Türkiye’deki Müziğin (Toplumsal) Gündemi (mi)?.. Ayhan Sarı


Toplam Okunma: 4260 | En Son Okunma: 30.04.2024 - 16:50
Kategori: Cevabi Yazılar, Eleştiri/Kritik, Yazarlarımız: A.Sarı

Türkiye’de bazı yazarlarımız “Türkiye’nin müzik gündemi kendilerinden sorulurmuşcasına” düzenledikleri / destekledikleri etkinlikleri, o anda ilgili türdeki müzik gündeminin üst sıralarında gösteren yazılar yazıyor, kimi zaman da sonuç üretiyorlar “müzikbilimciler üretimsiz” diye… Müzikbilimciler üretimsiz de sözcüsü olduğunuz Türkiye’deki batı müzik camiası çok mu üretimli? Övgücülüğünü yaptığınız müzik festivallerinde Türk bestecilerin seslendirilme, Türk müzik solistlerinin seslendirme (sahne verilme) oranı nedir?.. Ayrıca Türk müzikbilimcilerin ürünlerini yayınlatacak yayınevi bulamama sorunu, sözleşme koşulları(?)nın üretimdeki psikolojik etkisi. Tabii ki müzik dışından yönetici / eleştirici müdahaleleri…

Yazımıza güncel medya yazılarından anımsatmalar yaparak başlamak istiyoruz:

Doğan Hızlan : “… 38. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’nin Onur Ödülü, bu yıl, besteci Yalçın Tura’ya verildi. Besteci 55 YIL ÖNCE bestelediği bir eserinin seslendirilmesinden (Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, Şef: Gürer Aykal) büyük mutluluk duyduğunu belirtti… Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın ilk CD’si YABANCI müzik dergilerinde övüldü. Hindemith, Respighi, Schmidtt’in BESTELERİNİ seslendirmişlerdi.”(1)

Oray Eğin : “…2010 etkinliklerinde Fazıl Say’ın önerdiği bütün projelerini REDDETTİLER, Ona yer vermemek için her türlü AYAK OYUNUNU yaptılar, bıktırdılar.”(2)

Musiki Dergisi : …“Festival’de Fazıl Say neden yok?” sorusuna festival direktörü Yeşim Gürer Oymak “temaya sadık kalmak için CHOPİN VE SCHUMANN YORUMLAMAYAN Fazıl Say’ı festivale davet edemedikleri” şeklinde yanıtladı.”(3)

Fazıl Say : “…Vıyana Filarmoni Orkestrası benım tınısını en çok sevdıgım Orkestralardan biridir… Değişik bir bakış açısıyla değerlendirirsek İstanbul Festıvali’nın Orkestraya ödediği toplam mıktar ıle 1000-1500 izleyiciyi rahatlıkla aynı ucrete, VIYANA’YA GOTURUP, bır gece Otelde konaklatıp, Vıyana Fılarmonı konserı DINLETIP, gerı getırebılırız… Sözkonusu sevdıgım Orkestra bır (Ulvi cemal) ERKİN YORUMLASIN ısterdım… Bunu ıstemem ise vatanseverlıkten de değıl, müzıkseverlıktendır… “EN İYİ” kavramı kime, hangi estetik kurala göre EN İYİ?.. Burada Türk bestecılerı çalıp, yıne enteresan Türk müzısyenlerı ıle ortak müzık yaparak cok guzel bır anı kalacaktır, tüm dünyayı ılgılendıren .Ve emın olun kı, Vıyana Fılarmonı aynı konserı belkı Vıyana’da Vıyanalılara da tekrarlamak ısteyecektır… 1856 da ölen SCHUMANN’in kendisi dinledi de “BENİM ESERİMÍ EN İYİ FİLANCA CALAR” mı dedi?.. Schumann Piyano koncertosunu ilk kez 11 yaşımda dinledim. CLAUDİO ARRAU yorumu ile. Çok sadedir. Gösteriş yapmaz. kendini bestecinin önüne çıkarmaz Arrau.Durudur… Daha sonraki yillarda (çok az kişinin bildigi bir kayıttır 1940 lı yıllardan) FURTWAENGLER yönetimindeki Berlin filarmoni eşliğinde piyanoda WALTER GİESEKİNG yorumunu dinledim. Gieseking tam tersine “subjektiv” bir yorumcudur, tüm riskleri alır,canını ve kanını koyar. Esere imzasını atar. Adrenalin yükselmesini sever… Bir de efsanevi bir kayıt daha var, GEORG SZELL yönetimindeki Cleveland Orkestrası ile piyanoda LEON FLEİSCHER. (bu kayit da 1960 li yillardan) o da çarpıcı bir enerji ile calmış. Her nota patlar gibi. Müzik içinize işlemekte… Schumann konçertosunu son olarak bir kaç ay once bir dostumun evinde Özgür Aydın´dan dinledim. Yıllar once Munih’te Bayerische Rundfunk Orkestrası ile calmış oldugu konserin kaydı. Siir gibi… Dinledikten sonra uzun bir gece yürüyüsü yapmak istersiniz…Dedigim gibi; “EN İYİ” betimlemesi yanlış bir kavramdır.”Benim en SEVDİGİM” , “benim en BEGENDİĞİM” olabilir.(4)

Arvo Part (38. İstanbul Festivali’nin dünya prömiyeri gerçekleştiren yıldızı ) : …“Beni anlamak isteyen müziğimi dinlemeli, felsefemi öğrenmek isteyen (ortodoks) kilise babalarının, yazdıklarını okumalı.” (5)

Serhan Bali: “…Neden müzik akademisyenlerimiz yıllardır kendi dilimizde GENİŞ KİTLENİN ANLAYABİLECEĞİ içerik ve biçemde MÜZİK YAYINLARI üretmeye yanaşmazlar? Ama yayın derken de, akademide üretilip yine orada tüketilen yüksek lisans, doktora tezi vs. gibi yayınlardan bahsetmiyorum. Türkçede bugüne dek yayımlanabilmiş yerli ve yabancı bestecilerin monografilerinin, müzik sözlüklerinin, konser kılavuzlarının altında neden MÜZİKBİLİMCİ OLMAYAN müzik yazarlarının imzası bulunmaktadır?..”(6)

                             * * * * *

Türkiye’deki Müziğin (Toplumsal) Gündemi (mi)?.. Ayhan Sarı

Türkiye’de bazı yazarlarımız “Türkiye’nin müzik gündemi kendilerinden sorulurmuşcasına” düzenledikleri / destekledikleri etkinlikleri, o anda ilgili türdeki müzik gündeminin üst sıralarında gösteren yazılar yazıyor, kimi zaman da sonuç üretiyorlar “müzikbilimciler üretimsiz” diye… Müzikbilimciler üretimsiz de sözcüsü olduğunuz Türkiye’deki batı müzik camiası çok mu üretimli? Övgücülüğünü yaptığınız müzik festivallerinde Türk bestecilerin seslendirilme, Türk müzik solistlerinin seslendirme (sahne verilme) oranı nedir?.. Ayrıca Türk müzikbilimcilerin ürünlerini yayınlatacak yayınevi bulamama sorunu, sözleşme koşulları(?)nın üretimdeki psikolojik etkisi. Tabii ki müzik dışından yönetici / eleştirici müdahaleleri…

İşte 38. İstanbul Festivali’nde ödül verilen Yalçın Tura’nın Anadolu’dan başlıklı orkestra için ardışı(süit)… 55 yıl önce bestelenmiş… Peki, bu 55 yıl içinde kaç kez seslendirilmiş?

Türkiye sanki uluslararası müzikal gündemiyle o kadar meşgul ve de ilgili imiş gibi; kimi, kendi müzikal bakış açısına göre festival düzenliyor, kimi yine kendi bakış açısına göre klasik batı müziği dergisi çıkarıyor. Kimi de bunlara göre müzik piyasası bakış açısını belirliyor…

Eskiden TRT program metinlerimizde -kimi zaman- arabeskçiler için “piyasacılar” deyimini kullanırdık. O zamanların TRT’sinin metin denetimcileri “müzik piyasası” deyimimizi kabul etmez, değiştirmemizi isterlerdi. Bugün de aynı anlamda bir batı müzik piyasasının içinde olduğumuz gözleniyor..

Denetim mekanizması o zaman vardı. Şimdi de benzer şekilde bir avuç yönlendirmecisi var…

Gizli / açık, her denetimci / seçmeci kişi / kurul kendini seçimlerinde / denetimlerinde özgür hissetmiş midir? Hissettiyse de verdiği kararların isabet derecesini sonraki yıllarda kendi kendine sorgulamış mıdır?

İddia ediyoruz. Kesinlikle sorgulamamıştır. Sorgulanmamışlardır. Sorgulasalar / sorgulansalar gelinen durum “55 yıl önce bestelenip, 55 yıl boyunca tozlu raflarda tozunun silinmesini bekleyen ve 55 yıl sonra da baş tacı yapılan eser mi olurdu?

Bir parmak bal çal kültürel kulağıma…

Destekle, ödül ver. Yine de güzel.

Ne diyor Fazıl Say: “Viyana Filarmoni’yi buraya getireceğimize, izleyicileri oraya götürelim. Daha ucuza gelir.
Ne diyor Musiki Dergisi: Türkiye’deki batı müziği konservatuarlarında okuyan öğrencilerimizin müzik eğitimlerini Avrupa’da, Sovyetlerde yaptıralım. Daha ucuza gelir”

Ne diyor Serhan Bali: “Üretimsiz müzikbilimciler”
Ne diyor Ayhan Sarı: “Üretimsiz Türk batı müzikçileri”

                         * * * * *

O zaman kim üretiyor? Ve kim, ne amaç doğrultusunda “benim dediğim dediktir” şeklinde müzikal yayın anlayışını sürdürebiliyor?..

Serhan Bali Radikal Gazetesi’nde yayınlanan yazısında müzikbilimcilerimizi üretimsiz olarak değerlendiriyor. Ve diyor ki: “Müzik yazarlarının hiçbiri müzikoloji kökenli değil…”

Ama maalesef –sırf ileriyi gören içeriğinden ve akademik bakış açısından dolayı- kitabını / çalışmasını -satmaz korkusuyla- basacak yayın evi bulamayışlarından, bulduklarının da verdikleri telif ücretinin o kitabı yazma masraflarının %10’unu bile karşılamamasından sözetmiyor. Ve sözleşmede yazar hakkı aleyhine bir sürü madde…

Önüne, müzikoloji kökenli bir yazarın çalışması geldiğinde hemen yaftayı yapıştır: “fazla akademik” diye…

Bu duruma üretimsizlik değil, müzikolojik bakış açıları olmayan yayıncılar ile müzikoloji kökenli yazarların anlaşamaması demek daha doğru olur.

Müzikoloji dünyasında birçok 1. derece monografik ve toplumsal açıdan da ilgili yayın bekleyen çalışmanın olduğunu biliyoruz.

Diğer yandan yazarı müzikoloji kökenli olmayan çevirisel, ordan burdan bol derlemeli ve de bol resimli popüler içerikli yayınları sözkonusu yayıncılar bol bol yayınlıyor. Yayınlasın. Ne çıkar?..O yayınları satın alanlar zaten müzikle ilgili kişiler değil. Burada müzikolojinin çalışma alanının tahayyülelerde, akıl canlandırımlarında netleşmemesi sorunu yatıyor. Müzikbilim mezunlarının kimi bir müzik arşivinde, kimi THY’de, kimi bir fabrikada v.s çalışabilir. Kimi de araştırmalar yapar, fikirler sunar.

Dışardan konuşup, doğrudan ithamda bulunmak en kolayıdır. Yoksa sn. Serhan Bali sahibi /yöneticisi olduğu Andante Dergisi’nin bir sayısını niye bu konuya ayırmaz da günlük bir gazetede müzikbilimcilere ithamlarda bulunur?..

Evet. müzikoloji dünyamızda günlük haftalık veya istediği anda kısa fikir / bakış yazabilen meslekdaş sayısı azdır. Buna karşın araştırma makalelerini yayınlayacak müzikle direkt ilgili bir dergi de bulamazlar. Müzikbilimcilerimiz arasında yazılarını yayınlayabilecekleri Orkestra ve Musiki Dergisi’ni küçük görenleri de vardır. Onlar ille de hakemli dergi isterler. Çünkü yazı yaşam alanlarını akademik açıdan alacakları puanlar ve titr üzerine kurmuşlardır. Ne yapsınlar? Onlar da 2. kuşak yeni hocalarından öyle görmüşlerdir. Bazıları da bir haber yazısını, bir basın bültenini dahi yazamaz, (ne yapsınlar, okullarında öğretilmez) biliriz.

Ama siz müzik yazı yayıncıları; müzikoloji kökenli yazarların yazılarını yayınlamayın. Kitabını basmayın.(*) Daha işin başından müzikoloji kökenli yazarları küstürerek, dışlayarak kendi küçücük mutlu dünyanızı kurun. Magazinsel ve ordan buradan alıntı -tek tük de olsa içeriği gerçekten özgün birkaçı hariç- müzik kitaplarını ve yazarlarını, dışardan yazı çevirilerini/çevirmenlerini Türkiye’nin baş müzikolojik yazarları sırasına oturtun…

Olsun… Müzikoloji kökenli Türk yazarların yazılarını, kitaplarını 55 (belki de ölümünden 71 !) yıl sonra yani “o bilinç düzeyine gelindiği zaman” çocuklarınız nasıl olsa yayınlar…

                             * * * * *

Müzik bilimcilerimiz Türk çoksesli bestecilerinin eserlerinin seslendirilme sıklığını gösteren bir araştırmayı nasıl olsa yaparlar!.. (Sevgili Ersin Antep çoksesli yazan Türk bestecilerinin Eser Kataloglarını yaptı. Kendisi oradaki eserlerin seslendirme sıklıkları hakkında ne düşünüyor acaba?..)

Bu işlerde anlayış eksikliği var, temelinde sağ sol gibi yıllarca müziğimizi eritip kurutmuş Türk – batı çatışması yatan.

Artık müziğimize üçüncü anlayış / orta yol geliyor.

Türk – batı çatışmasından bıkmış, artık kendi müziğini içinden geldiği gibi yaratmaya çalışan.

Kimileri festivallerindeki / etkinliklerindeki / dergilerindeki edilgen musikişinaslıklarıyla zaten mutlu!..

Nasılsa üstünlüğünü peşinen kabul ettiğiniz batısal çeviri bahçeniz var.

Ve dileriz ki bahçenizdeki çiçekler her ilkbaharda yeniden açar…

Dr. Ayhan Sarı
_____________________________________

(*) Bu satırların yazarının basıma hazır üç kitabı yayınevi veya basım giderlerini karşılayacak miktarı beklemektedir. Biliyoruz ki böyle birçok müzikbilim kökenli yazar arkadaşımız bulunmakta Türkiye’de…

(1) Hürriyet Gazetesi 08 Haziran 2010
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/14958841.asp?yazarid=4&gid=61
(2) Akşam Gazetesi, 04 Haziran 2010 http://www.aksam.com.tr/2010/06/04/yazar/17682/oray_egin/fazil_say_neden_2010_da_yok.html
(3) Musiki Dergisi 05 Haziran 2010
http://www.musikidergisi.net/?p=1501
(4) Musiki Dergisi 20 Nisan 2010
http://www.musikidergisi.net/?p=1436
(5) http://www.mavi-nota.com/index.php?link=yazi&no=3520
(6) Radikal Gazetesi 08 Haziran 2010
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=1001300&Yazar=SERHANBALÄ°&Date=08.06.2010&CategoryID=113




Hoşgeldiniz