Özet : Türkler, tarih boyunca çok geniş bir coğrafi alana yayılmış olup buralarda birtakım farklı müzik kültürleriyle etkileşim içine girmişlerdir. Bu etkileşimler sonucunda Türk müzik kültürü pek çok koldan beslenmiş ve zengin bir yapıya kavuşmuştur. Böylesine zengin bir kültür mirasının izlerini Geleneksel Türk Sanat Müziği’nin gerek terminolojisinde gerek bu kültüre hizmet etmiş müzisyenlerinin etnik çeşitliliklerinde…
devamı »



…Ayhan Hanım eşinden (Orkestra şefi ve dünyanın ilk Kanun Konçertosu’nun bestecisi Hasan Ferit Alnar 1906-1978) boşanmak istiyordu. Ve Adnan Menderes, “Ferit Bey’le bizzat görüşeceğim” diyordu. Görüştü de (Başbakanlık makamında)… Menderes, Ferit Bey’i kapıda karşılamış, oturuncaya kadar da ayakta beklemişti. Söze Ferit Bey başlamıştı: “Bahsedeceğiniz meseleye birkaç gün önce vakıf oldum. Bir tesadüf bende bu sarsıntıyı yarattı. Doğrusu bu ilişkiyi daha duygu safhasındayken bilmek isterdim.” … Adnan Bey’in ikram ettiği sigarayı aldı ama yakmadı. Kül tablasının yanına koydu: devamı »



Okul öncesi öğretmenliği, son Milli Eğitim Şurasında da üzerinde önemle durulan ve önemli kararlar alınan bir eğitimdir. Üniversite bünyelerinde bulunan bu bölümler, her yıl, alanlarındaki çalışmaları ortaya koymak ve bilgi paylaşımda bulunmak üzere sempozyumlar düzenlemektedirler… devamı »



Priştine Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 1.Sınıf Öğrencisi Taner Kotle’nin yazısı: …Kosova Türk Atasözlerine XVII yüzyıl derlemelerinde ve hatta “Divan-I Lügat-it Türk” gibi eserlerde de rastlıyoruz. Bu da Kosova Türklüğünün çok eskiden beri kullanıldığını ve Türk Dünyası atasözlerinin ortak bir kaynaktan çıktığını kanıtlamaktadır…XI’nci yüzyılda Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılan “Divan-ı Lügat-it Türk”te rastlanan atasözlerinden vereceğimiz birkaç örnek bu görüşü kanıtlamaktadır. devamı »



Eskiden bir hanın kızı fakir bir delikanlıya âşık olur ve gizli gizli buluşurlar. Bu durumu fark eden han, delikanlıyı öldürtür. Ölen delikanlıdan hamile kalan kız, bir kız ve bir oğlan doğurur. Dedikodudan korkan han, çocukları jalmavuza, yani cadıya öldürtmeyi düşünür. Jalmavuz çocukları gözün görmediği, kulağın duymadığı bir yere götürüp yemyeşil yüksek bir ağacın başına; kızı doğuya, oğlanı batıya doğru çevirip bağlar. Çocukların gözyaşlarının ağaca değdiği yer çürümeye başlar… devamı »



Ülkemizde geniş kitlelerin ilgilendiği tarzları genel hatlarıyla isimlendirecek olursak, Türk Sanat Müziği, Türk Pop Müziği, Rock Müziği, Undergrand, Fantezi Müziği, Arabesk Müziği, Klasik Batı Müziği, Etnik Müzik, Özgün Müzik v.s gibi geniş bir müzik yelpazesinden bahsetmek mümkün. Elbette ki Halk Müziğini bu örneklerden kasıtlı olarak ayrı tuttum. Zira Halk Müziği bir kaç açıdan bu tarzlardan ayrılan bir müzik tarzıdır. devamı »



…Yalçın Tura daha sonraki yıllarda bir gazeteye verdiği röportajda kendisine yöneltilen soruları cevaplarken: “Arel-Ezgi nazariyatının yanlışlığına, daha önce de (E. Karadeniz, M. Erev gibi) bir takım nazariyatçılar değinmişlerdir. Bu nazariye, son olarak, fizik, akustik, matematik, fizyolji ve müzikoloji bilimlerinin ışığında tarafımdan enine boyuna incelenmiş ve belli başlı bütün yanlışları açıkca ortaya konmuştur. Bu Nazariyenin Türk Musıkisi’ni ifade etmesi ilmen mümkün değildir. Akıl, mantık ve izan sahibi bir kimse bunun aksini iddia edemez. Yalnız, bu nazariyeden başka bir şey bilmeyen ve ona körü körüne bağlı bağlı olanlar bugün çoğunluktadır. Gerçeğin anlaşılıp içe sindirilmesi biraz zaman alacaktır…( 4 ) devamı »



Orta Asya’daki müzik ve müzik aletleri hakkında Türkiye’de yeterli kaynak bulunmayışı, birtakım kavramların doğru anlaşılamamasına ve Anadolu halk müziğinin Orta Asya ile ilgilendirilmesinde de çeşitli problemlere sebep olmaktadır. Kopuz ve ıklığ gibi bazı çalgıların tanımları yeterince açıklığa kavuşturulamamaktadır. devamı »



İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun konserlerini takip edenler, seyirciye göre sahnenin solunda yıllardan beri viyolonsel çalan, gür beyaz saçlı ve kalın gözlüklü müzisyeni çok iyi tanırlar. Adı Fırat Kızıltuğ’dur; Türk musikisine Batı musikisinden geçen, dolayısıyla iki musikiyi de çok iyi bilen bu değerli müzisyen, aynı zamanda lâvta çalar, bestekâr, şair ve yazardır… Fırat Bey, bu şarkıyı ilk defa 1950’lerin başında radyoda Alaeddin Yavaşca’dan dinleyince şaşırdığını söyledi. Çünkü babasından bu şarkının yasak olduğuna dair bir rivayet duymuş… devamı »



Çalışma yaşamımın bir sekiz buçuk yıllık döneminde, şimdiki adı Körfez(İzmit) olan Yarımca’da belediye başkan yardımcısıydım… Yıl 1979… Bir gün, belediyede, odamdayım. Yanımda rahmetli İrfan Özbakır var… Belediyemiz, Türk müziğine gönül verenlere, vereceklere bir olanak sunmuş: İnci Çayırlı, Can Etili, İrfan Özbakır’dan oluşan bir öğretim kadrosu, ileride bir konservatuvara dönüşmesi amaçlanan yöremiz ilk adımın güçlü, değerli öncüsü olarak bizimle… İstanbul’daki konservatuar ise o tarihte Nişantaşı’ndaydı; daha sonra bir yangına kurban gidecek olan ahşap binasında… Nida Bey beni eşine tanıştırdı, “Bizden izin istemeye gelmiş” deyip elindeki yazıyı ona verdi… devamı »



Günlerdir yağacakmış gibi yapıp yağmayan yağmur nihayet bu sabah yağmaya başladı. Camlara vuran damlalarını tıpırtısını duyuyorum. Tıp tıpı… Tıp tıpı… Mutluluk tıpırtıları… Artık yağmur yağdığı için mutlu olma günlerindeyiz zira. Kışların kış gibi geçmediği tuhaf yıllara girdik… Kendisi de bir su damlası kadar güzel olan piyanist Anjelika Akbar ise yağmur damlalarının müziğini yapmış. “Raindrops By Anjelika” albümün adı… devamı »



Şair Nabî(1642-1712), oğluna “dışarıda rast gelirsen dinle ama evinde musiki ile uğraşma” der… Nâbî devamla şöyle anlatır: “Musikî hikmete dair bir sanattır. Bilen bilmeyen herkese açıktır. Onda idrak edilmesi gereken çok sırlar vardır. Öyle sırlar ki, an gelir gönülleri parçalar. Musikinin makamlarının her birinin ayrı ayrı hasiyetleri vardır. Her birinde ayrı hikmetler vardır. Öyle hikmetler ki, can bahçelerini suvarır. Her makam bir hastalığa iyi gelir. Her ne kadar altı üstü hava ise de dünyanın da hava ile döndüğü unutulmamalı. Aslında söylenecek çok sır vardır ama avam için bunları açıklamak doğru değildir…” devamı »



…Hz Davud’un Saul adlı hükümdarı nasıl iyileştirdiği söyle anlatılır: ”Ve rabbin ruhu Saul’den ayrıldı ve Rab tarafından bir kötü ruh onu üzüyordu. Ve Saul’un kulları kendisine dediler: İşte şimdi, Allah tarafından kötü bir ruh seni üzüyor. Efendimiz, karşısında olan kullarına emretsin, iyi çenk çalan bir adam arasınlar ve vaki olacak ki Allah tarafından senin üzerine kötü ruh geldiği zaman çalar ve sen iyi olursun. “Bana iyi çenk çalan birini getirin” buyurdu… devamı »


Müzik Sanatı ve İnsanlarımız… Göktan Ay

Eklenme Tarihi : 12 Şub 2009 | Kategori: Kategorilenmemiş


180 yıl önce, Viyana’daki bir sokak kemancısı mahalle arasındaki sokaklarda keman çalıyor, ama kimse kendisine para atmıyormuş. O sırada Viyana’da bulunan İtalyan besteci ve ünlü keman virtüözü Paganini(1782-1840), sokak kemancısını görmüş ve elinden kemanını alarak çalmaya başlamış. devamı »



Ses kayıt teknolojisinin başlaması ve ülkemize girmesi geleneksel musıkimizin önemli eserlerinin unutulmamasında kuşkusuz önemli bir etken olmuştur. Özellikle Cumhuriyet ile başlayan Batı musıkisi yanlı devlet politikası karşısında plâk sanayi, tekelci Devlet Radyosu’ nun açtığı boşluğun doldurulmasında önemli bir misyon üstlenmiştir. Bu sebeple özellikle taş plâk kronolojisinin belirlenmesi, geleneksel musıkimizin seyri, değişim ve dönüşümü hakkında önemli ipuçları verecektir. devamı »



Evin bir köşesine terk edilmiş tozlu gramofon ve pikaplar, ‘Issız Adam’ filmiyle birlikte gün yüzüne çıkmaya başladı. Film, izleyenleri o kadar çok etkilemiş olacak ki taş plaklar, pikap ve gramofonlar adeta ‘ikinci bahar’ yaşıyor… Galata’daki gramofon ve pikap tamircisi Ahmet Nayır, filmden sonra işlerinin yüzde 60 arttığını söylüyor… Daha önce 5 TL’ye satılan 33′lük ve 45′lik plaklar 40-50 TL’ye bile alıcı buluyor. Gramofon ve pikap tamiri yapan ustalar artık daha fazla mesai yapıyor. İstanbul’da gramofon ve pikap tamiri yapan çok az dükkân var. Ahmet Nayır, bunlardan biri. Galata Kulesi’nin hemen karşısında küçük ve mütevazı bir dükkânı var. … devamı »



Yaşam alanlarımızdaki en değerli eşya annelerimizin el emeği, göz nuru dantellerini büyük bir gururla sergiledikleri,evimizin salonunun baş köşesine yerleştirdiğimiz, ailemizin vazgeçilmez ‘eğlencesi’… Televizyon yıllardan beri Türk ailesi için önemini korumuş ve bu adeta canlı nesneye atfedilen ilgi hiç azalmamıştır. Hatta ilk zamanlarda günün sadece belirli saatlerinde izlenilen araç, hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir… Peki, TV’yi bize bu derece anlamlı kıl(dır)an nedir?.. devamı »



Avni Anıl geleneksel Türk sanat müziği dünyamızda gönlümüze eserleriyle taht kurmuş 14 Haziran 2008 sabahı İzmir’de kaybettiğimiz bir dost. Çocukluk arkadaşı Oğuz Aral’a 05 Mayıs 2001 günü yazdığı mektup bir dönemin belgeseli sanki… Kendisiyle başbaşa sohbetlerimizde benzer serzenişleri ve Türkiye’nin gelişmesi açısından sürekli muhalefet olduğuna şahit olurduk. O zamanki durumun geçmiş olmasına karşın koşulların aynen duruyor oluşu, yeni bir sunum örneklemi açısından ölçüt: … Aktarıyoruz: devamı »


Orkestra Öğrencisi İçin Notlar… Ozan Tunca(*)

Eklenme Tarihi : 07 Şub 2009 | Kategori: Fikir Yazıları


Konservatuvarlarda eğitim alan yaylı ve nefesli çalgılar öğrencilerinin büyük bir kısmı senfoni ve oda orkestralarında hayatlarının en azından bir bölümünde çalışırlar. Bu genç müzisyenlerin profesyonel hayata hazırlanmalarında orkestra dersi önemli bir yer tutar. Genelde çalgı eğitimlerinin dördüncü veya beşinci yılında başladıkları bu ders, büyük bir grupla beraber müzik yapmanın yanında sosyal sorumlulukları da beraberinde getirir. Bu kadar büyük bir grubun verimli bir biçimde beraber çalışması için bazı kurallar kendiliğinden oluşmuştur… Dilerseniz bu kurallardan bazılarını inceleyelim: devamı »



“Bilim ve Sanat takdir görmediği yerden göç eder “ sözü şu anda yaşadığımız toplumsal gerçekle ne kadar da uyumlu. Fakat unutmamamız gereken III. Selim Dönemimiz var . III. Selim’in saltanatında kalıcı müzik çalışmaları yapılmış çok sayıda müzik adamı yetişmiştir. Saray, onun saltanatı sırasında adeta bir müzik okulu ve araştırma merkezi haline gelmiştir. devamı »



« Önceki Yazılar   |   Sonraki Yazılar »



Hoşgeldiniz