Kuran-ı Kerim ve Musiki Üzerine… Göktan Ay
Toplam Okunma: 11382 | En Son Okunma: 13.10.2024 - 08:34
Kuran-ı Kerim ile ilk inen ayetler “alak” suresinin beş ayetidir… Bu âyetler inananları; okumaya, öğrenmeye, yazmaya, araştırmaya çağırır ve ilim için büyük teşvik mesajı taşır… Biliyoruz ki; “kötü çalgı yoktur, kötü çalan vardır”, “kötü beste yoktur, kötü yorumcu vardır.” Kalbimize derin izler bırakan ezan ve ayetlerin de makamında, detone olmadan okunması gerekir ki, camiye gelenler/gelmeyenler zevk alsın… Bazıları İslam dini için “taassubu getirmiş, bilime karşı çıkmış, musikiyi-iletişim araçlarını günah diyerek dışlamış, matbaayı-treni geç kabul etmiş v.b.” görüşler öne sürmektedirler…
Kuran-ı Kerim ve Musiki Üzerine… Göktan Ay
03 Ağustos 2008 tarihli “Ezanı makamı ile okumak” (http://www.musikidergisi.net/?p=523) başlıklı makalemde sabah namazının “saba”, öğle namazının “rast”, ikindi namazının “hicaz”, akşam namazının “eviç-segah”, yatsı namazının ise “uşşak-bayati” makamında okunması gerektiğini, ancak bunlara maalesef uyulmadığını belirtmiş, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ilgisini istemiştik. Ancak, duyuyoruz/görüyoruz ki sadece ezan değil, ayetleri detone olmadan okuyan hocalarımızın/müezzinlerimizin sayısı da maalesef çok fazla değil…
İslam dininin en son kitabı olan Kuran-ı Kerim ile gelen , ilk inen ayetler “alak suresinin” 5 ayetidir;
1/ Oku Rabbinin adıyla ki bütün mahlûkatı yarattı,
2/ İnsanı da bir parça kan pıhtısından var etti,
3/ Oku ve Rabbin, pek büyük bir kerem sâhibidir,
4/ Öyle bir Rab ki kalemle öğretmiştir,
5/ İnsana bilmediğini belletmiştir (öğretmiştir).”
Bilindiği gibi bu âyetler inananları; okumaya, öğrenmeye, yazmağa ve araştırmaya çağırır ve ilim için büyük teşvik mesajı taşır.
İkinci olarak inen ayetler Kalem Suresinin ilk ayetleridir…
“Nûn. (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin.” (Kalem, 1)
Okumak; bilgilenmek, tecrübe kazanmak, dinlenmek, doğruyu ve yanlışı karşılaştırmak, karar vermeyi sağlamak v.b. için en güzel yoldur. Ancak, ülkemizde hala yayınları okuma oranının düşüklüğünü, birçok konuda bilimin öncü olamamasını izah etmek zordur…
Kur’an Arapçadır; “Şüphesiz O, alemlerin Rabbı tarafından indirilmiştir Onu Ruhu’l-emin (Cebrail), uyarıcılardan olasın diye, senin kalbine apaçık Arap diliyle indirdi ” (Şuara 26/192-195) “Böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ” (Ta-Ha 20/113)
“Korunsunlar diye dosdoğru Arapça bir Kur’an indirdik ” (Zümer, 39/28). Ancak; bu dili bilmeyenler için Türkçe mealini okumakta, doğru bilgiyi edinmek için bir yol olsa gerekir…
Biliyoruz ki, “kötü çalgı yoktur, kötü çalan vardır”, “kötü beste yoktur, kötü yorumcu vardır.” Kalbimize derin izler bırakan ezan ve ayetlerin de makamında, detone/surtone olmadan okunması gerekir ki, camiye gelenler/gelmeyenler zevk alsın…
Bazıları; İslam dini taassubu getirmiş, bilime karşı çıkmış, musikiyi-iletişim araçlarını günah diyerek dışlamış, matbaayı-treni geç kabul etmiş v.b. görüşler öne sürmektedirler.
“…Taha Akyol’un son kitabının adı “BİLİM VE YANILGI…”
Büyük ilgiyle okudum.
“İslam’ın, Batı karşısında neden ve nasıl geride kaldığı” sorusunun cevaplarını veriyor.
Taha Akyol “büyük tarih” çerçevesi içinde süreci tartışıyor ve sonuçlara varıyor.
Kısaca şöyle özetlenebilir:
İslam’ın ve Osmanlı’nın uygarlığı “ipek yolu” ile taşınan zenginliğe dayanıyordu.
1000-2000 deveden oluşan ipek yolu kervanları bir nehirse bu büyük akarsu ve onu besleyen yerel ırmaklar, dereler İslam coğrafyasına zenginlik akıtıyordu.
Zenginliğe paralel olarak bilim, ilim, eğitim çıtası da yüksekteydi.
Kadim Yunan’ın tıp, matematik, felsefe yapıtları tercüme edilmiş, dönemin İslam alimlerince daha da geliştirilmişti.
Sonraları…
Haçlı seferleriyle İslam nüfusu kurak ve dağlık yörelere itelendi.
Haçlılar, İslam coğrafyasının bereketli topraklarını ele geçirdiler.*
Kuzey Afrika ve İspanya’daki İslam medeniyetleri de İspanya’da söndürüldü.
Bu süreçte başta İspanya olmak üzere Avrupa devletleri okyanuslara açılmıştı.
İpek yolunun yerini Avrupa’nın okyanus rotalı gemi taşımacılığı almıştı.
İpek yolu önemini yitirmekteydi.
Okyanus ötelerindeki gemi ticareti Avrupa’ya oluk oluk altın akıtıyordu.
Avrupa zenginleşirken rönesans ve reformla bilimde ve teknolojide dev adımlar atılıyor “karanlık çağın din baskısı” etkisini yitiriyordu.
İslam bilginlerinin kadim Yunan’dan tercüme ettiği ve geliştirdiği kitaplar bu kez Avrupa dillerine çevrilmekteydi.
Batının yüzyıllar sürecek yükselişinin temelleri işte böyle atıldı.
Eğitim ve kültür bu yükselişin dinamiği oldu.
Artık “büyük tarih” yeniden yüzünü Asya’ya çevirmekte.
Eğitimle beslenen teknoloji, sınırları aşan üretim, ticaret ve finans Asya dalgasını yükseltmekte.
Böyle bir dönüşümde çoğunluğu Müslüman olan Türkiye de sorunlarını eğitim, kültür, liberal ekonomi ve insan haklarına dayalı ileri demokrasiyle aşacaktır.
Bu yolda alınmış mesafeler Türkiye’yi geleceğin yeni güçleri arasına götürmektedir…..” *
Kur’anı okuyanlar, içeriğinin; ilime saygılı, öngörülü, insan merkezli, okumaya, insanları doğru yola sevk eden bir “ulu eser” olduğunu görmektedirler…
Ancak, ortaya iddialar atıldığında, bunların doğru/yanlış olduğu ile ilgili tezler, bilim adamlarınca araştırmalarla neden ortaya konmaz, anlamak mümkün değildir…
Neden Batı’da?..
Müzede (İslam Bilimleri Müzesi 1001 İcat Sergisi-Sultanahmet ** ) mükemmel bir görsellikle sergilenen “1001 İcat”ın nasıl bir ‘iklimin’ ürünü olduğu konusuna ışık tutacağını düşündüğüm bir paragrafı şimdi, burada size aktarıyorum:
“Prof. Hilmi Ziya Ülken, Ebu Bekir Râzi (841-926) adlı âlimin vahye dayalı dinleri eleştirdiğini ve ‘Abbasi halifelerinin büyük toleransıyla karşılaştığını’, aynı dönemde yaşayan Farabi, İbn Heysem ve Endülüslü İbn Hazm’ın ise Râzi’nin bu görüşünü eleştirdiğini anlatır. Râzi’nin dinlerle ilgili görüşü etkili olmadı, Râzi’nin büyük etkisi fizik biliminin, özellikle optiğin gelişmesindedir. Tabiatçılar, Dehriyyun denilen materyalistler, panteistler, İslam ansiklopedistleri olan İhvan-ı Sefa’cılar ve rasyonalist Mutezile akımı bu dönemde ortaya çıktı. Hıristiyan Yahya bin AdÓ, Müslümanlarla tartışmalara girdi, ‘Teslis’ (Üçleme: Tanrı, İsa, Ruhülkudüs) inancını savundu, Müslüman âlim El Kindi onu eleştirdi, medenice tartıştılar… Hilmi Ziya Hoca bu olayı ‘o devrin ne kadar hür düşünceli olduğunu gösterir’ diyerek takdirle kaydediyor…”
Müzeyi gezerseniz bilhassa İbn Heysem’e dikkat edin: Batı’daki bilimin öncülerinden Roger Bacon’ın hocasıdır, deneysel metodun Batı’da gelişmesinin öncüsüdür, hatta Newton bile İbn Heysem’i okumuştur.
Şimdi dev bir soru şu: İslam medeniyetini yaratan muhteşem düşünce Batı’da Bilim Devrimi’ni tetikledi de kendi topraklarında neden söndü?!
Bu soruya ‘akıl yürütme’ ile cevap verilemez! Araştırmak şarttır. Üstelik tek ve basit bir cevabı da yoktur!” ***
İslami Araştırmalar Vakfı’nın, Diyanet Vakfı’nın v.b. toplantılar yaptığını, İstanbul’da bazı ilçelerde müezzinlere güzel okuma kursları düzenlendiğini, dini kitaplarda musiki konusuna yer verildiğini biliyoruz. Acaba bu konular teoride kalıyor, uygulamaya geçilemiyor mu?diye düşünüp bir araştırma yapma gereğini hissettik…
“…Bazıları Kur’an ve musiki ilişkisini sorgulamışlardır. Bizler Kur’an okurken mutlaka bazı nağmeler meydana gelmektedir ve farkında olalım ya da olmayalım bir musiki ve makam oluşmaktadır. Öyle ise Mübarek kitabımız en güzel şekilde okunmalıdır. Ancak Kur’an okurken tecvid kaideleri kesinlikle makam ve musikiye feda edilemez Bu anlayışla Kur’an eğitimi ile musiki eğitimini bir arada almaya çalıştık hocamızdan. Bunun ne kadar önemli olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz. Bu eğitimler kanaatimce bundan böyle de bu anlayışla devam etmelidir…
…Gerçi Kur’an-ı Kerim’de baş döndüren bir ifade ve üslup güzelliği vardır ama, sesi güzel olmayan ve tecvid kaidelerini bilmeyen birisinin, münasebetsizce bağırarak ve harflerin başını-gözünü yararak okuduğu Kur’an, şüphesiz onun dilinden ve musikisinden anlayan insanların kulaklarını tırmalar. İhtimal, böyle bir okuyuş, gönüllerde heyecan uyandırma yerine insanları Kur’an dinlemekten dahi soğutur….. ”****
Bu konuda önce akademik eğitim yapan ve ilim adamı yetiştiren İlahiyat Fakültelerinin programlarına ve hangi dersleri verdiklerine bir göz atalım;
�
Örn: Marmara Ün.İlahiyat Fakültesi
Türk Din Musikisi; “teori ağırlıklı” verilen derslerin içerikleri şöyle;
Musikinin kaynağı, tarihi, önemi, özellikleri,
Türk musikisinin ilk nazariyecileri: Farabi, İbn Sina, Seyfeddin Urmevi
Osmanlılar döneminde Türk musikisinin gelişme çağları
17. ve 18. yüzyıllar Türk din musikisi ve örnekler
19. yüzyılda Türk din musikisi ve örnekler
Türk din musikisinin doğuşu ve mahiyeti
Cami musikisi nedir? Ezan ve okunuşu
Türk din musikisinde mevlid ve mi’râciye
Tasavvuf musikisinin doğuşu ve Mevlevî âyini
Dini musikide salâ, temcîd, tesbîh, tevşihler ve örnekler
Türk din musikisinin doğuşu ve mahiyetiTürk tasavvuf musikisinde mersiye ve duraklar
Cami ve tasavvuf musikisinin ortak şekillerinden na’tlar
Türk din musikisinde ilâhî formu ve çeşitleri
Türk tasavvuf musikisinde şuğul ve nefesler
Türk Din Musikisi; (sonraki yy.) “teori ağırlıklı, az uygulamalı” ders içerikleri de şöyle;
Müzik nedir? Müziğin etkileri
Türk Din Musikisi Tarihi 9-19. yüzyıllar
Türk Din Musikisi Tarihi 15-19. yüzyıllar
Müziğin sınıflandırılması
Cami Musikisi formları Ezan - Kamet
Cami Musikisi formları İlahi - Naat
Cami Musikisi formları Salat - Mevlid
Cami Musikisi formları Miraciye - Tekbir
Cami Musikisi eserlerinden örneklerin okunması
Dini Musiki eserlerinden örneklerin okunması
Cami Musikisi formları İlahi - Naat
Cami Musikisi formları Salat - Mevlid
Cami Musikisi formları Miraciye - Tekbir
Cami Musikisi eserlerinden örneklerin okunması
Tasavvuf Musikisi formları Ayin -Mersiye
Tasavvuf Musikisi formları Şugul
Tasavvuf Musikisi formları Durak - Nefes
Tasavvuf Musikisi eserlerinden örneklerin okunması
Ankara Ün. İlahiyat Fak. ise;
İleri Kuran Okuma Teknikleri
Kur’ân Okuma ve Tecvid
Türk Din Musikisine Giriş
Güzel Kur’ân Okuma dersleri “teorik ve uygulamalı” olarak gösterilmiştir.
Diğer fakültelerde araştırılınca, bir çok dersin arasında musiki/müzik okuma uygulaması çok az yer almaktadır…Ayrıca eğitimde çok önemli farklılıklar var ve ana konularda da birlik sağlanmamış gözüküyor…
Konservatuar sayıları 35’e çıktığına göre, dini müzik alanına özel ilgi göstermek, konservatuarlarda ilgili ana sanat dalları kurmak, kurumlararası işbirliğine gitmek, kurslar açarak konservatuarlardan destek almak v.b. doğru olsa gerek…
Bu konulardaki çalışmaları/görüşleri ve gelişmeleri bu sayfalarda paylaşmak isteriz.
_____________________________________
* Civaoğlu, Güneri; Ürperti, Milliyet, 16.12.2010 (Taha Akyol, Bilim ve Yanılgı, Doğan Kitapçılık, İstanbul)
** 1001 İcat Sergisi (Dünyamızdaki İslam mirasını keşfedin) 18 Ağustos-5 Ekim 2010 tarihleri arasında Sultanahmet’te sergilendi. 1001 İcat, İslam medeniyetinin Orta Çağ boyunca (7.yy ve sonrası) bilimsel ve kültürel başarılarının farkındalılığını artıran ve bu katkıların modern dünyanın kurumlarını inşa etmeye nasıl yardımcı olduğunu anlatan küresel bir eğitici girişimdir.
***Akyol,Taha; Bayramda Bilim, Milliyet, 10.09.2010
****Gülen, Fethullah M: Kur’anın altın ikliminde, Nil Yay. 2010, İstanbul