün görebiliyoruz.

Musikimizde notasyon çalışmalarına dair eksikliklerin varlığı ve uygulanan meşk yönteminin elbette Türk musikisinin gelişimi ve bugüne doğru aktarılabilmesinde çoğu olumsuz etkileri de yok değildir. Musikiyi kâğıt üzerindeki bir takım işaretlere bağlı kılmak, onu mekanikleştirmekten öteye gitmez ama gerçekliğinin somut bir yansıması olarak kuşaktan kuşağa aktarımında kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.

Türk musikisinde belirli dönemlerde bu tür yaklaşımlar görülmüş, musiki sanatı kuramcılarının bir musiki dili icat etmek yönünde birçok çabaları olmuştur. Musikinin gelişimini etkileyen bu uzun süreçte ebced ve harf notası kullanımları ortaya çıkmış, fakat bu yöntemler musikinin sadece kuramsal yönünü açıklamak maksadıyla uygulanmıştır, çoğu musikişinas da bu yöntemlere pek itibar etmemiştir.

Notalama bilimini ezgi hakkında bir fikir verme amacına yönelik soyut bir zihin uğraşı olarak gören sadece 13.yüzyılda yaşamış olan Sistemci Okulun kurucusu Safiyuddin Abdülmümin Urmevi olmuştur. Dolayısıyla kendisinin bu alandaki uğraşları da musikinin notaya alınmış ilk örnekleridir.

Osmanlı devletinin kozmopolit yapısı gereği içinde barındırdığı birçok farklı kültürün bir arada olması ve bir takım siyasi/ekonomik şartlar nedeniyle Batıyla olan etkileşimlerinde musikide de yeni arayışlar ve değişimler yaşanmıştır. Uzun bir zamana yayılan bu değişim modernleşme döneminde iyice özümsenerek yerleşik bir düzene oturmuştur.

Bugün bütün dünyada geçerli bir musiki dili olan nota yazısı Türk musikisinin eğitimi ve öğretiminde bugün temel bir unsurdur. Fakat kimi zaman bu etkileşimler bazı noktalarda bize özgü bir takım değerlerin yitirilmesine de neden olmuştur.

Sonuç olarak meşk, sadece musikide değil, sanatın diğer dallarında da, usta çırak ilişkisine dayalı bütün öğretilerde insani bir çaba, sabır ve emekle üretim günümüzün sığ, sıradan, kalıplaşmış ve sürekli bir tüketim anlayışına dayalı koşullarında her daim anılmakta, değerli, yaşanılması ve yaşatılması gereken bir kültürdür.

Çok uzaklarda değil, yanı başımızda, hatta içimizde ama seçimimiz zor olandan yana ise…
______________________________

(*) İTÜ TMDK Müzikoloji Bölümü 4. sınıf öğrencisi

1 Meydan Larousse,8.cilt,666,Meydan yayınları,1985
2 BEHAR, Cem, “Aşk Olmayınca Meşk Olmaz/Geleneksel Osmanlı Türk Müziğinde Öğretim ve İntikal”,s.13, İstanbul: YKY,2006
3 DELİCE, Serkan, “Klasik Türk Musikisinde Meşk Usulü ve Üslup Edinimi”, s.73,Musikişinas Dergisi, Sayı 3,İstanbul: BÜTMK Yayınları,1999
4 BEHAR, Cem, s.16,a.g.e.
5 BEHAR, Cem, “Musikiden Müziğe-Osmanlı/Türk Müziği: Gelenek ve Modernlik”,s.161,İstanbul: YKY,2005

ANA KAYNAKÇA:

BEHAR, Cem, “Musikiden Müziğe-Osmanlı/Türk Müziği: Gelenek ve Modernlik”,İstanbul: YKY,2005

BEHAR, Cem, “Aşk Olmayınca Meşk Olmaz/Geleneksel Osmanlı Türk Müziğinde Öğretim ve İntikal”, İstanbul: YKY,2006

DELİCE, Serkan, “Klasik Türk Musikisinde Meşk Usulü ve Üslup Edinimi”, Musikişinas Dergisi, Sayı 3,İstanbul: BÜTMK Yayınları,1999

Meydan Larousse,8.cilt,666,Meydan yayınları,1985




Hoşgeldiniz