İsmini notalardan almış ürünün müzikbilinçsiz reklamı: “Do-re-do”… Ayhan Sarı


Toplam Okunma: 3238 | En Son Okunma: 24.04.2024 - 01:45
Kategori: Eleştiri/Kritik, Fikir Yazıları

Nota bilen bir müzisyen için solfej hiç düşünmeden cevap verilen 2×2=4 sonucu gibidir. Notaların ismini duyunca veya görünce beyninizde hemen müzik belirir….

Şu sıralar sözleri TV kanallarında do-re-do olan reklamı (1) izliyoruz . Müzikte doğruluğu hiçe sayan birisi tarafından bestelendiği, müzikten anlamayan reklamcılar tarafından müzikten anlamayan şirket yetkilililerine kabul ettirildiği, aynı müzikten anlamayan reklamcılar tarafından yayına verildiği anlaşılıyor. Notalardan esinlenildiği belli olan ürün ismini kullanarak söz yazdırmışlar yazdırmasına da o notaların altına doğru nota isimlerini koymamışlar. Olmuş altı kaval, üstünü dinliyoruz işte.

Doredoredooo diye….

Ekşi sözlükte haklı tepkiler var:
“Tadını bilmem de çok, .oktan ve alakasız bir reklam filmine ve şarkı sözlerine sahiptir.
12.06.2013 21:19 akasa olan kiz”
“Reklamı sıradan da olsa, “dore dore do” sesi dile pelesenk olandır. Gün boyu sayıklıyorum. Ne lan bu…
02.07.2013 23:48 suhan”
. . .

Müziği nota ile okuyan için tüyleri diken diken eden bir durum. İstemsiz şekilde duyuyorsunuz. Birileri doğru olmadığını kesin olarak bildiğiniz müziği doğru imiş gibi hergün radyo/ TV kanallarında çaldırıyor.

Doredore dooo es….

Hecelerin müzik nota isimleri olmasına karşın o nota isim/sözleriyle duyulan sesler örtüşmüyor. Seyirci o nota isimleriyle kulağa gelen sesin aynı olmadığı gerçeğini dikkate almaz, bilincinde bile olmaz iken; aynı durum nota okuyabilen/duyan bir müzisyen için adeta irkiltici bir tepkiyi doğuruyor.

O Ülker püsküt/püskevit/bisküvi reklamında sözler do-re-do iken çıkan seslerin müzikal anlamda do-re-do olmaması, o reklam şirketinin müzikten bihaber olduğunu gösteriyor.

Tıpkı bundan dört yıl önce (24 Mayıs 2010) Arçelik reklamında Muhlis Sebahattin Ezgi’nin “Çok yaşa sen Ayşe” şarkısının sözlerinin “Çok yaşa sen anne” şeklinde değiştirilip -besteci ismini küçük bir köşede dahi belirtmeden- ezginin si sesi üzerindeki hicaz makamı tonallığına aktarılarak yazılmış notasının gazetelerde tam sayfa (*)yayınlanması vurdumduymazlığında olduğu gibi.

.  .  .

Reklam filmlerinin sözünü ettiğimiz detayları şimdiye değin sorgulanmadı.

Bu örnekler bizim üç yıl içinde rastladıklarımızdan sadece iki tanesi.

Birinde bestecimizin eserini çalıyor, ismini bile belirtmiyor, diğerinde ise “nota bilen müzik kulağı” bilincinden yoksun, kendini de yetiştirmiyor.

Evet, Türkiyeli reklamcılar arasında kendini yetiştirmeyenlerin ayırdına vardığımız ürünlerinden söz ediyoruz.

Belirtmeliyiz ki, konu reklam olunca, reklam sırası gelince insanın kulağına adeta tecavüz edercesine standart/yasal ses seviyesini birden yükselterek kulağımızın zarını yırtan çığırtkan reklamcı ve o reklamı yayınlayan TV kanalı işbirlikçilerinin meydanı boş buldukları, bu açıdan denetlenmedikleri görülüyor.

Yıllardır reklamcısından, TV’cisine ve onu denetlemekle görevli olan RTÜK’üne değin hepsi sanki işbirliği içinde. Reklam deyince hemen tümü için akan sular duruyor. Reklam para demek, TV’nin sürekliliği demek. Bunu anlıyoruz. Ya bilinç?

RTÜK bu rahatsızlığa “göz mü yumuyor, bilincinde mi değil” henüz karar veremedik.

Acaba RTÜK çalışanları arasında müzikolog kadrosu var mıydı? Olsaydı bu problemler olur muydu?

Sorduk  yıllardır, cevap alamadık… 

Önceki yazımız(**), reklam sırasında ses seviyesinin arttırılması ve buna RTÜK’ün çözüm bulacak düzeye ulaşamaması konusu üzerine iken şimdi o nota bilmeyen reklamcı ile tv yöneticileri ve aralarında nota/müzik bileni olmadığı belli olan RTÜK üye veya çalışanlarının denetçi, karar mercii/uygulatıcı görevinde bulunuyor olmaları bizim bu sorunları daha uzunca bir süre yaşayacağımız anlamını ifade ediyor.

. . .

Markanı, sloganını müzik notalarından, objelerinden seçeceksin ama o nota ses yüksekliklerine reklamında uyma bilincine haiz olmayacaksın ve haiz olanları boşvereceksin.

Gelişmemiş olanından para kazanma düşüncesi bir ölçüde anlaşılabilir.

Ama

Bir reklam yaptığında gelişmiş Türkiye toplumu da  düşünülmelidir…

Nedir bu?

Üç ileri, bir geri…

_________________________________
* A. Sarı “Arçelik reklamında ismi yazılmayan bestecimiz: M.S.Ezgi”
Bkz: http://www.musikidergisi.net/?p=1485

(**) A. Sarı”TV reklamlarında meydana gelen ses seviyesi yükselmesini denetleyen kurum hangisi?” 10 Ağustos 2010,
http://www.musikidergisi.net/?p=1568

(1) Ülker firmasının çikolatalı bisküisi “doredo”
Reklam için bkz: http://www.youtube.com/watch?v=n0ycYGFrZnw




Hoşgeldiniz