Akbank Oda Orkestrası’nın Kapatılmasından “Bir Müzik Sesi” Olmanın Zorluğuna… Ayhan Sarı


Toplam Okunma: 3952 | En Son Okunma: 24.04.2024 - 08:25
Kategori: Cevabi Yazılar, Fikir Yazıları, Yazarlarımız: A.Sarı

Akbank desteklediği “Oda Orkestrası”nı kapattı. Bünyesindeki diğer müzik topluluğu olan Gençlik Filarmoni Orkestrası ise yaşıyor… Birlikte çalmak, müzik yapmak zor… Birçok uyum gerekliliğini beraberinde getiriyor. Orkestrada bir arada bulunma, müzik yapma anlamına gelmiyor. Objektif ve dünya yükseltisi bakışıyla deşifreyi aşıp müzik yapma aşamasına gelindiğinde müzisyen önceleri tekil anlamda mutlu olsa da, partilerin birleşmesi aşamasında mutluluğun mutsuzluğa dönüştüğü gözleniyor. Hocanın öğrencisini –nota- deşifre aşamasında bıraktığı bir müzik eğitim sisteminde ne derece başarılı olunabilir ki?..

Öğretici, eğitmen veya hoca öğrencisinin eğitimini tamamlama kriteri olarak nota deşifresiyle yetinip -genel konservatuar/müzik okulu uygulamalarında görüldüğü gibi- kişilikli müzik yapmayı öğrencinin Türkiye müzik hayatında karşılaşabileceği rastlamsal tecrübelerine bırakınca müzik, o taze yetenek de daha gelişmeden gerilemeye başlıyor.

Çünkü müzik eğitmeni hoca, öğrencisinin ve dolayısıyla ülkesinin müzik geleceğini basit bir bakış açısından görüyor.

Bir kuş yavrusu…

Evet, yuvada annesinin yemek getirmesini bekleyen kuş yavrusu…

Yuvadan ayrılma, uçma zamanı geldiğinde de kimisi yuvadan düşecek kerte sabırsız, kimisi ise sabırlı ama çevresel yaşama koşulları körelmiş yavru…

Hocanın öğrencisini –nota- deşifre aşamasında bıraktığı bir müzik eğitim sistemi -bugün yaşandığı gibi- ne derece başarılı olabilir ki?

Sokak çocuklarının senfoni orkestrası üyesi olmayı bileklerinin hakkıyla kazandığı / kazandırıldığı Venezuela’da El Sistema (Bkz: http://www.musikidergisi.net/?p=1778 ) var. 8-9 Ağustosta İstanbul’da konser verecek…

Bizde o da yok…

Akbank Oda Orkestrası kapatıldı…

AKM kapatıldı…

Etkili olabilecek bir STK çalışması, birlikteliği yok.

Sürekli yakınanların öncülüğünü yapan; bu durumlardan -o daracık çevrede- nemalanan ama buzdağının altını görmeye gözleri körleşmiş maalesef “epeyce” kişi var. Hiçbiri de kendini, sevdikleri müziğin içinde bulunduğu durumu sorgulamıyor. Çünkü küçük dünyaları dışındaki büyük dünyayı görmek istemiyorlar. Kapanmışlar. Sınırlarının daralmasına seyirci kalıyorlar. Çıkan bir-iki ses de destek hedefi ile sanat hedefi arasında hedefi şaşırdıkları için değer bulmuyor. Bunlar kendi aralarında “al gülüm/ver gülüm” laf alışverişleriyle meşgul olduklarını sanarak hayatlarını dar çevrelerinde boşuna ilgi bekleyerek geçiriyorlar.

Epeycesi de “okumuyor/yazmıyor” zaten…

İnsan onların içinde bulundukları durumu “hakediyorlar mı ne?..” diye düşünmekten kendini alamıyor.

Sürekli yakınıyorlar.

Karşı karşıya, yüz yüze gelip sorsanız “aktif olarak ne yapıyorsunuz” diye…

Hiçbirinden somut ses çıkmıyor. Ya da artık güçler yetmiyor…

Üstelik onlar hakkında kendi kendimize “gittikleri, destekledikleri yol yanlış mı?” diye soracak olsak hemen, gözü kapalı “hayır” cevabını vereceğimiz kişiler bunlar…

Eh o zaman ne?..

. . .

Bu yolda yanlış bir şeyler var.

Hocasından, hocasının oluşturduğu konservatuardan, müzik okulunun eğitim sisteminden öğrencisine ve tabii ki mezununa dek.

Onlar bunu görmüyor. Dolayısıyla da öğrencisine gördüremiyor.

Yüzeysel, hep yüzeysel…

Sanat yaşamı gerçeği amacında sözkonusu olan gelecek değil, günsel…

Oralarda, onlarda, o müzik kurumlarında göz/kulak boyamadan öte “kişilikli müzik yapmanın, gerçek güç oluşturma”nın temeli atılmıyor.

Tek vücut/ses olarak kulağa gelen grup müziğinin de…

Oysa:

Birlikte müzik yapmanın kaynaşmasından doğan enerji  koca konser salonundan taşacak kadar büyük bir kucak yaratır.

Bu müziğin gücüdür.

Müzik, insanları isterse ağlatır, isterse güldürür, isterse uyutur. Tarihte anlatılır.

Türkiye’deki müziğin durumu ise “uyutma” düzeyindedir.

Mutluluk uyutması değil, hipnotik göz/kulak boyaması…

Müzik yapmada “bilinçli uyutma” yükseltisinin yaşama/algılama boyutuna ulaşmış müzisyen neyin ne olduğunu bilmektedir…

Uyutmayan, müziğiyle uyaran müzisyenlerimizden oluşan müzik gruplarımız, orkestralarımız yetiştikçe Türkiye’de müzik, statükocu “10’sal uyutucular”dan kurtulacak.

Yetenek -tıpkı son zamanlardaki futbol şike soruşturma ve davalarından öte- gerçek değerini bulacak, mahalle arasından konser sahnesine birlikte müzik yapmanın toplumsal uyumu başarıldığı oranda insanlar daha mutlu olacak.

Yoksa öyle “Akbank Oda Orkestrası da kapatıldı” feryatlarında değil….




Hoşgeldiniz